‘Ezgi beni her zaman vezir yapar’

Tolga Çevik ile Ezgi Mola birlikte rol aldıkları ‘Patron Mutlu Son İstiyor’ adlı film ve kendileri hakkında ilginç açıklamalarda bulundu..

‘PATRON Mutlu Son İstiyor’ filmi, Tolga Çevik’in de ifade ettiği gibi içinde bütün duyguları barındırıyor. Kahkaha da atılıyor, hüzünlü anlar da yaşanıyor. Ayrıca izleyeni duygu selinin içinde sürükledikten sonra insana “Yaşasın” dedirtiyor. Deyim yerindeyse cıvıl cıvıl bir film. ‘Patron Mutlu Son İstiyor’, İzmir’deki Optimum Qutlet’teki galasında işte bu duygular içinde izlendi. (htmagazin)

'HER KARAKTER BİR FİLM'

Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazdığı ‘Patron Mutlu Son İstiyor’u Kıvanç Baruönü yönetirken; Tolga Çevik, Ezgi Mola, Murat Başoğlu, Ersin Korkut, Erkan Can, Ferruh Yenidoğan ve Mustafa Uzunyılmaz başrolleri paylaştılar. Erdoğan, yine tıpkı ‘Vizontele’de olduğu gibi ‘Patron Mutlu Son İstiyor’da da her karakteri tek başına film kahramanı şeklinde işlemiş. ‘Sinan’ ile ‘Ezgi’nin üzerine kurulan ‘Patron Mutlu Son İstiyor’daki diğer karakterler olan ‘İsfendiyar’ (Ferruh Yenidoğan), ‘Taksici Ersin’ (Ersin Korkut), ‘Faruk’ (Murat Başoğlu), ‘Atçı Arif’ (Erkan Can) ve ‘Tamirci Hicri’ (Mustafa Uzunyılmaz) üzerine ayrı birer film çekilebilicek karakterler. Yılmaz Erdoğan’ın yazdığı bu karakterlerin izleyicide bıraktığı izde elbette oyuncuların performanslarını da göz önünde bulundurmak gerekir. Bu arada Erdoğan, ‘Patron Mutlu Son İstiyor’u seri haline getirirse hiç şaşırmayın. Tolga Çevik ile Ezgi Mola birlikte çalışmaya devam ederse bir Türkan Şoray-Kadir İnanır, Filiz Akın-Tarık Akan, Hülya Koçyiğit- Ediz Hun olmaları işten bile değil...

'Patron Mutlu Son İstiyor' sizde nasıl bir etki bıraktı?

Ezgi Mola: Ben son derece içime sinen bir iş yaptığımızı düşünüyorum. Bu nedenle oldukça mutluyum. Mutluluğum kaynağı da keyifli bir ekiple çalıştım.

Tolga Çevik: O kadar katılıyorum ki. Bir izleyici olarak konuşmam gerekirse 'Patron mutlu Son'u Julia Roberts ile Hugh Grant'ın 'Notting Hill'
filmine benzetiyorum. Orada da çok güldüğümüz adamlar vardı. Her duyguyu içinde barından bir film olduğunu söyleyebilirim. Bundan sonra film çekmesem ne olur? Vallahi bir şey olmaz. Çünkü bütün duyguların olduğu bir film çektik.

Mutlu son var mıdır?

E.M: İllâ ki vardır. Mutlu sonlar sadece filmlerde olmaz ki. Mutlu sonlar hayatta var olduğu için senaryoların içine girebiliyor.

T.Ç: Mutlu sonun olup olmadığı önümüze koyduğumuz mutluluk hedefiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Adam buradan Japonya'ya yüzerek gitmeyi bir mutluluk hedefi olarak koymuşsa mutlu sona ulaşmak bayağı çaba ve zaman gerektirecektir. Ne var ki hedef şimdi burada olduğu gibi güzel bir kahve içmekse mutlu sona bir anda ulaşılır.

'MUTLU BİR AİLEM VAR'

Siz mutlu musunuz?

T.Ç: Neden olmayayım ki? Allah'a şükür sağlık sorunum yok, belam yok. Mutlu bir aile, sağlıklı çocuklarım var. Ayrıca sevdiğim işi yapıyorum. Yaptığımız işle insanlara keyifli zamanlar yaşatıyoruz. Daha ne olsun? Bunların dışında hayatta daha başka neyle mutlu olunur ki?

E.M: Tolga'ya o kadar katılıyorum ki... Tolga'nın dediği gibi elimiz ayağımız tutuyor. Güzel insanlarla çalışıyorum. Mutsuz olmam için çok şükür bir nedenimi yok. Sadece aldığımız acı haberler ve dünyada karmaşıklık mutsuzluğa yol açıyor. Onun dışında kişisel olarak mutlu olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim.

Mutluluğunuzun zehirlendiği zamanlar oluyor mu?

T.Ç: Benim mutluluğumu mutsuz insanlar zehirliyor. Çünkü o mutsuz insanların gözü mutlu olan insanların mutluluğundadır. Mutsuza insana herkes mutlu görünür. İçten içe herkesle kavgalıdır. Bu yüzden mutsuz insanların mutlu insanlara mutlaka zararı dokunur. Bu nedenle mutsuz insanları çevreden uzaklaştırmak gerekir.

E.M: Mutsuzluğun bulaşıcı bir hastalık olduğuna inanıyorum. Bu hastalığın tedavisi de aslında herkesin kendisi. Kendi kendi tedavi edemiyorsa kimse yardımcı olamaz.

Her zaman iyi insanlarla çalışmak istediğinizi söylüyorsunuz. Mümkün oluyor mu?

T.Ç: Setteki mutsuz bir insan herkesin enerjisini düşürür. Böylelikle ortaya iyi bir iş çıkarmak mümkün olmaz. Bizler için kulis yatak odası anlamına gelir. Yatak odasına da herkes alınmaz ki. İyi, güvenilir insanlar alınır. Yatak odasına aldığım adam beri madara da edebilir, vezir de yapabilir. Bu nedenle benim ilk hedefim her işte iyi insanlarla çalışmak. Çalışma arkadaşımın hamurunun iyi olması gerekir. İyi insanların birarada çıkardığı işi düşünün. Tadından yenmez. Örneğin Ezgi ile kaç yıldır tanışıyoruz, arkadaşız. İyi ve son derece mütavazi bir insan olduğunu biliyorum. Hiç bir işte beni madara etmez. Her işte beni vezir yapar.

E.M: Bu arada Tolga da benden farklı değil.

T.Ç: Zaten o yüzden böyle insanlar birbirlerini buluyorlar. Mütavazi olunacak. 'İşimizi yapıyoruz. Şımarıklığa gerek yok' diyen insanlarız. Böyle olunca da dostluğumuz uzun vadeli ve sağlam oluyor. Ayrıca birbirimize neyle hava atacağız ki. Birbirimize hava atacaksak bu sadece oyunculuk gücümüzle olabilir. Böylelikle birbirimizi çoşturup koşturuyoruz. İşinin dışında şov yapan insanlar bizimle beraber olamaz. Zaten işinin dışında şov yapan insan işinde şov yapamaz.

Oyunculuk size heyecan mı veriyor, kendine güven mi aşılıyor yoksa hırs mı kazandırıyor?

T.Ç: Sahneye çıktığım zaman, kameranın karşısına geçtiğim zaman Allah korusun zelzele bile olsa bana bir şey olmayacağını düşünürüm. Oyunculuk benim için öyle bir şey.

E.M: Sanıyorum hepsi oluyor. Ve sanıyorum hepsi bir zincirlemeyle birbirini takip ediyor. Hatta daha fazlası bile oluyor.

'İKİMİZ DE AYNI KAFADAYIZ'

Tolga Bey hakkında ne söylemek istersiniz?

E.M: İnsan yanında mutlu oluyor. Çünkü keyifli, keyif almasını bilen biri. Karşısındaki kendisinden daha fazla düşünüyor. İnsanları mutlu etmek için her şeyi yapan, düşünceli zarif bir adam. Dolayısıyla Tolga'nın çevresindeki herkes mutlu olur.

T.Ç: Bizim biraraya gelip iyi anlaşmamazın nedeni de bu. Çünkü Ezgi de böyle bir insan, kafamız aynı. Demek ki Ezgi de hammasi bir aileden geliyor. Ezgi'nin kafası 'Önce misafire hizmet, edeyim, geleni hoşnut kılayım. Sonra biz zaten mutlu oluruz' şeklinde çalışıyor. Vallahi sette karavanı temizlediğine bile şahit oldum. Kompleksi yok.

E.M: Bunları Tolga da yapıyor ama.

'SADECE GÜLÜYORUZ'

Samimiyetiniz yanlış yorumlanmış olabilir mi?

T.Ç: Amannnn. Olur abi olur. Boşver onları. Gelsin onlar da bizimle film çeksinler görürler. Eğlenirler, hayatlarında yeni bir yol açılır. Herkes her şeyi her şekilde algılayabilir. İnsanız çünkü. Rafta on tane kurabiye kalmışsa bozulanları atıyorsunuz sağlam kalanı sizindir.

E.M: Hakkımızda çıkan söylentilere sadece gülüp geçtik. Daha ne yapabiliriz ki? Biz neyin ne olduğunu biliyoruz. Söylentileri ciddiye alıp da hayatlarımızı kendimize zehir mi edeceğiz? Yaptığımız işe sekteye mi uğratacağız?

'ŞAHİT OLMUŞLUĞUM VAR'

Her aktör ruh sağlığını kaybetmekten korkarmış. Siz?

T.Ç: İki tür akıl sağlığı var. Gerçekten ruh hastası olmak var, bir de "Ya ben o kadar tatlı bir oyuncuyum ki, Türkiye artık bana dar" diyen akıl hastası var. İki şekilde de akıl hastalığına yakalanan için bu meslek son bulur. Sonuçta ilaç tedavisi lazım.

E.M: Ben de şahit olmuşumdur. Ne yazık ki oynadığı bir rolle değişen arkadaşlar oldu. Bu durum kişinin kendisini ne kadar bildiğiyle ilgilidir.