Burak Elmalı, dün Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani tarafından başladığı ilan edilen Kalkınma Yolu Projesi'ni, projenin alternatif girişimlere karşı avantajlarını ve olası zorlukları AA Analiz için kaleme aldı.
**
Devletler arası karşılıklı ilişkileri artırmaya yönelik mevcut küresel çılgınlık, koridorlara hakim olma arayışıyla karakterize ediliyor. Çin'in iddialı Kuşak ve Yol Girişimi (BRI), Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru'nu (CPEC) merkez haline getirmeyi amaçlarken; Hindistan-Ortadoğu-Avrupa Koridoru (IMEC) dengeleyici bir çaba olarak ortaya çıkıyor. Diğer ülkeler de kendi çıkarlarını en üst düzeye çıkarmak ve küresel sahnede ekonomik güçlerini göstermek için etkin ve güvenli ticaret yollarının inşasında yoğun çaba sarf ediyor. Bu çerçevede Türkiye de bölge üzerinde önemli bir ekonomik etki yaratacak olan Kalkınma Yolu Projesi'ni öneriyor. Ticari uygulanabilirliği tartışmalı olan IMEC ve benzeri girişimlerin aksine, Kalkınma Yolu başarı için birçok bileşen sunuyor.
Karşılıklı ilişkiler ve ticaret
745 mil uzunluğundaki demir yolu ve kara yolu ağıyla Kalkınma Yolu Projesi'nin Körfez'de planlanan Büyük Faw Limanı'nı Türkiye'ye bağlaması bekleniyor. Bu projenin tahmini maliyeti 17 milyar dolar olup ilk aşamasının 2028 yılına kadar tamamlanması planlanıyor. Kalkınma Yolu Projesi özellikle Rusya-Ukrayna savaşının patlak vermesinden bu yana Avrupa'nın yeni enerji ortakları aradığı bir dönemde Türkiye'yi bölgesel ilişkilerin merkezine yerleştiriyor. Proje, Avrupa ülkelerine daha fazla alternatif sunarak enerji piyasalarının çeşitlendirilmesini kolaylaştırıyor. Türkiye, Irak üzerinden gelen ham madde ve mallar için bir dağıtım merkezi olarak çok önemli bir rol oynuyor.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani ile yaptığı ikili görüşmelerde ve son Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda Kalkınma Yolu'nun önemini vurguladı. [1] Erdoğan bu projeyle dünyaya küresel bağlantılar söz konusu olduğunda Türkiye'nin çok önemli olduğu mesajını veriyor. Sudani ayrıca dün Kalkınma Yolu Projesi'nin başladığını duyurdu. [2] Tarihsel olarak Türkiye her zaman Doğu ile Batı arasındaki en pratik rota olmuştur. Türkiye'nin Kalkınma Yolu Projesi'ne 5 milyar dolar yatırım yapmaya hazır olması, ülkenin pasif bir yol olmaktan daha fazlasını hedeflediğini gösteriyor. Başka bir deyişle, Kalkınma Yolu Projesi Türkiye'nin stratejik konumunun önemini, finansal gücünü ve ülkeyi küresel ilişkilerin merkezine yerleştiren yeni yüzyıl vizyonunu bir araya getiriyor.
Kalkınma Yolu'nun önündeki zorluklar
Ancak ticari uygulanabilirlik denklemin sadece bir kısmını oluşturuyor. Terörist gruplar ve çeşitli vekiller tarafından körüklenen çatışmalardan kaynaklanan güvenlik sorunları projenin fizibilitesi ve sürdürülebilirliği açısından risk teşkil ediyor. [3] Irak güvenlik güçleriyle Türk kuvvetleri arasında terör örgütü PKK ve DEAŞ dahil olmak üzere çeşitli terörist gruplara karşı ortak mücadele zaten mevcut. Bağdat'ın daha fazlasını yapması ve Türkiye-Irak sınırı boyunca Kuzey Irak'ta faaliyet gösteren PKK terör unsurlarını ortadan kaldırmak için Ankara ile işbirliğini genişletmesi gerekiyor.
Kalkınma Yolu'nu etkileyebilecek bir diğer önemli unsur da İran'ın tutumu. Bağdat'ta düzenlenen konferansa Tahran da davet edildi. Ancak proje İran'ın bölgesel hedefleriyle örtüşmeyebilir. Zira Büyük Faw Limanı, Orta Doğu'nun en büyük limanı haline gelirse İran'ın Basra Körfezi'ndeki limanlarına rakip olabilir. Dahası, Irak'ın Türkiye üzerinden Avrupa pazarlarıyla doğrudan bağlantı kurması İran'ın Irak yönetimi üzerindeki vesayetini zayıflatabilir.
Öte yandan İran şu anda Batı'nın geniş çaplı yaptırımlarına maruz kalıyor. Bu nedenle İran limanlarının rekabetten zarar göreceğine dair endişeler fazla önem taşımayabilir. Ancak Kapsamlı Ortak Eylem Planı'nın (JCPOA) yeniden başlamasıyla işlerin değişebileceği de olası bir senaryo olarak göz önünde tutulmalı. Sonuçta, Kalkınma Yolu İran'ı Avrupa pazarlarına enerji tedarikçisi olarak konumlandırabilir.
Kalkınma Yolu'nun geleceğine ilişkin en önemli hususlardan biri, Yeni Delhi'deki G20 Liderler Zirvesi sırasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Hindistan, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Avrupa Birliği (AB), İtalya, Almanya ve Fransa tarafından Mutabakat Zaptı imzalanan IMEC'in projeye olası etki. Jeopolitik olarak daha uygulanabilir olmasına rağmen Türkiye bu güzerghın dışında bırakıldı. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'nin bu projedeki vazgeçilmezliğini vurguladı. Erdoğan, "Biz diyoruz ki Türkiye'siz koridor olmaz. Türkiye önemli bir üretim ve ticaret üssüdür. Doğudan batıya trafik için en uygun hat Türkiye'den geçmek zorundadır" dedi. [4] IMEC şu anda ağırlıklı olarak teorik bir güzergah olarak kalırken, jeopolitik riskler ve fizibilite açısından üstesinden gelinmesi gereken çok sayıda zorlukla karşı karşıya. Buna karşılık Kalkınma Yolu, beklenen ticaret akışını kolaylaştırmayı başarırsa, özellikle Büyük Faw Limanı'nın geniş hinterlandı göz önüne alındığında, Avrupa pazarları için uygulanabilir bir rota haline gelebilir. [5] Güzergahlardan biri gün geçtikçe ilerleme kaydederken, yakın zamanda önerilen IMEC projesinin önünde uzun bir yol var. Buna ek olarak, Kalkınma Yolu'nun Körfez ülkelerinden de büyük ilgi görmesi, nispeten daha ileri bir aşamada olduğunun altını çiziyor. Bu bağlamda Türkiye, içine dahil edilmediği uzun ve girift IMEC yolunda bir rol arayışından ziyade Kalkınma Yolu Projesi'ne katkıda bulunarak kendi rotasını çiziyor gibi görünüyor.
Olası senaryolar
Şimdilik iki olası senaryo ortaya çıkabilir: İran, Şii grupları bozguncu bir rol oynamaları için kullanarak projeyi engelleyebilir ya da akışa uyarak hem kendi ekonomisi hem de Irak ekonomisi için kar payı arayışına girebilir. [6] İran, Türkiye'nin bölgede artan nüfuzundan hoşnut olmasa da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın ağustos ayında Irak'a yaptığı ziyaret sırasında üst düzey Halk Seferberlik Birlikleri (HSB) yetkilileriyle bir araya gelmesi ve benzeri diplomatik faaliyetleri, Ankara'nın Kalkınma Yolu'nun önündeki potansiyel engelleri önceden ele alma konusundaki proaktif yaklaşımını gösterir nitelikte. [7] Bağdat ve Erbil'in terör örgütü PKK ile mücadeleye daha fazla katılacaklarına dair olumlu işaretler, ilerleme kaydedildiğini gösteriyor.
Bu arada Türk liderler, İran'ın siyasi ortamını karakterize eden çeşitliliğin ve sözde güvenlikçi şahinler ile sivil güvercinler arasındaki önemli farklılıkların farkında. Tahran iki seçenekle karşı karşıya: Ya küresel ekonomiye entegre olacak ve böylece neredeyse ölmek üzere olan ekonomisini yeniden canlandıracak ya da kötü adamı oynamaya devam ederek komşularıyla ilişkilerini gerecek ve kontrol ettiği bölgelerde Pirus zaferleri peşinde koşacak.
Engeller ortadan kaldırıldığı takdirde, Kalkınma Yolu ilgili tüm taraflar için bir başarı öyküsü olma potansiyeline sahip. Bu arada proje, Türkiye'nin küresel bir ulaşım ve transit merkezi olarak artan ağırlığına bir katman daha ekleyecektir. Hem ulusal hem de bölgesel ölçekte ekonomiyi canlandırması beklenen bu girişim, Batı pazarlarını enerji kaynakları ve çeşitli ürünlerle birbirine bağlarken, güvenli bir yatırım ortamı sağlandığında Körfez ülkelerine Avrupa'dan mal akışında bir tedarik alternatifi sağlayabilir. Bu bağlamda Türk dış politikasının bu projeyi hayata geçirmeye odaklanacağı anlaşılıyor. / AA