Gezi Parkı En Çok Türkiye Dostlarını Vurdu

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yıllardır inişli çıkışlı bir şekilde devam eden üyelik müzakereleri son günlerde başta İstanbul olmak üzere çeşitli şehirlerde yaşanan ‘Gezi Parkı’ eylemleriyle yeni bir döneme girdi.

Türkiye ile Avrupa Birliği arasında yıllardır inişli çıkışlı bir şekilde devam eden üyelik müzakereleri son günlerde başta İstanbul olmak üzere çeşitli şehirlerde yaşanan ‘Gezi Parkı’ eylemleriyle yeni bir döneme girdi. Herkesin müzakerelerde yeni açılımlar beklediği bir dönemde yaşanan eylemler, beklentileri bir anda tersine çevirdi. Stockholm Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Dr. Paul T. Levin’e göre Gezi Parkı eylemlerinin en çok zarar verdiği gruplardan biri de Avrupa’daki Türkiye dostları. Cihan’a konuşan Dr. Levin, yaşananlardan sonra Avrupa’daki Türkiye dostlarının, son dönemde Türkiye’de yaşanan reformları ve demokratik açılımları anlatmakta oldukça zorlanacağını söyledi.

Bir süre önce İstanbul’u ziyaret eden ve yaşananları yerinde görme fırsatı bulan Dr. Levin, “Gezi Parkı olayları öncesinde, Türkiye ile AB arasında uzun zamandan beri donmuş görünen ilişkilerin yeniden canlanmaya başladığına dair alametler belirmişti. Ancak bu olaylarda kullanılan sert dil ve eleştiriler yeni bir durgunluğa neden olabilir.” dedi.

Türkiye ile AB arasında kullanılan dilin sorunlu olduğunu belirten Dr. Levin, “Yaşananlardan sonra Avrupa’daki Türk dostları oldukça zor durumda kaldı. İnsanların şüpheleri arttı. Onları yeniden Türkiye’de yapılan reformlara, demokratik açılımlara ve AB üyeliğinin gerekliliğine, ikna etmek zor olacak.” ifadelerini kullandı.

Avrupa Birliği’nin üye ülkeleri eleştirebilen normatif bir gücü ve yapısı olduğunu ve bunu sık sık kullandığını ifade eden Levin, “Avrupa Birliği meselelere dışarıdan bakan ve gerektiğinde eleştirebilen bir yapıya sahip. Bu yüzden AB tarafından yapılan eleştiriler üye ülkeler için olduğu gibi aday olan ülkeler tarafından da ciddiye alınmalı ve kaldırılabilmeli.” dedi.

Başbakan Erdoğan’ın eylemler esnasında kullandığı dille ülkeyi kutuplaştırdığı iddiasıyla uluslararası çevreler tarafından eleştirildiğini belirten Levin, “Bence böyle olaylarda, insanları sakinleştiren bir dil kullanılmalı ve görüş ayrılıkları ne kadar büyük olursa olsun farklı gruplarla da temasa geçilmeli. Ülke içindeki ya da dışındaki belirli bir kesimi suçlamak doğru değil.” dedi.

Türkiye’de yaşanan protestolar ile Ortadoğu ülkelerinde yaşanan Arap Baharı arasında birçok farklılık bulunduğunu ifade eden Dr. Levin, şunları söyledi: “Türkiye’de Başbakan Erdoğan’ı çeşitli yönlerden eleştirebilirsiniz. Ancak unutmamak gerekir ki; Türkiye’de seçimle iş başına gelen bir hükümet ve çalışan bir demokrasi var. Bu yönüyle yaşananlar Arap Baharı ile karşılaştırılamaz. Öte yandan protestocuların da Arap Baharı’nda olduğu gibi bir devrim istediklerini zannetmiyorum. Bence sadece seslerinin duyulmasını istiyorlar.” CİHAN