HOŞ GELECEKSİN BEBEK
Çoğu günün aynılarından bir gündü 17 Şubat 2014 tarihide. İş temposu mu bana, ben mi iş temposuna ayak uydurmaya çalışıyordum bilemiyordum ki telefonuma bir sms geldi. Önce yine firmaların bıktırıcı kampanya mesajlardan biri diye düşündüm ve bakmak istemedim. Merakımdan olsa gerek gözümün ucuyla bakınca biricik ablamdan geldiğini gördüm.
“Teyzesi, Ali Ömer geliyormuş JÇok öpüyoruz” yazıyordu mesajda… Elim ayağım heyecandan titredi. Çığlık atasım geldi. İş yerinde olduğumu hatırlayıp, iş yeri sesimle anneciğimi aradım. “Ali Ömer’imiz geliyooooor” dedim. Üçüncü torununun da ilk torunu Baran Can gibi erkek olduğunu duyunca pek bir mutlu oldu. Gerçi erkek ya da kız olması fark etmeyecekti bizim için. İkisinden de vardı nasılsa bizde. Minik sıpamızın adının belli olmasıydı bizi mutlu eden.
Kendi aramızda kutlaştıktan sonra ablamın ilk bebeğini beklediğini öğrendiğimde hissettiklerim aklıma geldi.
Ne güzel bir duyguydu..
Merakla, zoraki sabırla, heyecanla, saçma sapan alışverişlerle Baran Can’ımın aramıza katılmasını bekliyorduk. Eli yüzü neye benzeyecek diye meraktan geberiyordum. Ara ara mektup yazardım Baran’ıma. Merakımızı fark etmiş olmalı ki, vaktinden evvel katıldı aramıza ve 28 Nisan 2001 tarihinde ilk canımız ailemize katıldı. Aramıza yeni bir can geldi dedik ve Babacığı Baran Can diye okudu adını kulağına. 5 yıl sonra ikinci canımızın geleceğini görmüştüm rüyamda. Rüyam gerçek oldu ve 24 Haziran 2006 senesinde sabah ezanı okunurken dünya güzeli (laf aramızda bana benzetirler) edalı, nazlı ve zarif bir bebek verdiler elime. Hani derler ya “elime doğdu” diye. Tam da öyle, pembe yüzüklü elime vermişlerdi anneannemin bebek halini. Böylece avuçlarım arasındaki nazlı kızın adını Zeynep Naz koyduk.
O günler ve daha nice mutluluk veren anılar aklıma geldi yeniden bu gün. Ali Ömer’imizin aramıza katılacağını ve ailemizin daha da büyüyeceğini düşündükçe, kesilmekten kurtularak geride kalmayı başaran, ODTÜ ormanlığına atıp oradan oraya koşturasım gelmişti. İçim içime sığmadı bir süre.
Nasıl mutlu olmam. Onlar sayesinde sevinç gözyaşlarım hüzün gözyaşlarımdan daha çok akıyordu. Tek teyzesi olduğum halde beni “en sevdiğim teyzem sensin” iltifatlarıyla ödüllendirilebiliyordu Baranimom masum düşüncelerinde. Doğum günümde kendini bana hediye eden ve anlamadığım halde Fransızca şarkılar söyleyip, yanağıma öpücüklerini konduran prenses Zeynaz’ım yaratıcılığında. Kutlama yapmak için illaki birinin doğum gününü beklemeyip Hiç Bir Şey Günümüzü kutlamaktan, kısacası mutlu olmak için özel ve büyük bir olayı beklememekten kim mutlu olmaz ki?
Dua ettim Baran Can’ıma, Zeynep Naz’ıma ve minik Ali Ömer’ime. Ablacığıma ve bu duyguları hepimize yaşattığı için Allah’ıma. Güzellikler hep yanlarında olsun istedim dualarımda. Yüzleri hep gülsün, sağlıkları, birlikleri ve dirlikleri çok olsun istedim. Ağabeyi gibi merhametli, akıllı, dürüst ve yakışıklı, ablası gibi, keyifli, sevgili ve zeki olsun ama en önemlisi adına yakışır bir insan evladı olsun diledim. Hz. Ali gibi güzel huylu ve Hz. Ömer gibi adaletli bir can olsun dedim.
Anne yarısı olan teyzelerinin onları çok ama çok sevdiğini bir kez daha bilsinler istedim.
Teyze Mehtap ŞAFAK