İstanbul
Hukukçu Dr. Abdullah Musab Şahin, UAD’de İsrail aleyhine açılan davada alınan son ek tedbir kararlarının ne anlama geldiğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
İsrail’in artan Gazze saldırıları uluslararası kamuoyunun hukuki açıdan çözüm arayışlarına yönelmesine sebep oldu. Bu gerekçeyle kamuoyu tarafından bazen Uluslararası Adalet Divanı (UAD) bazen de Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ön plana çıkarıldı. İlk olarak Güney Afrika’nın İsrail aleyhine UAD nezdinde 1948 Tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Hakkında Sözleşmesi’ne dayanarak başlattığı süreç gündemi yoğun şekilde meşgul etti. Bunun dışında geçtiğimiz haftalarda UCM Başsavcısı Karim Khan’ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililer için tutuklama kararı talep etme hazırlığında olduğu kamuoyuna yansıdı.
Gelinen noktada, ilk defa UAD ve UCM’de bir ihtilaf için bu kadar yakın sürelerde art arda gelişmelerin yaşandığı görülüyor. Uluslararası organlar, İsrail’in orantısız saldırılarının hukuki cepheden sınırlandırılması gündemiyle meşgul. UAD ve UCM’nin gündemi ilk defa bu kadar birbiriyle örtüşüyor.
Bu ilginç durumun yanında geçtiğimiz günlerde UCM ve UAD nezdinde de ilkler yaşandı. İlk olarak UCM Başsavcısı Karim Khan, yayımladığı bir videoyla mahkemenin 1 nolu Ön İnceleme Dairesi'nden tutuklama kararı çıkartılmasını talep etti. Bu talep İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant içindi. Aynı talep kapsamında Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniyye, Hamas’ın siyasi lideri Yahya Sinvar ve Hamas'ın askeri kanadı İzzeddin el-Kassam Tugayları'nın komutanı Muhammed ed-Dayf için de tutuklama talep edildi. Başsavcının bu talebini bir videoyla kamuoyuyla paylaşması oldukça ilgi çekiciydi.
Bunun dışında, UAD nezdinde soykırım davası devam ediyor. Dava kapsamında mahkeme tarafından ek ihtiyati tedbir kararları verildi. Yine ilk defa, ek ihtiyati tedbirlerle birlikte UAD heyeti tarafından hukuki içtihat kapsamında değerlendirilmesi mümkün ciddi tespitlerin yapıldığı görülüyor. UCM ve UAD'de devam eden bu iki süreci birbirinden bağımsız değerlendirmemek gerekir.
Neden bir video ile tutuklama kararı talep edildi?
UCM Başsavcısı Karim Khan’ın İsrailli ve Hamas mensubu yetkililer için tutuklama kararı talebine ilişkin mahkeme kararının yakın dönemde UCM 1 nolu Ön Bürosu tarafından çıkarılması beklenmeli. Yani halihazırda bir tutuklama kararının varlığından bahsetmek mümkün değil. Başsavcı’nın bu talebi İsrailli yetkililerin yanında Hamas üyelerini de kapsıyor. Buna rağmen, Hamas zaten çoğu Batılı ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edildiğinden haklarında tutuklama talep edilen İsmail Heniyye ve Yahya Sinvar gibi isimlerin muhtemel bir tutuklama kararından etkilenmeleri söz konusu olmayacaktır. Dolayısıyla, bu talep daha çok İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Yoav Gallant için önem taşıyor. Bu gerekçeyle, çıkması muhtemel bir tutuklama kararı daha çok bu isimler için kaygı verici olacaktır.
UCM Başsavcısı tutuklama talebinde bulunduğunu bir video ile kamuoyuna ilan etti. Tercih edilen bu yöntem, daha önce eski Sudan Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin gibi isimler için çıkarılan tutuklama kararında uygulanan yöntemden oldukça farklı. Örneğin, Putin için bu yönde bir talebin olduğuna ilişkin herhangi bir video yayımlanmadığı gibi talebe ilişkin belgeler de kamuoyuyla paylaşılmadı. Kamuoyu UCM Başsavcısı'nın Putin için tutuklama talebinde bulunduğunu tutuklama kararı açıklanınca öğrendi. Bu süreçte Başsavcı’nın öncekilerden farklı olarak tutuklama talebinde bulunduğunu kamuoyuna aleni şekilde gösterme arzusu içinde olduğu anlaşılıyor. Bir başka tabirle Karim Khan, bu videoyla İsrailli siyasetçileri durdurması konusunda üzerinde aylardır devam eden baskıyı mahkeme heyetine bıraktı.
UCM Başsavcısı’nın talebi soykırım davasını etkiler mi?
Video kapsamında Karim Khan’ın yaptığı açıklamalar, uluslararası ceza hukukunun konusu olan suçların, İsrail tarafından işlendiğini gösteriyor. Savcının İsrailli yetkililer için söz konusu olan tutuklama talebini soykırım suçuna dayandırmaması bir hayal kırıklığı olarak kabul edilse de savaş suçları ve insanlığa karşı suçların ön plana çıkarılması oldukça önemlidir. Ayrıca UCM’de ilerleyen süreçte, İsrailli yetkililerin soykırım suçundan sorumlu oldukları yine gündeme gelebilir. Başsavcı’nın yeni bir talebiyle bu isimler için söz konusu olan hukuki nitelendirmenin değişmesi mümkündür.
Soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar uluslararası ceza hukukunun kapsamına giren nitelikteki suçlardır. Soykırım suçu ayırıcı özellikler gösteren bir grubu yok etme kastını gerektirmesinden dolayı diğerlerinden daha ağır niteliktedir. Savaş suçları ve insanlığa karşı suçları oluşturan bazı eylemlerin bir grubu yok etme kastıyla birlikte gerçekleştirilmesi halinde soykırım kapsamında değerlendirilmesi de mümkündür. Bu gerekçelerle, UCM Başsavcısı’nın savaş suçları veya insanlığa karşı suçlar kapsamında değerlendirdiği eylemleri UAD heyeti de inceleyecek ve bu suçlar yok etme kastının varlığı halindeyse soykırım suçunun oluştuğuna karar verebilecektir.
UCM Başsavcısı'nın tutuklama kararında soykırım suçuna dayanmaması, İsrail’in eylemlerinin hafifliğini göstermiyor. Aynı zamanda bu, eylemlerin bazılarının UAD tarafından soykırım olarak kabul edilmesine de engel değil.
UAD’nin ek ihtiyati tedbir kararları ne anlama geliyor?
Güney Afrika daha önce de UAD'de ihtiyati tedbir taleplerinde bulundu. Divan, bu başvuruların birisini reddetti, diğerini kabul ederek ek ihtiyati tedbir kararı verdi. Yakın dönemde Güney Afrika değişen koşullar ve ivedi surette insani yardıma ihtiyaç sebebiyle ihtiyati tedbirlerin kapsamının genişletilmesini talep etti. Mahkeme bu talebe müteakiben, önceki ihtiyati tedbir kararlarını teyit ederek, dün ilave ihtiyati tedbirleri kararlaştırdı. Yakın dönemde UAD nezdindeki çoğu dosya kapsamında, bu kadar kısa süre içinde ihtiyati tedbirlerin kapsamının genişletilme durumuyla da karşılaşılmadı. Yani, UCM'de olduğu gibi UAD nezdinde de oldukça az rastlanılan bir süreç devam ediyor.
Karar kapsamında ilk olarak 26 Ocak 2024 ve 28 Mart 2024'te verilen önceki ihtiyati tedbir kararlarının teyit edildiği görülüyor. Bunun dışında mahkemede, İsrail’in Refah bölgesindeki askeri eylemlerine son vermesi ve insani yardımın engelsiz şekilde sağlanabilmesi için Refah sınır kapısının açık tutulması gerekliliği kararlaştırıldı. Ayrıca ilerleyen dönemde başlayacak soykırım yargılamaları öncesinde delil toplanması maksadıyla Birleşmiş Milletler (BM) yetkili organları tarafından görevlendirilecek bir komisyonun Gazze'ye engelsiz erişiminin sağlanmasının gerektiği vurgulandı. Bu komisyon soykırım iddialarına ilişkin delil toplayacak. İlave olarak, daha önceki ihtiyati tedbir kararlarında olduğu gibi İsrail 1 ay içinde mahkemeye rapor sunacak.
Uluslararası kuruluşların birlikte hareket etmesi bekleniyor..
Oldukça öz ve kısa süreli olan ihtiyati tedbir talep ve karar aşamalarında Divan, özellikle güçlü olduğu içtihat üretebilme fonksiyonunu icra edemiyor. UAD’nin ilerleyen süreçte başlayacak soykırım yargılamalarıyla birlikte mevcut olayı değerlendirmesi ve diğer uluslararası organlar açısından içtihat üretmesi beklenebilir. Bununla birlikte ihtiyati tedbir kararlarında da bazı önemli noktaların ön plana çıkarıldığı görülüyor. Mesela Refah’ın Divan tarafından Gazzeliler için son sığınak olarak değerlendirildiği dolaylı olarak anlaşılıyor. Bir başka tabirle, Refah’a saldırıların devam etmesi mahkeme tarafından soykırımda aranan yok etme kastını gösteren bir tasarruf olarak kabul edilecektir. Gazze’nin son güvenli bölgesi olan Refah’a yapılan saldırıların, Gazze halkını yok etme amacı taşıdığı açıktır.
Diğer uluslararası organlar da UAD'de alınan tedbir kararlarının uygulanması için aktif şekilde devreye girmelidir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) ilerleyen günlerde İsrail’in bu kararlara aykırı tasarruflarını gündemine alması beklenebilir. Geçtiğimiz günlerde UCM Başsavcısı’nın tutuklama talep etmesi de aylar sonra İsrail üzerindeki baskıların ciddi bir düzeye ulaştığını gösteriyor.
Özetle, BMGK ve UCM gibi kuruluşlardaki gelişmeler UAD nezdindeki soykırım davasını içerik olarak besleyecektir. Bunun yanı sıra, ilerleyen dönemde soykırım yargılamalarının başlamasıyla UAD’nin oluşturacağı hukuki içtihatlar da diğer kuruluşlar için bir kaynak ve rehber olacaktır.
[Dr. Abdullah Musab Şahin Hukukçudur.]