Ankara
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler (BM) 76. Genel Kurul Toplantısı'na iştirak etmek üzere New York'a gittiğini, bu vesileyle katıldıkları toplantılarda ve yaptıkları görüşmelerde ülkenin temel yaklaşımlarını tüm dünya ile paylaşma imkanı bulduklarını belirtti.
Küresel sistemin, artık çözüm üretemeyen, adaletsiz, hakkaniyetsiz yapısının, özellikle bir süredir Kovid-19 salgını ve iklim değişikliğinin yol açtığı sonuçlarla yüzleşen dünyada çok daha iyi görülmeye başlandığını ifade eden Erdoğan, uzunca bir süredir "Dünya beşten büyüktür" itirazıyla dile getirdikleri küresel yönetim sistemindeki değişiklik talebini "Daha adil bir dünya mümkün" diyerek bir adım öteye taşıdıklarını söyledi.
Erdoğan, geçmişlerindeki sömürgecilik ve soykırım ayıplarının hesabını veremeyenlerin son asırda başlattıkları iki büyük dünya savaşının yol açtığı ağır kayıpları ve terör örgütleri karşısında verdikleri kötü imtihanın samimi muhasebesini yapmaktan da kaçtıklarını ifade etti.
BM'nin yapısı
Dünyanın adalet çağrısına cevap verme niyeti olmayanların, sağlık ve iklim krizleri konusunda farklı yaklaşımlar sergilemelerini beklemenin zor olduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu krizler diğerlerinden farklı olarak inanç ve renk gibi ayrımların yanı sıra zengin fakir, güçlü güçsüz kriteri gözetmeden herkesi etkiliyor. Nitekim salgından gelişmiş ülkeler çok daha fazla zarar görmüştür. İklim değişikliğinin sebep olduğu afetler de aynı şekilde gelişmiş ülkelerde çok daha ağır kayıplara yol açıyor. Türkiye olarak bu fotoğraf içinde kendimizle birlikte tüm insanlığın ortak hissiyatını ifade eden bir duruş sergiliyoruz. Bölgemize ve dünyaya dair yaptığımız tespitlerin isabeti, önemi, vizyonu yaşanan her hadiseyle çok daha iyi anlaşılıyor.
Dün bizim küresel sistemdeki çarpıklıklara ilişkin itirazlarımıza kayıtsız kalanlar, bugün aynı yaklaşımları kendileri de dillendirmeye başladı. Terör ve göç meselesi başta olmak üzere ülkemizin doğrudan yüzleştiği sorunlarla ilgili tespit ve tekliflerimizi de çok yakında benzer şekilde makes bulacağına inanıyoruz. BM'yi yapısal eksiklerine ve tüm zaaflarına rağmen hala insanların ortak sorunlarını çözecek en önemli platform olarak görüyoruz. Bunun içinde BM'yi, Güvenlik Konseyi başta olmak üzere tüm organlarıyla daha adil, daha kapsayıcı, daha sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmanın mücadelesini vermeyi sürdüreceğiz."
Erdoğan, Suriye'den Afganistan'a, Libya'dan Karabağ'a, Filistin'den Kıbrıs'a, Afrika'nın pek çok yerinden Balkanlar'a kadar dünyanın kanayan yarası mahiyetindeki kriz alanlarında sergiledikleri ilkeli duruşu, bu sürece verdikleri katkılar olarak değerlendirdiklerini aktardı.
Kendilerini insan haklarında, hukukta, ekonomide, diplomaside gelişmiş ülkeler olarak görenlerin sadece seyrettikleri, hatta adeta üzerine benzin döktükleri sorun alanlarında sorumluluk üstlenmekten kaçınmadıklarını, kaçınmayacaklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Güvenliği ve refahı kendi vatandaşlarımızla birlikte en yakınımızdan başlayarak tüm kardeşlerimiz, dostlarımız, tüm dünya için istemek bize medeniyetimizin ve tarihimizin emridir. İşte bu anlayışla BM'nin hızla gerçekleştirilecek yapısal dönüşümü ile geleceğin dünyasında tüm insanlığın ortak çatısı haline gelmesi için gayret gösteriyoruz. Bu yaklaşımımızı içeride ve dışarıda her platformda tekrar tekrar anlatmayı sürdüreceğiz. İnşallah hepimiz için çok geç olmadan, dünyamız dönülmez bir yola girip, onulmaz yaralar almadan bu sürecin tamamlanmasını diliyoruz." diye konuştu.
Erdoğan New York ziyareti vesilesiyle yeni Türkevi Binası'nın açılışını da gerçekleştirdiklerini anımsattı.
Yeni Türkevi'nin, eski Dışişleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil'in 1977'de ülkeye kazandırdığı, BM binasının tam karşısındaki alana inşa edildiğini hatırlatan Erdoğan, temelini 4 yıl önce attıkları, 36 kat yüksekliğe, 171 metre uzunluğa ve 20 bin metrekare kapalı alana sahip Türkevi'nin, Osmanlı ve Selçuklu mimarisinden esintiler taşıyan lale görkemli yapısıyla şimdiden şehrin sembollerinden biri haline geldiğini aktardı.
Erdoğan, hem Türk vatandaşlarına hem de tüm dost ve kardeşlere en güzel hizmetleri verecekleri bu muhteşem eserin ülkeye tekrar hayırlı olmasını temenni etti.
"Türkiye, iklim değişikliği konusunda yeni ve tarihi bir adım atıyor"
BM Genel Kurulu'ndaki hitabında ülke için çok önemli bir milat olduğuna inandığı bir müjdeyi ülkeyle ve tüm dünyayla paylaştığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye, 2053 vizyonumuzun ilk ve en kritik hedeflerinden biri olduğuna inandığım yeşil kalkınma devriminin tabii bir sonucu olan iklim değişikliği konusunda yeni ve tarihi bir adım atıyor. Bilindiği gibi ülkemiz 2015 yılında Paris İklim Anlaşması'na muvafakat veren devletler arasında yer alıyordu. Ancak yükümlülüklerle ilgili kısımdaki adaletsizliklere olan itirazımız sebebiyle anlaşmanın Meclisimizdeki onay sürecini başlatmamıştık.
Son dönemde yaşanan gelişmeler, ülkemize verilen taahhütler ve ulusal katkı beyanımız çerçevesinde önümüzdeki ay Meclisin yeni yasama yılının başlamasıyla bu anlaşmayı onaylama kararı aldık. BM Genel Kurulu'nda duyurduğumuz bu kararımızın ülkemize ve dünyaya hayırlı olmasını diliyorum. İnşallah kasım ayında Glasgow'da yapılacak İklim Değişikliği Zirvesi'ne kadar onay sürecini tamamlamış olacağız. Bu karar belirlediğimiz takvim çerçevesinde yatırımdan üretime, ihracattan istihdama kadar geniş bir alanda kapsamlı değişikliklere gideceğimiz manasına geliyor. Esasen Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı'na uyum için gereken eylem planını hazırlayıp devreye alarak bu konuda zaten önemli bir adım atmıştık. Şimdi bunu Paris İklim Anlaşması ile 2053'e kadar uzanan bir perspektifte orta ve uzun vadeli hedef haline getiriyoruz."
"Bu tercih bizim için bir lüks, bir kayıp, bir taviz değil"
Erdoğan, girdikleri bu yeni yolun Türkiye'nin Cumhuriyet dönemindeki kalkınma hamlelerinde yaptığı en keskin tercihlerden birini ifade ettiğini dile getirdi.
"Her ne kadar birileri sırf bunun altında bizim hükümetimizin, Cumhur İttifakı'nın imzası var diye yapılan işi değersiz hale getirmeye, önemsizleştirmeye, hatta tam tersi göstermeye çalışsa da gerçekten tarihi bir karar aldık." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Her şeyden önce anlaşmalara taraf olduğu halde hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmeyenler artık Türkiye'yi bu sebeple eleştiremeyecekler. Tam tersine, artık her platformda biz onları yükümlülüklerini yerine getirmeye zorlayacağız. Avrupa Birliği başta olmak üzere ekonomik ve sosyal kalkınmamıza destek talep edeceğimiz çevrelerin karşısına artık daha güçlü bir şekilde çıkacağız. Orta ve uzun vadeli tüm kalkınma programlarımızı, planlarımızı uygulamalarımızı, yeşil kalkınma devriminin gerektirdiği yapısal dönüşümün rehberliğinde hazırlayacak ve yürüteceğiz. Bu tercih bizim için bir lüks, bir kayıp, bir taviz değil tam tersine bugünden geleceğe hazırlanmanın yol haritası olacaktır. Zaten bir süredir yenilenebilir enerjinin, atık yönetiminin, orman alanlarının özellikle artırılması gibi hususlardaki gayretlerimizle bu konuda belirli bir mesafe kaydetmiştik. Ülkemizin ilk yerli otomobilini elektrikli olarak tasarlamamız, nükleer güç santrali kurmamızdaki ısrarımız, akıllı binalar ve şehirler konusunda teşviklerimiz bile bu doğrultudaki tercihlerimizin birer örneğidir."
Erdoğan, "Madem iklim değişikliği bir gerçektir ve insanlığın geleceğini tehdit etmektedir elbette Türkiye böyle hayati bir meselede öncü rol üstlenecektir." ifadesini kullandı.
Yaşadıkları yerler su altında kalarak yok olacak veya çölleşecek milyonlarca insanın, her geçen yıl bu hakikatle çok daha acı şekilde yüzleşmek zorunda kalacağına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Dünya, iklim değişikliğine bağlı büyük göçlerin arifesinde iken bizim, şu veya bu mülahazasıyla böyle bir sürecin dışında kalmamız düşünülemez. Her konuda olduğu gibi iklim değişikliği hususunda da bizim safımız, yine mazlumların, mağdurların yanı olacaktır. Nasıl sömürgeciliğe, terörizme, her türlü ayrımcılığa karşı tüm gücümüzle mücadele ediyorsak iklim değişikliğinin yol açacağı sonuçlar konusunda da adaletsizliğin, haksızlığın karşısında dimdik duracağız. İlgili kurumlarımız şimdiden, ülkemizin 2053 taahhüdü olan net sıfır emisyon hedefi doğrultusunda eylem planlarını hazırlamaya başlamıştır. Enerji, sanayi, ulaştırma, bina, tarım, atık, orman ve su alanları başta olmak üzere hayatımızın her boyutunu kuşatan bu eylem planlarını Meclisimizin onayının ardından yürürlüğe koyacağız. Elbette bu öyle kolay bir süreç olmayacaktır ama başaracağımızdan hiç şüphemiz yoktur."
Erdoğan, nice sessiz devrimlerin hayata geçirildiği Türkiye'de yeşil kalkınma devrimini de millete kazandıracaklarını vurgulayarak, "En başından bugüne kadar bu hususta emeği, katkısı, mesaisi olan bakanlıklarımıza, kurumlarımıza, başmüzakerecimize ve diğer herkese şahsım ve ülkem adına teşekkür ediyorum." diye konuştu.
"Uluslararası yatırımcıların ülkemize olan ilgisi giderek güçleniyor"
Önceki hafta sonu MÜSİAD'ın Genel Kurulu'nda, ülkeye takdire şayan hizmetler veren iş dünyasıyla bir araya geldiğini aktaran Erdoğan, geçen hafta da Polatlı'da Şişecam'ın yeni fabrikasının açılışını yaptıklarını, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde toplu sözleşmeleri yapılan kamu işçileriyle, Kırşehir'de Ahi Evran'ın huzurunda esnaf ve sanatkarlarla buluştuklarını anlattı.
Erdoğan, ayrıca geçen hafta, Mersin'de Akkuyu Nükleer Güç Santrali'ni ziyaret ettiğini, içinde çok sayıda fabrikanın da yer aldığı toplu açılış törenine katıldığını, Türkiye İhracatçılar Meclisinin Genel Kurulu'nda ihracatçıları yakından ilgilendiren pek çok müjdeyi kendileriyle paylaştığını da dile getirdi.
Önceki günkü programında da Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali TEKNOFEST'te milli teknoloji hamlesinin ürünlerine ve bunları çok daha ileriye taşıma kararlılığındaki gençlerin heyecanına bir kez daha şahitlik ettiklerini belirten Erdoğan, Amerika ziyaretinde ise oradaki Türk iş insanları ve Amerikalı şirketlerin temsilcileriyle toplantılar gerçekleştirdiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm bu programlarda gördüğümüz şudur. Türkiye ekonomisi, salgın şartlarını ve daha önce yaşadığı kimi sıkıntıları hızla geride bırakarak hak ettiği yere doğru hızla yol alıyor. İş dünyamızın yatırım iştahı, üretim gücü, ihracat kabiliyeti, istihdam kapasitesi hızla artıyor. Uluslararası yatırımcıların ülkemize olan ilgisi de giderek güçleniyor." değerlendirmesini yaptı.
"Emeklerimizin karşılığını almaya başladık"
Bu gelişmelerin gerisinde, Türkiye'yi küresel siyasi ve ekonomik sistemin dışına itmeye, eski Türkiye hastalıklarını yeniden hortlatmaya çalışanların heveslerini kursaklarında bırakmak için verdikleri mücadelede elde ettikleri başarının da bulunduğunu dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Salgın döneminde tüm dünyada adeta kepenkler indirilirken, biz üretimi ve istihdamı sürdürmek için devletimizin imkanlarını seferber ettik. Çoğu art niyetli olan, kimi de iyi niyetli ama sığ bakış açısının ürünü eleştirilere rağmen sanayide çarkların durmaması, ticaretin kesintiye uğramaması için her türlü gayreti gösterdik. Kamu yatırımlarını salgın tedbirlerine riayet ederek kararlılıkla sürdürdük. Yaptığımız açılışlarla, tamamlanan projeleri hizmete sunduk. Salgının kontrol altına alınmasıyla birlikte başladığımız şehir ziyaretlerinin hemen hepsinde çok sayıda altyapı ve üst yapı yatırımının resmi açılışlarını gerçekleştirdik. Hamdolsun bu emeklerimizin karşılığını da almaya başladık.
Ülkemizin yıllık ihracatı tarihimizin en yüksek seviyesine ulaşarak 210 milyar doları geride bıraktı. İstihdamımız düzenli olarak artıyor. Ülkemizde bu yılın ikinci çeyreğinde 15 yaş üstü nüfusun iş gücüne katılma oranı yüzde 51 ve istihdam oranı da yüzde 45 olarak gerçekleşirken, işsizlik oranı yüzde 12'ye geriledi."
"Aziz Sancar Burs Programı'nın araştırmacılarımıza hayırlı olmasını diliyorum"
Erdoğan, Türkiye'nin 132 ülkenin yer aldığı küresel inovasyon endeksinde 10 basamak birden sıçrayarak tarihinin en yüksek konumuna ulaştığını bildirerek, "Bu başarıyla orta üst gelir grubunda dördüncü sırada yer alan Türkiye, inşallah önümüzdeki yıllarda çok daha iyi yerlere gelecektir. Cumhurbaşkanı Yardımcımızın takibini yaptığı Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulunun hazırladığı eylem planı çerçevesinde yakaladığımız bu başarıda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum." dedi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının, bu başarıların kalıcı olması ve daha ileriye taşınması için Stajyer Araştırmacı Burs Programını (STAR) başlattığını aktaran Erdoğan, bu yıl uygulamaya geçirilen bu program kapsamında 1500 lisans öğrencisinin, kamu destekli Ar-Ge projelerinde bizzat yer aldığını belirtti.
Erdoğan, "Şimdi STAR burs programını 1500 öğrencimiz için daha yeniden açıyoruz. Yine TÜBİTAK tarafından, Nobel ödüllü bilim insanımız Aziz Sancar adına ocak ayında, doktora sonrası araştırma bursu programı başlatıyoruz. Bu programda yer alacak öğrencileri Aziz Hocamız bizzat seçecek ve kendi laboratuvarında onlarla çalışacak. Aziz Sancar Burs Programı'nın da araştırmacılarımıza hayırlı olmasını diliyorum." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençler başta olmak üzere Türkiye'nin tüm imkanlarını hedeflere ulaştırmak için harekete geçirmenin gayreti içinde olduklarını vurguladı.
"Türkiye'nin ekonomideki gerçek potansiyelini, gücünü, fotoğrafını yansıtmayan haberlere, beyanlara kimsenin itibar etmediğini zaten biliyoruz." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Büyüyen, gelişen, kalkınan, güçlenen Türkiye'den rahatsız olanlar, içerideki şeamet tellallarını da kullanarak iş dünyasının ve halkımızın moralini bozmaya çalışıyor. Ülkenin ve milletin felaketinden kendine siyasi ikbal devşirme peşinde olanları içinde bulundukları yalan ve iftira bataklığına mahkum ediyoruz. Biz bakanlıklarımızla, kurumlarımızla, Meclisimizle, Cumhur İttifakı ile büyük ve güçlü Türkiye'nin inşası yolunda durmadan, duraksamadan, dinlenmeden mücadele etmeyi sürdürüyoruz. İnşallah 2023 hedeflerimize de ulaşarak ülkemizi küresel rekabet liginin en üstüne çıkarmış ve artık gençlerimize 2053 vizyonlarını hayata geçirebilecekleri bir Türkiye emanet edebilir hale geleceğiz.
Gelişen ve büyüyen Türkiye gerçeğini görmek için şöyle durup etrafa bir bakmak, dünyada olup bitenleri takip etmek, oralardaki insanların hangi sıkıntılarla yaşadıklarını görmek dahi yeterlidir. Biz kimseye illa dükkanı kapatıp buraya gelin demiyoruz ama herkesten biraz vicdanlı, insaflı, hakka ve hakkaniyete uygun davranışlar, sözler, tutumlar, beklemenin de hakkımız olduğuna inanıyoruz."
Erdoğan, eğitimin hükümetleri döneminde en çok önem verdikleri, en büyük yatırımı yaptıkları alan olduğunu söyledi.
Özellikle salgın sürecinde uzaktan yürütülen eğitim öğretim faaliyetlerinin yüz yüze eğitim öğretimin yerini alamadığını gördüklerini belirten Erdoğan, bunun için bu yıl her kademedeki eğitim kurumunun faaliyetini yüz yüze sürdürmesi konusunda kararlı bir tutum ortaya koyduklarını ifade etti.
Erdoğan, okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde 6 Eylül'de başlayan eğitim öğretim faaliyetlerinin, tedbirlere ve kurallara uygun şekilde başarıyla yürüdüğünü vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti:
"Ülke genelindeki resmi ve özel 71 bin 320 okulda 1 milyon 172 bin öğretmenle, 17 milyon 436 bini aşkın öğrencimizle eğitim öğretim faaliyetleri devam ediyor. Yaklaşık bir buçuk yıllık aranın ardından elbette ufak tefek aksaklıklar olmuştur ama bunlar da ilgili kurumlarımız tarafından süratle giderilmiştir. Okullarda yüz yüze eğitimin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi amacıyla bu dönem için 722 milyon liralık ödeneği yerlerine ulaştırdık. Temizlik konusunda herhangi bir aksaklık yaşanmaması için mevcut 71 bin temizlik personelini 42 bin ilaveyle 113 bine çıkardık. Öğrencilerimizin neredeyse tamamının derslere katılması çocuklarımızın okulu özlediğini gösteriyor. Öğretmenlerimizin aşılama oranı artarken, velilerimizi ve aşı sırası gelen öğrencilerimizi de yüz yüze eğitimin kesintisiz şekilde devamı için aşı olmaya davet ediyoruz."
"Türkiye, dünyanın en fazla kamu yükseköğrenim öğrenci yurduna ve yatağına sahip ülkesidir"
Bugünden itibaren pek çok üniversitenin önceden ilan edilen akademik takvime uygun şekilde eğitim öğretim faaliyetlerini başlattığını hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"İnşallah önümüzdeki hafta da Külliyemizde üniversitelerimizin tamamını kapsayan ortak bir Akademik Yıl Açılış Töreni gerçekleştireceğiz. Tabii üniversitelerin açılmasıyla öğrencilerimizin barınma ihtiyaçları konusunda iki yılın birikimine bağlı yoğun bir talep ortaya çıktı. Her şeyden önce şu gerçeği milletimin dikkatine sunmak istiyorum. Türkiye, dünyanın en fazla sayıda kamu yükseköğrenim öğrenci yurduna ve yatağına sahip ülkesidir. Sevgili milletim, bunu altını çizerek özellikle vurgulamak istiyorum. Son zamanlarda bazı park, bahçe buralardaki bankların üzerinde yatanlar şunu açık ve net söylüyorum bunların bir kısmının öğrencilikle alakası yok. Bunlar kendilerine göre, güya sözde öğrenci. Bunlar aynen Gezi Parkı olayı neyse bunun bir başka versiyonudur."
Erdoğan, hükümete geldiklerinde Türkiye'de 190 olan yurt sayısını 774'e, 182 bin olan yatak kapasitesini de 719 bine çıkardıklarını ve ayrıca özel yurtların 300 binin üzerindeki yatak kapasitesinin de öğrencilerin hizmetinde olduğunu ifade etti.
Kamu ve özel yurtlardaki yatak kapasitesinin İngiltere'de 550 bin, Fransa'da 365 bin, Almanya'da 290 bin, Hollanda'da 113 bin, İspanya'da 91 bin seviyesinde olduğunu aktaran Erdoğan, Türkiye'nin 1 milyonu aşkın yatak kapasitesiyle bu konuda açık ara birinci olduğunu söyledi.
Bugün 81 ilin tamamındaki yurt binalarının öğrencilerin hizmetinde olduğunu ve 245 ilçe ile Kuzey Kıbrıs'ta yurtlar bulunduğunu belirten Erdoğan, bu yurtlara ilişkin bilgi verdi.
Erdoğan, "Bu yıl yurt başvuruları kurum tarihinin en yüksek rakamı olan 624 bine yükselmiştir. Görüldüğü gibi odalarımızda bir yatak, iki yatak, bilemediniz üç yatak, bu şekilde yurtlarımız var ve yapılan başvuruların yaklaşık yüzde 70'ine denk gelen 430 bini yurtlarımıza yerleştirilmiştir. Yangın ve sel afetlerinin yaşandığı bölgelerden gelen ve belirlenen şartları taşıyan öğrencilerimize yurtlarda öncelik verilmiş, kredileri de bursa dönüştürülmüştür." diye konuştu.
"110 binin üzerinde yeni yatağı daha yükseköğrenim öğrencilerimizin hizmetine sunacağız"
Şu anda yaklaşık bir buçuk milyon öğrenciye burs ve kredi verdiklerini aktaran Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Bay Kemal, bunlardan haberin var mı? Ev veya pansiyon türü yerlerde kalmayı tercih eden öğrencilerimiz de bulunmakta. Pek çok şehrimizde başvuran öğrencilerimizin tamamı Kredi ve Yurtlar Kurumumuzun yurtlarında kendine yer bulmuştur. Zaten kaydı olanlarla birlikte yurt kapasitelerinin tamamına yakını öğrencilerimizin hizmetine sunulmuştur. Yurtlarımızın kapasitesini artırmaya yönelik çalışmalarımızı kesintisiz sürdürüyoruz. Halihazırda yapımı devam eden, proje ve ihale aşamasında olan yurtlarımızda 110 binin üzerinde yeni yatağı daha yükseköğrenim öğrencilerimizin hizmetine sunacağız. Değerli kardeşlerim, eskiden işte CHP'nin dönemlerinde 30-40 kişilik koğuş tipindeki yerlerden oluşan, ranza tipi yataklarda yatan, biz oralardan geldik, oralardan geçtik böyle yurtlarımız vardı. Şimdi ise 3-4 kişilik bazalı, banyolu, çalışma masalı, dolaplı, internetli otel standardında odalara dönüştürdük. Yurtlarda kalan öğrencilerimize biz geldiğimizde 45 liracık veriyorlardı ama bunu da şimdi 650 liraya çıkardık, ayrıca aylık 570 lira beslenme yardımı yaparak sağlıklı ve dengeli gıda almalarını temin ediyoruz."
Erdoğan, yılın 12 ayı boyunca yaklaşık bir buçuk milyon öğrenciye lisans için 650 lira, yüksek lisans için 1300 lira, doktora için 1950 lira burs veya kredi verdiklerini söyledi.
Tüm bunların öğrencilerin eğitimine verdikleri önemin ifadesi olan eser ve hizmetlerin sadece bir kısmı olduğunu vurgulayan Erdoğan, bu ülkenin gençlerinin diledikleri seviyeye kadar eğitim görmelerini sağlayacak imkanı da altyapıyı da kendilerinin kurduğunu dile getirdi.
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Varsın birileri sadece lafla, sadece mugalatayla, sadece yalan ve iftirayla kendilerini göstermeye çalışsınlar. Biz eser ve hizmet siyasetiyle milletimizin emrinde olmayı sürdüreceğiz. Öğrencilerimizin hepsine de başarılı, hayırlı ve verimli bir eğitim öğretim yılı diliyorum. Sözlerime son vermeden önce bir kez daha tüm vatandaşlarımı temizlik, maske ve mesafe kurallarına titizlikle riayete, salgınla mücadeledeki en büyük gücümüz olan aşılarını yaptırmaya veya tamamlamaya davet ediyorum. Toplumsal bağışıklık elde edilene kadar bu tedbirlerde ısrarlı olmalıyız."
AA