Refik Koraltan'ın anılarından oluşan 'Demokratlar' çıktı. Koraltan hatıralarında, 1947 yılında Mareşal Fevzi Çakmak'ın kendilerine gelerek İsmet İnönü'ye karşı darbe teklifinde bulunduğunu anlatıyor!..
Gazetemiz muhabirlerinden Kamil Maman'ın yayına hazırladığı Refik Koraltan'ın Demokratlar kitabı Timaş Yayınları'ndan çıktı. Kitapta, Demokrat Parti'nin kuruluşunda yaşanan olayların perde arkası bütün ayrıntılarıyla anlatılıyor.
Tek Parti döneminin sıkıntıları ve Demokrat Parti’nin iktidara geliş serüvenlerinin derinlemesine sunulduğu kitapta, partinin kurucularından Koraltan, Mareşal Fevzi Çakmak'ın İnönü'ye karşı darbe teklifi yaptığını anılarında belirtiyor. 27 Mayıs 1960 darbesinin asıl nedenlerinin yer aldığı kitapta Koraltan, Türkiye'de çok partili hayatın perde arkasını ve hangi engellerle karşılaştığına değiniyor.
Yassıada yargılamaları sırasında avukatlığını yapan kızı Ayhan Timurtaş'a (Koraltan) Ekim 1962 yılında Kayseri Devlet Hastanesi'nde yazdırdığı anıları ilk kez 51 yıl sonra gün yüzüne çıkıyor. Koraltan'ın anılarında Mareşal Fevzi Çakmak'ın İnönü'ye karşı darbe yapma teklifini şöyle anlatıyor: "Her şey yavaş yavaş sakinleşmeye başlıyordu. Yine bu safhada bir gün Celal Bayar'la Demokrat Parti safında yer alan Mareşal Fevzi Çakmak'ın evine gittik. Günün mevzuları hasbihal zeminini teşkil ediyordu. Mareşal İnönü'ye darbe yapma teklifinde bulundu. İnönü'nün koltuğunu bırakmayacak kadar inatçı olduğundan bahseden Mareşal feveranla şunları söyledi:
"Takip edilen metod kısa zamanda gayeye ulaşmak için kâfi değil. İnönü'yü yakından bilir ve tanırız. İktidarı meşru mücadele yoluyla teslim etmeyecektir. Ben şöyle düşünüyorum. Ya Diyarbakır'a ya da Edirne'ye gider, bir fırka askerin başına geçer, Çankaya'ya yürür, bu belayı milletin başından bertaraf ederim." Bu teklif karşısında nefes bile alamıyorduk. Oda büyük bir sessizliğe büründü. Bayar'ın gözlerine baktığımda sabık dudaklarını yemeğe başladığını gördüm. O da Mareşal'in bu teklifine şaşırmış ve donakalmıştı."
KİTAPTAN SEÇİLMİŞ BÖLÜMLER:
Koraltan'ın ünlü mimar Prost'u Bursa'ya getirişi
Koraltan anılarında, 1939 yılında Bursa valisiyken dünyaca ünlü mimar Prost'u Bursa'nın şehir planlaması için getirmesini ve çalışmalarını da ilk kez burada şu şekilde anlatıyor: "Bursa merkezinden başlamak suretiyle bütün kaza merkezlerinin imar planının yapılması gerekiyordu. Bunun için İstanbul planını yapmak üzere getirilmiş olan şehirci ve mimar Prost'u Bursa'ya getirerek bu işleri yaptırmayı düşünmüştüm. Gerek Bursa'nın gerekse Uludağ'ın havadan fotoğrafını da aldırdık. O zaman İstanbul valisi olan Dr. Lütfi Kırdar'la birlikte bu zatı çalıştığı büroda ziyaret ettim. Ve ona şöyle hitapta bulundum: "Biliyorum İstanbul planları ile meşgulsünüz. Bu sebeple Bursa için geniş vakit ayıramazsınız. Şu ciheti kaydedeyim ki, Bursa'nın imar planını yapacak şehirci mimarlarımız vardır. Ancak bütün dünyaca tanınan Bursa'nın imar planı altında yine dünyaca tanınan sizin imzanızın bulunması için Bursa'ya davete geldim." Bu hitap Prost'u heyecanlandırdı. Ayağa kalkarak, "Bu iltifatınıza layık olmak için Bursa planını yapmağa söz veriyorum" dedi. Prost'la Bursa'da üç gün beraber gezdik. Yeşil Cami minaresi ile Çekirge'deki Murat Hüdavendigar Camii'ne çıkarak müstakbel Bursa'nın nerede ve nasıl kurulması gerektiği hakkındaki fikir ve müşahedelerimi izah ettim. (sf. 69-70)
Vehip Paşa'nın hazin sonu
Milli Mücadelenin önemli kahramanlarından olarak bilinen Vehip Paşa'nın akıbetini Koraltan şöyle anlatıyor: "Vehip Paşa'nın Batum'dan ayrıldığı zaman kumandanı getiren İsa Reis gambotuna 14 gaz tenekesi altın yükletilmiş. Batum'dan Trabzon valisine böyle bir ihbarda bulunuldu. Vali de bu ihbarı Ankara'ya yazdığını bana temin etmişti. Vehip Paşa İstanbul'a gitti, fakat maalesef İsa Reis gambotunda arama yapılamamıştı. Çünkü Vehip Paşa, İtalyan himayesine iltica etmişti. Ve bu altınlar da böylece İtalyan bankalarına intikal ettirildi. Millet malı yiyenlerin hangisi rahat yaşamış. Arnavutluk'a götürülen Vehip Paşa orada hastalandı. İtalyan bankaları paraları inkâr etti. Paşa hastalandığında ilaç parası bile bulamamıştı." (sf. 62)
CHP'nin valilere Demokratları durdurun talimatları
Demokrat Parti’nin 1946'da kuruluşunun ardından illerde teşkilatlanmaya başlaması üzerine, CHP iktidarı valilere talimat vererek Demokrat Parti'nin teşkilatlarını kurmasını nasıl engellediği de belgelerle kitapta şöyle yer alıyor: “Benim Hatay'a gittiğimi haber alan Şükrü Sökmen Süer süratle yetişti. Kendisi suni bir tezahürat tertip ederek, Hatay'dan kendisini on beş otomobille Adana'dan karşılattı. O sırada Hatay'da vali olarak ta mektep sıralarından tanıdığım Nizamettin Ataker Hatay valisi olarak bulunuyordu. Maalesef günün adamlarından biri olan bu zayıf iradeli adam beni aramadı bile. Aksine en şiddetli tedbirleri almakta da gecikmedi. Nümayişle Hatay'a gelen Şükrü Sökmen Süer, doğru valinin konağına indi. Hatay'da korkunç bir tedhiş havası başladı. Sanki ihtilal olmuş gibi sokaklarda gündüz devriyeler gezdiriliyordu. Üç beş kişinin bir araya gelmesine dahi mani olunuyordu. Bu yetmiyormuş gibi Şükrü Sökmen Süer, otelin holünü karargâh ittihaz etti. Böylece oraya kimsenin gelmemesini istiyordu. (sf. 107-108)
CHP'nin Senirkent ve Aslanköy faciası
CHP'nin genel seçimlerde halka yaptığı zulümlere de değinen Koraltan kitapta Celal Bayar'la birlikte ziyaret ettiği Senirkent ve Aslanköy halkına yapılanları şöyle anlatıyor: "Pazar 31 Temmuz 1946 günü yapılan genel seçim o günkü hükümet ve iktidar namına ebediyen kara ve korkunç bir tablo olarak kalacaktır. Rey hırsızlığından başlayarak, rey sandığını kırmalar ve çeşitli mazbata sahtekârlıkları yanında, kafile kafile dövülenler ve bunlar arasında Aslanköy (İçel) Senirkent (Isparta)'de ika edilen şeni hadiseler ebedi bir kara leke olarak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı hesabına kalacaktır. Henüz loğusa kadınlar, yalın ayak çocuklar saatlerce kar üzerinde yürütülmüş, dayak atılmış ve bu yüzden ölenler dahi olmuştur. Antakya'da Asi Nehri kenarında Baktıaya köyünde ika edilen tüyler ürpertici şekâvet, Senirkent'te (Isparta) insanları hayvan gibi yürüterek tekrarı bile tüyler ürperten şeni hadiseler ika edilmiştir..." (sf.131-132)
Fuat Köprülü cumhurbaşkanı olmak istemişti..
Demokrat Parti 1950'de sandıktan birinci parti olarak çıktığında parti kurucuları arasında yaşanan koltuk kavgaları da Demokratlar kitabında ayrıntılı olarak yer alıyor. Demokrat Parti seçimi kazandığında kurucuları arasında başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağı tartışması da kitapta şöyle geçiyor: "Ben Ankara'ya gelmeden evvel konuşmuşlar. Köprülü evvela reisicumhur olmak istemiş, Adnan Bey'le çekişmişler. Adnan Bey, olmaz demiş. Köprülü bu sefer de: -O zaman başvekil olayım, Adnan da benim muavinim olsun, arzusunu göstermiş. Hülasa böyle bir koltuk paylaşımı olmuş." (sf. 155)
Demokratlara Ruslardan para teklifi getiren gazeteci
Biz o güne kadar Demokrat Parti'ye yapılan iğrenç tertip, iftira ve yer yer tatbik edilen işkenceleri dile getirmiş bulunuyorduk. O sırada Bayar dışarı çıkarak şunları söyledi: "Arkadaşlar bir müddet evvel Ankara'da oturduğumapartmana bir misafir geldi. Kısa bir görüşmeden sonra bana şunları söyledi: 'Sovyet sefirinin yanından geliyorum. Selam ve hürmetlerini getiriyorum. Size lazım olacak para ne ise, beş on milyon göndermeğe hazır olduğunu söylüyor.' Ben de kedisine ne cesaretle böyle bir teklifi getiriyorsun. Eğer evimde bulunmasaydın seni şimdi polise teslim ederdim. Derhal evimi ve memleketi terk et dedim ve onu evimden kovdum. Kimdir bu adam her biriniz bir düşünün." Arkadaşların her biri bir isim üzerinde durdular. Ben: - Niçin arıyorsunuz, bu hainin Zekeriya Sertel olduğunu bilmek için düşünmeğe lüzum var mı? - Evet. O Zekeriya Sertel alçağıydı. Vaktiyle Emin Sazak'ın aramızı açmak üzere çalıştığını da yine Koraltan keşfetmişti." (sf. 124) ERDAL DOĞAN: BUGÜN
Tek Parti döneminin sıkıntıları ve Demokrat Parti’nin iktidara geliş serüvenlerinin derinlemesine sunulduğu kitapta, partinin kurucularından Koraltan, Mareşal Fevzi Çakmak'ın İnönü'ye karşı darbe teklifi yaptığını anılarında belirtiyor. 27 Mayıs 1960 darbesinin asıl nedenlerinin yer aldığı kitapta Koraltan, Türkiye'de çok partili hayatın perde arkasını ve hangi engellerle karşılaştığına değiniyor.
Yassıada yargılamaları sırasında avukatlığını yapan kızı Ayhan Timurtaş'a (Koraltan) Ekim 1962 yılında Kayseri Devlet Hastanesi'nde yazdırdığı anıları ilk kez 51 yıl sonra gün yüzüne çıkıyor. Koraltan'ın anılarında Mareşal Fevzi Çakmak'ın İnönü'ye karşı darbe yapma teklifini şöyle anlatıyor: "Her şey yavaş yavaş sakinleşmeye başlıyordu. Yine bu safhada bir gün Celal Bayar'la Demokrat Parti safında yer alan Mareşal Fevzi Çakmak'ın evine gittik. Günün mevzuları hasbihal zeminini teşkil ediyordu. Mareşal İnönü'ye darbe yapma teklifinde bulundu. İnönü'nün koltuğunu bırakmayacak kadar inatçı olduğundan bahseden Mareşal feveranla şunları söyledi:
"Takip edilen metod kısa zamanda gayeye ulaşmak için kâfi değil. İnönü'yü yakından bilir ve tanırız. İktidarı meşru mücadele yoluyla teslim etmeyecektir. Ben şöyle düşünüyorum. Ya Diyarbakır'a ya da Edirne'ye gider, bir fırka askerin başına geçer, Çankaya'ya yürür, bu belayı milletin başından bertaraf ederim." Bu teklif karşısında nefes bile alamıyorduk. Oda büyük bir sessizliğe büründü. Bayar'ın gözlerine baktığımda sabık dudaklarını yemeğe başladığını gördüm. O da Mareşal'in bu teklifine şaşırmış ve donakalmıştı."
KİTAPTAN SEÇİLMİŞ BÖLÜMLER:
Koraltan'ın ünlü mimar Prost'u Bursa'ya getirişi
Koraltan anılarında, 1939 yılında Bursa valisiyken dünyaca ünlü mimar Prost'u Bursa'nın şehir planlaması için getirmesini ve çalışmalarını da ilk kez burada şu şekilde anlatıyor: "Bursa merkezinden başlamak suretiyle bütün kaza merkezlerinin imar planının yapılması gerekiyordu. Bunun için İstanbul planını yapmak üzere getirilmiş olan şehirci ve mimar Prost'u Bursa'ya getirerek bu işleri yaptırmayı düşünmüştüm. Gerek Bursa'nın gerekse Uludağ'ın havadan fotoğrafını da aldırdık. O zaman İstanbul valisi olan Dr. Lütfi Kırdar'la birlikte bu zatı çalıştığı büroda ziyaret ettim. Ve ona şöyle hitapta bulundum: "Biliyorum İstanbul planları ile meşgulsünüz. Bu sebeple Bursa için geniş vakit ayıramazsınız. Şu ciheti kaydedeyim ki, Bursa'nın imar planını yapacak şehirci mimarlarımız vardır. Ancak bütün dünyaca tanınan Bursa'nın imar planı altında yine dünyaca tanınan sizin imzanızın bulunması için Bursa'ya davete geldim." Bu hitap Prost'u heyecanlandırdı. Ayağa kalkarak, "Bu iltifatınıza layık olmak için Bursa planını yapmağa söz veriyorum" dedi. Prost'la Bursa'da üç gün beraber gezdik. Yeşil Cami minaresi ile Çekirge'deki Murat Hüdavendigar Camii'ne çıkarak müstakbel Bursa'nın nerede ve nasıl kurulması gerektiği hakkındaki fikir ve müşahedelerimi izah ettim. (sf. 69-70)
Vehip Paşa'nın hazin sonu
Milli Mücadelenin önemli kahramanlarından olarak bilinen Vehip Paşa'nın akıbetini Koraltan şöyle anlatıyor: "Vehip Paşa'nın Batum'dan ayrıldığı zaman kumandanı getiren İsa Reis gambotuna 14 gaz tenekesi altın yükletilmiş. Batum'dan Trabzon valisine böyle bir ihbarda bulunuldu. Vali de bu ihbarı Ankara'ya yazdığını bana temin etmişti. Vehip Paşa İstanbul'a gitti, fakat maalesef İsa Reis gambotunda arama yapılamamıştı. Çünkü Vehip Paşa, İtalyan himayesine iltica etmişti. Ve bu altınlar da böylece İtalyan bankalarına intikal ettirildi. Millet malı yiyenlerin hangisi rahat yaşamış. Arnavutluk'a götürülen Vehip Paşa orada hastalandı. İtalyan bankaları paraları inkâr etti. Paşa hastalandığında ilaç parası bile bulamamıştı." (sf. 62)
CHP'nin valilere Demokratları durdurun talimatları
Demokrat Parti’nin 1946'da kuruluşunun ardından illerde teşkilatlanmaya başlaması üzerine, CHP iktidarı valilere talimat vererek Demokrat Parti'nin teşkilatlarını kurmasını nasıl engellediği de belgelerle kitapta şöyle yer alıyor: “Benim Hatay'a gittiğimi haber alan Şükrü Sökmen Süer süratle yetişti. Kendisi suni bir tezahürat tertip ederek, Hatay'dan kendisini on beş otomobille Adana'dan karşılattı. O sırada Hatay'da vali olarak ta mektep sıralarından tanıdığım Nizamettin Ataker Hatay valisi olarak bulunuyordu. Maalesef günün adamlarından biri olan bu zayıf iradeli adam beni aramadı bile. Aksine en şiddetli tedbirleri almakta da gecikmedi. Nümayişle Hatay'a gelen Şükrü Sökmen Süer, doğru valinin konağına indi. Hatay'da korkunç bir tedhiş havası başladı. Sanki ihtilal olmuş gibi sokaklarda gündüz devriyeler gezdiriliyordu. Üç beş kişinin bir araya gelmesine dahi mani olunuyordu. Bu yetmiyormuş gibi Şükrü Sökmen Süer, otelin holünü karargâh ittihaz etti. Böylece oraya kimsenin gelmemesini istiyordu. (sf. 107-108)
CHP'nin Senirkent ve Aslanköy faciası
CHP'nin genel seçimlerde halka yaptığı zulümlere de değinen Koraltan kitapta Celal Bayar'la birlikte ziyaret ettiği Senirkent ve Aslanköy halkına yapılanları şöyle anlatıyor: "Pazar 31 Temmuz 1946 günü yapılan genel seçim o günkü hükümet ve iktidar namına ebediyen kara ve korkunç bir tablo olarak kalacaktır. Rey hırsızlığından başlayarak, rey sandığını kırmalar ve çeşitli mazbata sahtekârlıkları yanında, kafile kafile dövülenler ve bunlar arasında Aslanköy (İçel) Senirkent (Isparta)'de ika edilen şeni hadiseler ebedi bir kara leke olarak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarı hesabına kalacaktır. Henüz loğusa kadınlar, yalın ayak çocuklar saatlerce kar üzerinde yürütülmüş, dayak atılmış ve bu yüzden ölenler dahi olmuştur. Antakya'da Asi Nehri kenarında Baktıaya köyünde ika edilen tüyler ürpertici şekâvet, Senirkent'te (Isparta) insanları hayvan gibi yürüterek tekrarı bile tüyler ürperten şeni hadiseler ika edilmiştir..." (sf.131-132)
Fuat Köprülü cumhurbaşkanı olmak istemişti..
Demokrat Parti 1950'de sandıktan birinci parti olarak çıktığında parti kurucuları arasında yaşanan koltuk kavgaları da Demokratlar kitabında ayrıntılı olarak yer alıyor. Demokrat Parti seçimi kazandığında kurucuları arasında başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı koltuğuna kimin oturacağı tartışması da kitapta şöyle geçiyor: "Ben Ankara'ya gelmeden evvel konuşmuşlar. Köprülü evvela reisicumhur olmak istemiş, Adnan Bey'le çekişmişler. Adnan Bey, olmaz demiş. Köprülü bu sefer de: -O zaman başvekil olayım, Adnan da benim muavinim olsun, arzusunu göstermiş. Hülasa böyle bir koltuk paylaşımı olmuş." (sf. 155)
Demokratlara Ruslardan para teklifi getiren gazeteci
Biz o güne kadar Demokrat Parti'ye yapılan iğrenç tertip, iftira ve yer yer tatbik edilen işkenceleri dile getirmiş bulunuyorduk. O sırada Bayar dışarı çıkarak şunları söyledi: "Arkadaşlar bir müddet evvel Ankara'da oturduğumapartmana bir misafir geldi. Kısa bir görüşmeden sonra bana şunları söyledi: 'Sovyet sefirinin yanından geliyorum. Selam ve hürmetlerini getiriyorum. Size lazım olacak para ne ise, beş on milyon göndermeğe hazır olduğunu söylüyor.' Ben de kedisine ne cesaretle böyle bir teklifi getiriyorsun. Eğer evimde bulunmasaydın seni şimdi polise teslim ederdim. Derhal evimi ve memleketi terk et dedim ve onu evimden kovdum. Kimdir bu adam her biriniz bir düşünün." Arkadaşların her biri bir isim üzerinde durdular. Ben: - Niçin arıyorsunuz, bu hainin Zekeriya Sertel olduğunu bilmek için düşünmeğe lüzum var mı? - Evet. O Zekeriya Sertel alçağıydı. Vaktiyle Emin Sazak'ın aramızı açmak üzere çalıştığını da yine Koraltan keşfetmişti." (sf. 124) ERDAL DOĞAN: BUGÜN