Eski Kültür ve Turizm Eski Bakanı, AK Parti İzmir Milletvekili Ertuğrul Günay, yönetimin suhulet yeni deyimle nezaket, yumuşaklık, kolaylık, şefkat ve adalet istediğine dikkati çekerek," Husumet, şiddet ve nefret ile yönetim olmaz.” dedi. Günay, Gezi Parkı'nda basit ama iyi yönetilmeyen bir sürecin yaşandığını, olaylardan dolayı barış içinde birlikte yaşama duygusunun zarar gördüğünü belirtti.
Ertuğrul Günay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Gezi Parkı olaylarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Günay, “Aslında dün Genel Kurul’da gündem dışı söz almayı düşünmüştüm. Fakat bir iletişim sorunu oldu. Ben de 5 dakikaya sıkışmış bir gündem dışı yerine basın toplantısının daha iyi olabileceğini düşündüm ve bu kararımı değiştirmedim.” diye konuştu.
Haklı bir çevre duyarlılığından yola çıkanlara başlangıçta reva görülen anlayışsız, haksız davranışların ülke düzeyinde milyonu aşan insanların alanlara çıkmasına yol açtığını söyleyen Günay, “Böyle büyük kalabalıklar ortaya çıkınca bir takım bozguncular ve kime hizmet ettikleri belli olmayan bir takım kışkırtıcılar da zaman zaman bu kalabalıkların arasına saklanarak, yurttaşlarımızın canına ve malına dönük hareketlerle toplumun huzurunu, esenliğini tehdit ettiler. Güvenlik güçleri aldıkları talimatın katılığı ve olayların sürekliliği karşısında çaresiz ve moralsiz biçimde, öncelikle bu bozguncu ve kışkırtıcıları yakalayıp teşhir etmek yerine, bazen haksız ve gereksiz bazen haklı ama ölçüsüz müdahaleleriyle olayların derinleşmesine neden oldular.” dedi.
"BASİT AMA İYİ YÖNLENDİRİLMEYEN BİR SÜREÇ YAŞANDI"
Basit ama iyi yönetilemeyen bir süreç yaşandığını, olaylardan ötürü birlikte barış içinde yaşama duygusunun da zarar gördüğünü belirten Günay, şöyle devam etti:
“Bu olayın temelinde bir çevre sorunun, Taksim’de kalan son yeşil alanın yeşil kalması gibi masum, insani, medeni bir talebin bulunduğu hiç unutulmamalıdır. Çünkü olayların boyutları değiştikçe başka değerlendirmeler yapılmaya, çok önceden hazırlanmış uluslararası komplolardan söz edilmeye, iktidara karşı ayaklanma provalarının zaten hazırlanmış olduğundan söz edilmeye başlandı. Ama bu başlangıç noktasını nasıl yönettiğimiz göz önünde tutulursa basit ama yönetilemeyen bir süreci ve o sürecin bedellerini ödediğimiz açıkça anlaşılacaktır ve bunu anladığımız zaman kendi yönetim anlayışımız ile ilgili bir özeleştiri yapma ihtiyacı ile de yüz yüze geleceğiz. Böyle bir taleple karşılaşınca, ilgili ve sorumlu kamu biriminin ‘yurttaşların itiraz ve istemlerini değerlendireceğini, ağacın ve çevrenin korunmasına özen göstereceğini’ söylemesi olayın başladığı gün güzellikle bitmesini sağlayabilirdi. Bunun yerine ilk günden bütün bu istemlerin kökten reddi, başlangıçta her kesimden İstanbullu'nun, AK Partililerin, başka partililerin mütedeyyinlerin, modernlerin sahip çıktığı bu hemşehri dayanışması sırf bu birliktelik görülmesin diye, hemşehri dayanışmasına reva görülen bu birliktelik görülmesin diye uygulanan 31 Mayıs Cuma sabahının şiddeti ve o gün yine ortaya çıkan mahkeme kararını hiçe sayan ifadeler insanları neredeyse bir isyana yöneltti.”
"HÜKÜMET, TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN BÜTÜNÜNÜN HÜKÜMETİDİR"
Günay, bir çok ilde insanların sokağa döküldüğünü dile getirerek, “Ama herkesin bir itirazı, hayatında başkasının karışmasından hoşnut olmadığı bir söz bir durum var galiba.” ifadesini kullandı.
Bu tepkiyi anlamak ve yeni tepkiye yol açmadan sükuneti sağlamanın her ülkede ve demokratik toplumda öncelikle yönetimin görevi olduğunu aktaran Günay, “Bu gençler çoğunlukla bir siyasal partiye yakınlık duymuyorlar… Ekonomide alınan mesafe, alt yapıda, sağlıkta yaptıklarımız, turizmde yaptıklarımız, Türkiye’nin 30 yıldan bu yana kanayan bir yarasını barış içinde çözmek konusunda yaptığımız umut, bütün bu insanların aslında bize yönelmesini sağlayabilirdi… Ama yaşadığımız bu olaylar bu kitlelerin, bize yönelebilecek olan ilgilerinin önünü kesiyor şu anda. Yönetim suhulet eski deyimle, yeni deyimle nezaket, yumuşaklık, kolaylık, şefkat ve adalet ister. Husumet, şiddet ve nefret ile yönetim olmaz. Doğruluğu tartışmalı bir takım iddiaları bizim söndürmek yerine yeniden yeniden kitlelere aktarmaya çalışmamız, geçmişteki mağduriyetlerimiz ve uğradığımız haksızlıkların etkisi ile toplum içinde gerginlik ve geçmişe dönük nefret ve husumet yaratan bir dili kullanmamız adil bir yönetim anlayışı ile bağdaşmaz. Hükümet, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütününün hükümetidir.” şeklinde konuştu.
CİHAN