Kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos gazetesi önünde, 2007 yılında uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Hrant Dink, katledilişinin 14. yılında anılıyor.
Malatya'da 1954 yılında dünyaya gelen Hrant Dink, anne ve babasının ayrılması üzerine iki erkek kardeşiyle Gedikpaşa'daki Ermeni Protestan Kilisesi'nin çocuk yuvasında yatılı olarak yaşamaya başladı.
İlköğretimini bu kiliseye bağlı İncirdibi İlkokulu'nda sürdürüp yazları da okulun Tuzla'daki kampında barınan Hrant Dink, ortaokulu Bezciyan, liseyi ise Üsküdar'daki Surp Haç Tıbrevank Yatılı Okulu'nda okudu.
Şişli Lisesi'nden mezun olan Dink, ilkokulda tanıştığı Rakel Yağbasan ile evlendi. İsmini mahkeme kararıyla "Fırat" olarak değiştiren Hrant Dink, bir süre eşi Rakel Dink'le yetiştikleri Tuzla Çocuk Kampı'nın yönetimini üstlendi.
İstanbul'da Türkçe-Ermenice olarak 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısıyla yayın hayatına başlayan Agos gazetesini kuran ve Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenen Dink, aynı zamanda çeşitli gazetelere de köşe yazıları yazdı.
Agos gazetesindeki 13 Şubat 2004 tarihli yazısı nedeniyle bazı kesimler tarafından hedef alınan ve ardından hakkında Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açılan Dink, 7 Ekim 2005'te altı ay hapis cezasına çarptırıldı.
"Kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim..."
Bu dönemde yoğun eleştiriler alan ve dava süreçleriyle karşı karşıya kalan Dink, tehditlere maruz kaldığını belirterek, yaşadıklarını gazetedeki köşesinde kaleme aldı.
Hrant Dink, dava süresi ve bu süreçte hakkında yürütülen hedef gösterme kampanyalarından dolayı yaşadığı endişeyi, öldürülmesinden 9 gün önce 10 Ocak 2007'de yayımlanan ve "Ruh halimin güvercin tedirginliği" başlığıyla kaleme aldığı son yazısının sonuç bölümünde şu sözlerle dile getirmişti:
"Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak. Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."
Dink, bu satırların yayımlanmasından 9 gün sonra kurucusu ve genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin yakınındaki bir bankadan çıktıktan sonra Halaskargazi Caddesi'nde Ogün Samast tarafından 3 kurşunla vurularak katledildi.
8 kilometrelik sessiz yürüyüş
Hrant Dink'in cenazesi, 23 Ocak'ta Agos Gazetesi önünde ve Meryem Ana Kilisesi'ndeki törenlerin ardından, Balıklı Ermeni Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Gazete binasındaki törenin ardından yürüyen ve Halaskargazi Caddesi boyunca Cumhuriyet Caddesi'nden Taksim'e gelen kortejdekiler, Hrant Dink'i taşıyan cenaze aracının ayrılmasının ardından, Tarlabaşı'ndan Unkapanı Atatürk Köprüsü, Saraçhane, Aksaray güzergahını izleyerek Yenikapı'ya ulaştı.
On binlerce insanın yaklaşık 8 kilometrelik yürüyüşü boyunca, kortejin önünden giden bir otobüsten, Ermenice müzikler çalınırken, gruptakiler, pankartsız ve slogansız yürüyerek zaman zaman alkışlarla cinayete tepkilerini dile getirdi.
Rakel Dink'in Agos gazetesi önündeki konuşması
Şişli'deki Agos gazetesinin bulunduğu Halaskargazi Caddesi'nde yapılan törende konuşan Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, şu ifadeleri kullandı:
"Sevgili dostlar, bugün bedenimin yarısını, sevgilimi, çocuklarımın babasını, sizin kardeşinizi uğurluyoruz. Sağdakine, soldakine, öndekine, arkadakine rahatsızlık, saygısızlık vermeden, sloganlar atmadan, pankartlar açmadan, sessiz bir saygı yürüyüşü gerçekleştiriyoruz. Bugün sessizlik ile büyük bir ses yükselteceğiz. Bugün derinliklerin ışığa yükseldiği günün başlangıcıdır. Yaşı kaç olursa olsun 17 veya 27, katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz."
Öldürüldükten sonra Anadolu Ajansı tarafından çekilen ve Hrant Dink'in delik ayakkabısının görüldüğü fotoğraf karesi de cinayetle ilgili hafızalara kazınan en önemli görüntülerden biri oldu.
Cinayetin FETÖ bağlantısı ortaya çıkarıldı!
Cinayetin ardından kaçan Ogün Samast, 20 Ocak Cumartesi günü akşam saatlerinde Samsun Otogarı'nda yakalandı. Geceyi Samsun Emniyet Müdürlüğünde gözaltında geçiren Samast, ertesi gün uçakla İstanbul'a getirildi.
Cinayetin ardından yürütülen soruşturmada ilk olarak aralarında tetiği çeken Ogün Samast'ın da bulunduğu 12'si tutuklu 18 sanık hakkında dava açıldı. Daha sonra genişletilen soruşturmalar çerçevesinde birleştirilen iddianamelerle sanık sayısı artan dava süreci, 17-25 Aralık 2013'teki yargısal darbe teşebbüsünün ardından farklı bir boyut kazandı.
Bu kapsamda genişletilen soruşturmalar neticesinde cinayetin, emniyet içerisinde yuvalanan FETÖ/PDY mensuplarının organizasyonuyla gerçekleştiği tespit edildi.
Bu çerçevede FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcılar Zekeriya Öz, eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ile Ramazan Akyürek ile dönemin jandarma görevlilerinin de bulunduğu isimlere dava açıldı.
"Darbeye giden süreçteki ilk kurşun"
Davaya ilişkin açılan ek iddianamede, cinayetin "FETÖ elebaşı Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak başka bir düzen getirmek için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemi olduğuna dikkat çekilerek cinayetin FETÖ bağlantısına şu ifadelerle vurgu yapıldı:
"15 Temmuz başarısız darbe kalkışmasına giden süreçte, Hrant Dink cinayeti bu yolda ve bu amaç için attırılan ilk kurşun olması nedeniyle yürütülen soruşturmanın mahiyeti, niteliği ve ne kadar önemli olduğu, yabancı devlet destekli bu çete faaliyeti ile ülkemizin ve devletimizin zor duruma düşürüldüğü bugünlerde daha iyi idrak edilebilmektedir."
İşleneceğini birçok kişinin önceden bildiği bir cinayet
Olayın FETÖ bağlantısının ortaya çıkarılmasıyla cinayetin işleneceğinin bazı yetkililerce önceden bilindiğine dair bulguların elde edilmesi nedeniyle Türkiye'de de çok satılan Nobel ödüllü yazar Gabriel Garcia Marquez'in "Kırmızı Pazartesi" adlı eserinde anlattığı ve kurban dışında neredeyse kasabadaki herkesin işleneceğini bildiği bir cinayeti konu alan öyküsüne benzerliğiyle dikkati çeken olay, toplumsal hafızada tazeliğini koruyor.
Olayın ardından yaptığı araştırmalar nedeniyle FETÖ'nün hedefi haline gelen Gazeteci Nedim Şener de Marquez'in bu eserine atıfta bulunarak, cinayetin işlendiği günün cuma olması dolayısıyla da "Kırmızı Cuma" ismini verdiği kitabında, şu ifadeleri kullandı:
"Hrant Dink’in öldürülmesi de işleneceği bilinen, hatta göz yumulan ve üstü örtülmeye çalışılan bir cinayettir. Ama öykü değil gerçektir. Dink’in öldürüleceğini Trabzon polisi biliyordu, İstanbul polisi biliyordu, Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Jandarma da biliyordu. Aslında Hrant Dink de yaklaşan tehlikenin farkındaydı. Ve 19 Ocak 2007 Cuma günü saat 14.57’de katil onu ensesinden vurdu."
Hrant Dink'in öldürülmesi 14. yılına girerken, Dink'in ailesi, dostları ve sevenleri, cinayette sorumluluğu bulunanların adalet önünde hesap vererek gereken cezayı almasını bekliyor.
AA