İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan ve gönderildiği İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen 657 sayfalık Gezi Parkı odaklı olaylara ilişkin iddianamede, Açık Toplum Enstitüsü kurucusu ve uluslararası finans spekülatörü olarak tanınan George Soros ile ilgili bilgiler verildi.
Halk ayaklanmaları neticesi devrimlerin gerçekleştirildiği eski Doğu bloku ve Arap ülkelerinde yaşanan süreçlerle Türkiye'de yaşanan Gezi Parkı eylemleri sürecinin birebir örtüştüğü vurgulanan iddianamede, bu durumun Türkiye'de yaşanan olayların da uluslararası destekli yapılanmalar tarafından düzenlendiğini gösterdiğine dikkat çekildi.
"ODTÜ olaylarıyla başlamak istediler"
Eski Doğu bloku ve Arap ülkelerinde yaşanan halk ayaklanmalarında uluslararası finans spekülatörü olarak tanınan George Soros'un önemli bir aktör olduğu, bu ülkelerde yaşanan devrim süreçlerine Soros'un çok büyük finansal destek sağladığının basına da yansıdığı aktarılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"George Soros'un kurduğu, dünya çapında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Open Society Institute'nin Türkiye'de Açık Toplum Vakfı bünyesinde faaliyetlerini devam ettirdiği bilinmektedir. Soros'un Gezi kalkışması sürecine etkisi gerek basında gerekse siyasi ve akademik çevrelerde çokça konuşulmuş, bu nedenle Soros'un ayaklanmaların yaşandığı diğer ülkelerde olduğu gibi ülkemizde yaşanan Gezi kalkışması sürecinde de etkin olduğu anlaşılmıştır."
İddianamede, kalkışmanın başladığı ilk tarihlerde gösteri grubunun önünde polisle tartışan bazı kişilerin taktığı kasklarda ve giydikleri tişörtlerde "#OccupyTurkey" yazısının yer aldığı ve gösterilerin temel olarak örgütlendiği alan olan Twitter'da en çok kullanılan etiketlerden birisinin de bu olduğuna işaret edildi.
İddianamede, şu ifadelere yer verildi:
"Söz konusu Hashtag 28 Mayıs 2013 günü başlatılmış ve Hashtag'in altında toplam 500 bin civarında Tweet atılmıştır. Türkiye ve dünya gündemi Twitter listesinde ise günler boyunca en üstte "DirenGeziParkı" Hashtag'i bulunmaktadır. Facebook'ta ise #OccupyTurkey adlı sayfa, bu kalkışma hakkında en hızlı bilgilerin paylaşıldığı, güncel gelişmelerin aktarıldığı sayfa olmuştur. Kalkışmanın gidişatının yönlendirildiği sayfaya bir iki gün içerisinde on binlerce üye kaydolmuştur. Gezi kalkışmasının, başından itibaren en etkili bir parçası olan '#OccupyTurkey' sayfasının tam adresine bakıldığında; facebook.com/DirenAnadolu ibaresi karşımıza çıkmaktadır. Görüldüğü üzere sayfa Aralık 2012'de kurulduğunda, 'DirenAnadolu' bağlantı adını seçerken, livestream adlı video-yayın sitesindeki hesaplarının adı da 'revoltistanbul'dur. 'Revolt' İngilizce; 'ayaklan' veya 'diren' demektir. Yani sayfa ilk kurulduğunda 'diren' sözü belirlenmiştir.
Türkiye'de ve dış dünyada en çok kullanılan '#DirenGeziParkı' Hashtag'i de buradan çıkmıştır. 'Occupy Turkey' sayfası, ODTÜ'de 18 Aralık 2012 tarihinde başlayan ve günlerce süren öğrenci eylemleri sırasında kurulmuştur. Kamuoyunu günlerce meşgul eden ve polisin uygulamalarının Gezi kalkışmasında da olduğu gibi tartışma konusu yapıldığı o tarihteki paylaşımlara bakıldığında söz konusu grubun ODTÜ'ye destek eylemlerine de yön vermeye çalıştığı gözlenmiştir. Grubun ODTÜ olaylarına karşı gelişen tepkilerle de bir halk hareketi oluşturmayı düşündükleri ve sayfayı o dönemde açtıkları değerlendirilmiştir. Kısaca ülkemizde 2012 yılı içerisinde Otpor/Canvas denetiminde, şüphelilerin oluşturduğu kolektif yapı tarafından bir halk hareketi için defalarca nabız yoklanmıştır."
Gezi ile Sırbistan'daki eylemlerin benzerliği
Gezi Parkı kalkışmasında, "Occupy (işgal) " hareketi olarak bilinen, teorisyenliğini Gene Sharp'ın yaptığı sözde "sivil başkaldırı" yönteminin kullanıldığının görüldüğü anlatılan iddianamede, bu yöntemin uygulamasında ise "Otpor (Direniş)" adlı örgütün uluslararası eylem eğitimleri veren birimi "Canvas"ın ön planda olduğunun anlaşıldığı, bu kuruluşların finansörünün de George Soros olduğunun basında yer aldığı ifade edildi.
İddianamede, Gene Sharp'ın yazdığı "Diktatörlükten Demokrasiye" isimli kitapta yer alan (198 maddelik) eylem faaliyetlerinin, Türkiye'de yapılan Gezi eylemleri (kalkışması) kapsamında birebir uygulandığının tespit edildiği de vurgulanarak, "Otpor" örgütünün sembolü olan "havaya kaldırılmış yumruk" ambleminin eylemlerde yoğun bir şekilde göze çarptığı ve sosyal medya araçlarının kitleleri harekete geçirmek için etkin bir şekilde kullanıldığının görüldüğü kaydedildi.
Gezi kalkışması ile 2000 yılında Sırbistan'da, iktidarın devrilmesiyle sonuçlanan olaylar arasında birebir benzerlikler olduğu ve bu benzerliklerin tesadüfen gerçekleşmediği anlatılan iddianamede, Türkiye'ye gelen Otpor lideri ve Canvas yöneticileri tarafından eğitilen şahıslar tarafından, eylem metotlarıyla ilgili prensiplerin birebir uygulandığının tespit edildiği belirtildi.
Gezi olayları ve Sharp'ın kitabındaki metotlar
Gene Sharp'ın, "Diktatörlükten Demokrasiye" adlı kitabında yer alan 198 pasif eylem metodu ile Gezi kalkışmasında meydana gelen hadiselerin karşılaştırıldığı iddianamede, kitapta geçen bazı metotlar ile Gezi Parkı'nda yaşanan olaylarla ilgili şu karşılaştırmalar yapıldı:
"Gündem oluşturma çabaları 2011 yılında başladı"
Gene Sharp'ın, "Diktatörlükten Demokrasiye" isimli kitabında yer alan 198 pasif eylem metodunun tamamının farklı biçimlerde de olsa ülkede meydana gelen Gezi kalkışmasında birebir olarak kullanıldığı aktarılan iddianamede, şüphelilerin Wall Street eylemlerinin başladığı dönemde Ekim 2011'de "Ayaklan İstanbul/Occupy İstanbul" ismiyle Facebook sayfası oluşturulduğu ve sayfa üyelerinin bu tarihten itibaren çeşitli aralıklarla "Revolt (ayaklan) İstanbul" eylemleri düzenledikleri vurgulandı.
İddianamede, şunlar kaydedildi:
"Taksim Gezi Parkı projesinin 2011 yılında başladığı, Memet Ali Alabora gibi bir kısım sanığın 2011 yılı içerisinde Taksim Gezi Parkı'nda çekilmiş eylem video ve görüntülerinin olduğu, bilinen Gezi kalkışması başlamadan çok önce, Memet Ali Alabora'nın da yer aldığı bu görüntülerde 'ayaklan İstanbul' ibaresinin bulunduğu, bu nedenle 2011 yılında gündem oluşturma çabalarının başladığı, kalkışmanın hazırlığı yönündeki fitilin 2011 yılında ateşlendiği, 11 Kasım 2011 tarihinde dahi Taksim Gezi Parkı'nda eyleme davet yapıldığı ve 27 Mayıs 2013 tarihinde uygun ortam oluşturularak Gezi kalkışmasının başlatıldığı anlaşılmaktadır."
Otpor yöneticisi Maroviç'in Gezi öncesi ve sonrası Türkiye'ye gelişi
Gösterilerin sosyal medyada yayılış biçimi, olayı başlatan ve yayılmasında rol oynayan aktörler, seçilen slogan ve imgelerin birlikte değerlendirilmesi durumunda Gezi kalkışması kapsamındaki eylemlerin, uluslararası bazı grupların da finans desteğiyle 27 Mayıs 2013 tarihinden çok önceden planlandığı belirtilen iddianamede, şu ifadeler kullanıldı:
"Dünyada bir kısım gazeteci, yazar, akademisyen ve siyasi kimliği bulunan şahıslar tarafından kamuoyuyla paylaşılan bilgilerde, uluslararası spekülatör olarak tanınan George Soros'un Orta Doğu ve Baltık ülkelerinde gerçekleşen 'özgürlükçü hareket' olarak kendilerince nitelenen halk hareketlerinde finans desteği sağladığı ve İvan Maroviç'in yönetimindeki Otpor örgütünün bu olaylarda öne çıktığı bilgileri aşikardır. Bu şahsın Türkiye'deki bağlantısı olan Açık Toplum Vakfı, sayesinde para aktardığı kişi ise Osman Kavala olmuştur. Ivan Maroviç'in Türkiye'ye Gezi olaylarından önce ve sonra geldiği tespit edilmiştir. 2011 yılı içerisinde Taksim Gezi Parkı'nda şüpheliler tarafından çekilmiş eylem, video ve görüntülerinin olduğu, bilinen Gezi kalkışması başlamadan çok önce, Memet Ali Alabora'nın da yer aldığı bu görüntülerde 'ayaklan İstanbul' ibaresinin yer aldığı, bu nedenle 2011 yılında gündem oluşturma çabalarının başladığı, kalkışmanın hazırlığı yönündeki fitilin 2011 yılında ateşlendiği, 11 Kasım 2011 tarihinde dahi Taksim Gezi Parkı'nda eyleme davet yapıldığı ve 27 Mayıs 2013 tarihinde uygun ortam oluşturularak Gezi olaylarının başlatıldığı anlaşılmaktadır."
Türkiye'de 2013 yılında meydana gelen Gezi Parkı olayları olaylarının gelişimi ve bitişiyle ilgili kronolojik sıralamanın yapıldığı iddianamede, bu kronolojiye göre olayların İstanbul'da 16 Eylül 2011'de başladığı ve Türkiye'ye de yayılarak 26 Eylül 2013'te sona erdiği bildirildi.
"Otpor veya türevlerinin eylemlerinin amacı demokrasi değil"
İddianamede, Gezi sürecinde Türkiye'de gelişen olayların bir arada değerlendirilmesi durumunda Otpor veya türevlerinin giriştiği eylemlerin amacının demokratik bir yönetim oluşturmak olmadığı vurgulanarak, Mısır'da Hüsnü Mübarek'in devrilmesi sonrasında ülkede demokratik biçimde yapılan ilk seçimler sonrasında cumhurbaşkanı seçilen Muhammed Mursi'nin çok kısa sürede bir darbeyle devrilmesi örneğinde olduğu gibi Otpor veya türevlerinin bu yöndeki antidemokratik uygulamalara karşı herhangi bir tepkide dahi bulunmadığı gibi darbeye direnen, şiddet gören ve hatta ölümlerle sonuçlanan birçok müdahaleye maruz kalan, demokratik yönetim yanlısı halkın yanında yer aldığına dair herhangi bir açıklamada dahi bulunmadıklarının görüldüğü anlatıldı.
Otpor veya türevlerinin arkasında yer alan küresel sermayeye hükmeden odakların, kendileri gibi düşünmeyen, kendilerinin emellerine hizmet etmeyen veya kendilerinin dünya ülkelerine dayatmaya çalıştıkları Orta Doğu coğrafyası gibi bölgelerin siyasi haritalarını kabul etmeyen yönetimlere yönelik kalkışmalara giriştiklerine işaret edilen iddianamede, bu odakların amacının demokratik yönetimler oluşturmak olmadığının anlaşıldı kaydedildi.
İddianamede, "Bu odakların Avrupa veya Amerika ülkeleri gibi kendi ideolojileri açısından lokomotif güç olan ülkelerde benzer biçimde filizlenmeye çalışan eylemlere yönelik sert polis müdahalelerinde iki yüzlü davrandıkları, İslam coğrafyasına veya küreselcilik karşıtı ülkelerde ise arkalarında mevcut medya ve sesi gür çıkan sözde demokratik ülke liderleri aracılığıyla bu yöndeki olayların büyütülmesi ve buradan da siyasi emelleri doğrultusunda çıkarımlar elde etmeye çalıştıkları aşikardır." ifadesi kullanıldı.
"Eylemlerin amacı hükümet ve Erdoğan'ı yıpratmak"
Gezi kalkışması eylemlerinin de küresel düşünce içerisinde değerlendirilmesi gerektiği ve bu eylemlerin bir aşamaya kadar da başarılı olduğu anlatılan iddianamede, "Siyaseten eylemlerin amacı olarak görünen, Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetini ve özellikle de o dönem Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan'ı yıpratmak olduğu anlaşılmaktadır." denildi.
İddianamede, Gezi kalkışmasının, silahlı terör örgütleri, legal ve legal görünümlü illegal yapıları bünyesinde eritip kontrol altına alabilen, sosyal yapıyı iyi analiz ederek toplumu amaçları doğrultusunda oluşturduğu algıyla yönlendirebilen, küresel hedefleri olan yapılar tarafından yönlendirilmiş ve teşvik edilmiş olduğu anlaşıldığı vurgulandı.
Gürcistan, Ukrayna, Tunus, Mısır, Libya, Suriye, Bahreyn, Cezayir, Ürdün ve Yemen gibi ülkelerde aynı şekilde başlayan eylemlerin mevcut siyasal yapıyı değiştirdiğine dikkat çekilen iddianamede, "Sanıkların atılı suçlar bakımından etkili ve elverişli eylemlerinin bulunduğu, bahsedilecek fiillerle üzerlerine atılı suçun işlenebileceği, iddianameye konu eylemlerin atılı suç açısından hazırlık hareketi boyutunda kalmadığı, icra hareketleri olduğu hususları da göz önüne alınmalıdır. Aynı şekilde sanıklara ait tapelerde ve açık kaynaklarda yer alan konuşmalarında atılı suçları işlemeye yönelik özel saik dahilinde hareket ettiklerinin ve bu suça yönelen kast kapsamında davrandıkları da anlaşılmaktadır. " değerlendirmesi yapıldı.
"Sırp profesyonel devrim ihracatçılarının eğittiği Türkiye distribütörleri"
Elde edilen delillere göre, şahısların birbirleriyle irtibatlı oldukları, aralarında gevşek de olsa hiyerarşik ve iş bölümüne dayanan bir ilişkinin bulunduğu ve koordineli olarak hareket ettikleri öne sürülen iddianamede, şu hususlara dikkati çekildi:
"Şüphelilerin Gezi eylemlerini başlatarak genişletmek, derinleştirilerek tüm Türkiye'ye yaymak, bir taraftan da kendilerince kurgulanan, toplumsal eylem ve kaosa dönüştürülmek istenen olaylar sürecinin başlangıç noktası olarak belirledikleri eylem biçimi olan, 'sözde sivil itaatsizlik' olarak adlandırdıkları ancak her seferinde şiddetle sonuçlanan eylemlerin yaygınlaştırılması için profesyonel eylemci yetiştirmek amacıyla gizli ve açık toplantılar ve eğitimler yaptıkları, yurt dışından eğitimciler getirdikleri anlaşılmıştır. Osman Kavala'nın Taksim Dayanışması, Taksim Platformu gibi örgütlenmeleri kontrol ederek yönlendirdiği, sanatçı, siyasetçi vb. birçok meslek grubu içerisinde olan kişilerle toplantılar yaptıkları, Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi yerlerde görevli şahıslarla görüşmeler yapılarak Gezi eylemleriyle ilgili kamuoyu oluşturulması için çalışmalar yaptıkları, bu amaçla sergi, panel düzenledikleri, film ve video vb. hazırladıkları anlaşılmıştır. Bu kapsamdaki gösteriler sırasında ise çok sayıda polisimiz ve vatandaşımız yaralanmış, kamu binaları ve mallarına ciddi oranda zarar verilmiştir.
Her ne kadar basın-yayın organlarında ve sosyal medyada gösterilerin toplum refleksi ile bir anda oluştuğuna dair kanaat oluşturulmaya çalışılsa da olayın sosyal medyada yayılış biçimi, olayı başlatan ve yayılmasında rol oynayan aktörler, seçilen slogan ve imgeler, eylemin ilk gününden itibaren meydanlarda ve sosyal medyada en önde yer alan ve organize bir şekilde hareket eden, ayrıca uluslararası aktörlerden destek alan şahıslarca bilinçli bir şekilde yönlendirildiği ve yönetildiği kanaati edinilmiştir. Bu durum söz konusu olayın planlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Geçmiş örneklere baktığımızda benzer uygulamalar ve stratejilerin aynı şekilde Türkiye'de cereyan etmekte olduğunu görmekteyiz. Bu haliyle Gezi parkı olaylarının Batı finansörlüğünde, Orta Avrupa ve Sırp profesyonel devrim ihracatçılarının eğittiği Türkiye distribütörleri tarafından organize edildiği anlaşılmaktadır."
Osman Kavala'nın eylemleri
Elde edilen delillere göre şüpheli Osman Kavala'nın, Gezi sürecinin devam etmesini, eylemlerin Anadolu'ya yayılarak derinleştirilmesini ve olaylar sürecinin başlangıç noktası olarak belirlenen, Gene Sharp metotlarına uygun eylemlerin Türkiye'de uygulanmasını amaçladığı vurgulanan iddianamede, Kavala ile ilgili şu ifadeler kullanıldı:
"Osman Kavala'nın Garaj İstanbul forum toplantıları, Anadolu jam, Baraka forum toplantıları, Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür AŞ desteği ve fonlamasıyla Gezi olaylarıyla ilgili belgesel-film çekimi, sergi vb. hazırlanması, Avrupa milletvekilleriyle görüşmeler, biber gazının Türkiye'ye ihracının yasaklanması, uluslararası ambargo kararı aldırılmasıyla ilgili çalışmalar, Türkiye'yi uluslararası alanda zor durumda bırakmak için yapılan faaliyetler, medya-televizyon kurulması faaliyetleri gibi çok sayıda faaliyette bulunduğu ya da dolaylı destek verdiği, bu faaliyetlerle ilgili finans desteğini de yöneticiliğini yaptığı Açık Toplum Vakfı'ndan sağlayarak yine yönetiminde bulunduğu Anadolu Kültür AŞ üzerinden sağladığı anlaşılmaktadır."
İddianamede, sanıkların iletişim tespit tutanaklarına da yer verildi.
AA