BİR POLONYA’DAN BİR MAKEDONYA’DAN DİİB’LEMİŞLER!
ANKARA DİİB’DEKİ VURGUNU KONUŞUYOR...
EY MÜDÜR! GÖRECEKSİN GÖRECEĞİZ
‘SÖZLÜDEN SONRA KONUŞACAĞIM’
Gümrüğün tepe mevkiine oturmuş, sanıyor ki kurduğu düzen hep böyle devam edecek, sanıyor ki yaptığı yanlışı kimse duymayacak, yazmayacak, konuşmayacak. Sanıyor ki herkes kendisinden korkacak, el pençe duracak vee sanıyor ki bir gün beni şikayet ettiği yargı önünde hiç hesap vermeyecek!…
GÖRECEKSİN GÖRECEĞİZ!
Sevgili yol arkadaşlarım, saygıdeğer okurlarım, yukarıdaki satırları hakkımda az önce duyduğum bir Yargıtay kararından sonra yazma gereği duydum. Sözüm ona gümrüğün üst düzey sorumlularından biri yazdığım bir yazı nedeniyle beni mahkûm ettirmeye çalışmış ama sonuçta koca kafasını yine Türk Adaleti’nin duvarına çarpmış. Adını sonraki yazılarımda sıkça zikredeceğim bu kişi çok iyi biliyorum ki, bu satırları okuduğunda dişlerini sıkıyor; ‘şu Aykut Onur Kalaycı’yı ne yapsam da durdursam ya da yazı yazmasını nasıl engellesem’ diye düşünüyordur.
Ona sözüm aynı yukarıda yazdığım gibidir. Bak üst düzey gümrükçü kardeşim, yukarıda yazdığım gibi ‘Sanma ki bir gün ama bir gün beni mahkûm ettirmeye çalıştığın Yüce Türk Adaleti’nde hesap vermeyeceksin. Sanma ki yaptıkların yanına kar kalacak’
Göreceksin, göreceğiz…
KORUMA DEĞİL KORUMAMA TEDBİRİ
Bu hafta ki yazım, oldukça önemli ve bir gazeteci olarak kamuoyuna duyurmakla görevli olduğum önemli haberlerden ya da yazılardan biri olacak. Umuyorum ki, yazımı sadece konunun ilgilileri değil; devletin en yüksek makamı bile okuyacak.
Konu gümrük, konu haksız edinilen kazanç. Biliyorsunuz ki, devlet Uzakdoğu’dan ithal edilen bazı tekstil ürünlerinin yarattığı haksız rekabetin önüne geçmek için ek vergi ve koruma tedbirleri aldı. Ancak üç yılını dolduran bu uygulamada, ne yazık ki ek vergiler ve koruma tedbirleri yapılan usulsüzlükler nedeniyle havada kalıyor. Nasıl mı? Bakın ben anlatayım sizlerde öğrenin yüce devletimin saygıdeğer yöneticileri..
Bir Polonya’dan Bir Makedonya’dan soyuyorlar!..
Haksız rekabete neden olan Uzakdoğu ülkelerine ait tekstil ürünleri Türk mallarını koruma tedbirlerine rağmen, ülkemize AB üyesi ve serbest ticaret anlaşması (STA) imzaladığımız ülkelerden giriyor. Ek vergiye tabi POLY-VİSKON kumaş ve sentetik elyaf kumaşlar, sınırlı üretimi olan hatta ve hatta bırakın fabrikayı bir kumaş tezgâhı bile bulunmayan ülkelere Uzakdoğu’dan çok ucuza getiriliyor sonra da Avrupa Birliği üyesi ve STA kapsamındaki ülkeler üzerinden yurdumuza sokuluyor.
Örnek mi istiyorsunuz alın size bir örnek Polonya… Kumaş üretimi olmayan Polonya’dan yapılan POLY-VİSKON kumaş ithalatında son yıllarda çok büyük artış göze çarpıyor. Yalnız Polonya mı, bakın bir örnek daha vereyim size ki iyice şaşırın Makedonya. Evet! Yanlış duymadınız! Sanayisi kısıtlı, bir tane bile gerçek anlamda tekstil fabrikası olmayan Makedonya’dan kumaş ithalatı patlaması yaşanıyor.
İŞTE O KUMAŞLARIN GÜZERGÂHI
Peki! Bu kumaşların ya da tekstil ürünlerinin ülkemize nasıl, hangi yollarla girdiğini biliyor musunuz? Onu da anlatayım sevgili okurlar.. Birinci yol, Ekonomi Bakanlığı’nın düzenlediği Dâhilde İşleme İzin Belgesi kapsamında verilen ihracat taahhüdüyle giriyor. Yani sizinde yabancı olmadığınız bir yolla DİİB’le.. İkinci yol ise, Bulgaristan üzerinden yapılıyor. Uzakdoğu ülkelerinden gelen ucuz ve adi tekstil ürünleri, AB ülkesi malıymış gibi Bulgaristan’dan sokularak ülkemize giriyor ve Türk tekstilcisi adeta arkadan hançerleniyor. Gerçekte amacı doğrultusunda dâhilde işleme belgesini kullananları tenzi ederek memleketi DİİB’leyenlerin izlediği yolu size kısaca aktarayım.
DİİB sahibi bir firma, yurda vergi muafiyetli ihracat taahhütlü soktuğu malın ihracatını kargocu tabir edilen ihracatçıların hayali ihracatları ile kapatmakta.. Böylece kargo malı olarak toplanan mallar, firmanın ihracat taahhütlerini hayali gerçeği yansıtmayan bir şekilde kapatmaktadır.
PARAVAN ŞİRKETLER
Bunun yanı sıra yine sıklıkla izlenen bir yol da, paravan şirketler üzerinden yapılan kumaş vurgunu. Paravan yani kâğıt üzerinde sadece adı bulunan, genelde gariban ya da o paravan şirketin çaycısı-şoförü gibi üçüncü şahıslar adına kurulan firmalar üzerinden yapılır bu iş. Bu tür firmalardan, Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilen sigortalıların büyük kısmının işyerlerinde fiilen çalışmadığı, sahte sigortalı olduğu ve işveren konumundaki kişilerin bu kişileri sigortalı göstermek karşılığında haksız kazanç elde ettiği organizasyonlar sayesinde alınan kapasite raporlarıyla da dâhilde işleme kapsamında yurda eşya sokmaktadırlar.
Doğal olarak hangi yöntemle yapılırsa yapılsın, bu da yerli üretim yapan tekstil ile uğraşan sanayicimizi zora sokmaktadır. Diğer bir yol ise, DİİB gerektirmeden Uzakdoğu’dan Bulgaristan’a indirilen kumaş ve tekstil ürünlerinin sanki AB malı gibi sokulmasıdır. Bu konuyla ilgili tarafıma gönderilen mailde, bu işlemler karşısında Bulgaristan Hükümeti’nin durumu fark ettiği, bu tip ithalatlara zorluk çıkardığı belirtiliyor. Ancak bu yoldan haksız kazanç sağlayanların da, DİİB işleme yolunu izleyerek Bulgaristan’ın direncini kırmaya çalıştıkları, bu konuyla ilgili İstanbul’daki bir firmanın çok etkili olduğunun altı çiziliyor.
Tekrar Neden Gündeme Getirdim?
Sorabilirsiniz bana ‘Aykut bey bu konuyu daha öncede sizin kaleminizden okumuştuk. Tekrar etmeniz nedendir?’ diye. Bu bölüm oldukça düşündürücü sevgili okurlarım. İşte devletimin en üst düzey yöneticilerine duyurmak istediğim olay da yazının tam burası.
Duyulmasını istediğim olay şu:
BAŞBAKAN KOŞSUN, SEN OTUR!
Bu günlerde Ekonomi Bakanlığı’ndan gümrüklere dâhilde işleme ile yapılan ithalatlar kapsamında, ihracat taahhütlerinin yerine getirilmediğini belirtilen binlerce yazı gönderiliyor. İlgili yazıda ithalat işlemi gören dahilde işleme izin belgelerinin RESEN kapatıldığı gümrüklerin bu durumda olan firmalara cezai işlemler başlatılması isteniyor.. Ancak gelin görün ki, devleti DİİB’leyenleri bulun. Kiminin yerinde yeller esiyor, kimi firma hiç kurulmamış, kimisi geçen yazımda yazdığım gibi devleti soyduğu şirketin sahibi olarak yanındaki çaycıyı göstermiş, kendisi ise sırra kadem basmıştır. Durum böyle olunca da, şimdi demezler mi Ekonomi Bakanlığı’ndaki bürokratlara ‘Eyyyy sevgili kardeşim senin Başbakan’ın Türkiye’yi idare edeceğim. Herkesin derdine derman olacağım’ diye dağ, taş, il, ilçe karış karış dolaşırken sen niye gitmedin ‘bu şirketler yerinde mi, sahibi kim ne iş yaparlar’ diye. Neden p…nu kıpırdatmadın. Şimdi kalkmış ne diyorsun ‘Soygun var’. Yapmayın Allah aşkına. Günah bu devletin parasına. Soydurmayın kasamızı. Yedirmeyin fakirin, fukaranın ekmeğini soyguncuya…
6 YILDIR YAZIYORUM….
Bu konuda hemen hemen altı yıldır yazılar yazıyorum. Bu yazılarımı arşivimizde okuduğunuzda ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz. Özellikle İstanbul’ da bu işleri meslek haline getirmiş kişilerle ve sözde gümrük müşaviri olan kişilerin bir araya gelmesiyle gariban kişilerin hatta mezar taşlarında adları yazılı kişilerin üzerine firma kurmalarıyla dâhilde işleme vurgunu gerçekleştirilmekte. Bu vurgunları gerçekleştiren kişiler, ithalatlarında vermiş oldukları teminat mektuplarını nakte çevrilmesiyle zararın belki biraz önüne geçilebilirdi ama teminat mektupları da sahte olunca karşınıza firmanın temizlikçisi-çaycısı-şoförü firma sahibi olarak çıkıveriyor. Bu işleri organize edenler şimdilerde ellerini kollarını sallayarak dolaşıp yeni vurgunların peşindeler. Görevliler ise, ortada ne firma ne de atölye bulamıyorlar. Bu kumaşları gümrüklerden çeken gümrük müşavirlerine neden sorulmaz ‘Gümrük müşaviri işini yaptığınız firmaların gerçek mi? Yoksa paravan mı?’ diye. Peki, bunca kumaş nereye gitti? Araştırılmaz mı hiç!…
Şuan ki tabloya göre, herkes kucağındaki ateşten topu birbirine atıyor. Hiç kimse konuyla ilgili sorumluk almak istemiyor, taşın altına elini koymuyor. Haaa diyecek olursanız müfettişler gönderilse, konu detaylarıyla araştırılsa… Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmiş sevgili okurlar. Değişen bir şey olacağını tahmin etmiyorum. Ya da birde şöyle görün olayı. Bir şey değişir mi siz karar verin! Soruyorum sorumu ‘Bu işler çevrilirken, görevde olan gümrükçüler şimdi ne yapıyor?’ Hemen söyleyeyim gerisini siz anlayın. Vallahi de billahi de hepsi aynı görev yerlerinde oturuyor.
‘SÖZLÜDEN SONRA KONUŞACAĞIM’
Geçtiğimiz günlerde gümrüklerde gümrük müdürü, kaçakçılık istihbarat müdürü, gümrük müdür yardımcısı, bölge amiri yazılı sınavları yapıldı. Sınavla ilgili tarafıma gönderilen bir mailde, kaçak istihbaratta vekâleten görev yapan bölge amirlerin sınavı kazandığı, sınava giren diğer bölge amirlerinin ise tabiri caizse avuçlarını yaladığı ve hatta bu amirlerin sınavda kendilerini figüran gibi hissettikleri belirtiliyor. Bu amirler kendilerinin çalıştıkları yerlerde yetki kargaşasını yaşadıklarından da söz etmişler. Bu konu hassas bir konu. Bekleyelim biraz. Hayırlısıyla sözlü sınavı da bitsin, benimde bu konuya diyeceklerim olacak. Bekleyin!..
-İŞTE DAHİLDE İŞLEME İLE İLGİLİ O RAPOR-