İranda Cumhurbaşkanı Formalite, Seçimin Galibi Rejimdir!

Today’s Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş, İran'da ılımlı olarak bilinen Hasan Ruhani'nin seçimi kazanmasının, bu ülkedeki dengeleri değiştiremeyeceğini söyledi.

Today’s Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Bülent Keneş, İran'da ılımlı olarak bilinen Hasan Ruhani'nin seçimi kazanmasının, bu ülkedeki dengeleri değiştiremeyeceğini söyledi.

İran uzman Bülent Keneş, Cihan Haber Ajansı'na(Cihan) verdiği özel mülakatta, İran siyasal sisteminde cumhurbaşkanının etkin bir konumu olmadığına dikkat çekti. Keneş, sisteme bakıldığında İran'daki seçimlerin ciddi bir analize ihtiyaç duymadığını bununla ilgili yapılacak analiz çalışmalarının da bir zamandan ibaret olduğunu söyledi. Bülent Keneş,” İran'da seçim bir yalandır. Bu anladığımız anlamda demokratik bir seçim değildir. İran’da öyle ir sistem kurulmuş ki kim kazanırsa kazansın, aslında rejim kendisi kazanmış oluyor. Cumhurbaşkanlığı kurumunun da hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Ruhani döneminde İran politikasında nispeten bile olsa yumuşuma olmaz.” dedi.
Doktora tezini İran konusunda yapan ve bu konuda 3 kitap yazan Bülent Keneş, İran’ın siyasal sistemi ve seçimlerinin yanı sıra İran’daki dengeler konusunda önemli tespitlerde bulundu.

İran'da cumhurbaşkanının gücünü dini rehber ve rehberin belirlediği kurumlar ile uyumlu olduğu sürece güçlü olduğunun vurgulayan Keneş, cumhurbaşkanının asıl gücünün, dini rehber ve buna bağlı İran derin devleti ile çeliştiği ve çatıştığı anda ortaya çıktığını belirtti.

2009 SEÇİM OLAYLARI BAŞARISIZ BİR İRAN BAHARIDIR

2009'da seçimlerinde hile yapıldığı iddiaları üzerine Musavi'nin taraftarlarının protestoları sonucunda onlarca kişinin öldüğü süreci hatırlatan Keneş, "İran'da bölge açısında 2009 olaylarını İran'da başarısız bir İran Baharı olarak değerlendiriyorum. Bilindiği üzere o dönemde gösterileri bastırmak amacıyla onlarca insan öldürüldü. Binlerce insan tutuklandı. Birçoğunun izi, adı, sanı kayboldu. Humeyni döneminin meclis başkanı ve başbakan olan isimler Kerrubi ve Musevi ev hapsine alındı. Bu güne kadar da ev hapsindeler. İran Baharı, İran'ın çok iyi bildiği yöntemle devlet terörü yöntemi ile bastırıldı." dedi.

İRAN GÖSTERİLERİ KANLI BASTIRMA TECRÜBESİNİ SURİYE VE IRAK’TAKİ YANDAŞ REJİMLERE AKTARDI

İran'ın bu tecrübesini yandaş gördüğü Irak ve Suriye'ye de aktardığını kaydeden Keneş," İran, her hangi bir halkın özgürlük talepleriyle yaptığı gösterilerin kanlı bir şekilde bastırılması konusundaki tecrübesini, Irak ve Suriye'de yandaş rejimleriyle paylaştı. Suriye'deki halk ayaklanmasının kanlı bir şekilde bastırılmaya çalışılmasının İran'ın 2009 yılındaki baskıcı bir şekilde bastırmasındaki tecrübenin Suriye'ye aktarılması ile ilgili olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

İRAN’DA REJİMLE TERS DÜŞEN CUMHURBAŞKANI ETKİSİZLEŞTİRİLİR

Ahmedinejad'ın ikinci döneminin birinci döneminden farklılık arz ettiğini anlatan Keneş, Ahmedinejad'ın ikinci döneminde, yargı, yüksek siyaseti oluşturan unsurlarla çekişme içine girdiğini aktardı. Keneş, "Ahmedinejad'ın dolayısıyla cumhurbaşkanın gücü bu dönemde ortaya çıktı. Ahmedinejad sorgulandı. Gözaltına alındı ve iş yapamaz hale getirildi. Devrimin esaslarına uygun hareket eden, Humeyni dönemini ihya etmeye çalışan, reformist ve diyaloga karşı anti bir duruş sergileyen Ahmedinejad'dan bahsediyoruz. Böyle olduğu halde ufak tefek çekişmelerinden dolayı güçleri pasifize edilmiş bir Ahmedinejad profili ile karşı karşıya kaldık. Gerek Hatemi'nin iki dönem ve halkın yüzde 63'lük desteğine rağmen beklentileri yerine getirememesi, karşı hamle ile etkisiz hale getirilmesi gerekse Ahmedinejad'ın yaşadıkları göz önüne alınırsa, cumhurbaşkanlığı makamının etkisiz olduğunu görürüz" dedi.

Son seçimde kişilerden çok seçimlere katılım oranına odaklandığını anlatan Keneş, İran'da halkın iki seçenekten birini seçmek durumda kaldığını ifade etti. "Bu seçeneklere göre halk, ya seçimleri boykot edecek veyahut daha ılımlı birisine oy verecekti." diyen Bülent Keneş, Halkın daha ehveni şer olarak kabul ettiği Ruhani'ye odaklandığını ifade etti. Keneş, "İran'da seçime katılım oranı yüzde 70 oldu. Bunların yüzde 51'i Ruhani’yi destekledi. Katılımın yüksek olması durumunda halkın Ruhani'yi desteleyeceğini tahmin ediyordum. Ruhani, ikinci turda seçileceğini tahmin ediyordum, ancak birinci turda seçilmesi benim için de sürpriz oldu. Bu da halktaki var olan hoşnutsuzluğun olabildiği en makul araçla bir mesaj olarak sisteme olan tepkisini ortaya koyuyor." dedi.

RUHANİ SİSTEMİN DAYATTIĞI ADAYLARDAN, ILIMLI OLDUĞU KONUSU TARTIŞMALI

Ruhani'nin ılımlı olduğu yönündeki değerlendirmeler konusunda da konuşan Keneş, "Ruhani'nin nispeten ılımlı. Ben "ehven" tabirini kullanıyorum. Çünkü, bunların hepsi sistem tarafından tescillenmiş isimler. Musavi'nin ve Kerrubi'nin ev hapsinde olduğu Hatemi'ye yakın isimlerin diskalifiye edildiği, hatta iki dönem cumhurbaşkanlığı yapmış, sistem ve yürütme arasında her hangi bir çatışma durumunda hakem rolünü üstlenen Rafsancani'nin diskalifiye edildiği bir ortamda yarışan adayların ılımlığı reformculuğu, halka yakınlığının hepsi tartışmalıdır. Ruhani sistemin dayattığı 6 adaydan birisidir. Ehveni şerdir. Buradaki kastım değişimcilik açısından. Diğerleri daha katı daha çekirdekten gelen insanlar. Ruhani'in kişiliği donanımı, dünyaya açıklığı nispeten diğerlerine oranla bir ılımlı karakter olarak ortaya çıkmasına yol açtı. Neticede Ruhani sistemin çekirdeğinin tescil ettiği rejimin adayıydı. Halk da bunu tepkisini ifade etme anlamında bir kanal olarak gördü." diye konuştu.

BUGÜN İRAN’DA HUMEYNİ DÖNEMİNDEN DE DAHA KATI BİR SİSTEM VAR
Tepki oylarıyla seçilen Ruhani’nin rejimle ters düşerek halkın beklediği reformları yapmaması durumunda, sosyal patlamanın muhtemel olmakla birlikte, uzak bir ihtimal gören Keneş, ”2009’da baskı halktaki bu direnci kırdı. Ben halkın yüzde 70 oranında seçimlere katılarak Ruhani’yi tepki olarak seçmesini bile cüretkarlık olarak görüyorum. İran’ın sistemi Humeyni dönemindeki sistem değil. Her ne kadar dini lider çevresinde teokratik cumhuriyet görüntüsü verse de İran'da Humeyni döneminden de Rafsancani ve Ahmedinejad döneminden daha katı bir rejimden söz etmek mümkün. Buranın ana unsurunu güvenlik eliti oluşturuyor. Daha önce teokratik olarak kabul edilen yönetim dışında bugün asker, güvenlik ve istihbarat elitinin baskın olduğu bir sisteme dönüşmüş durumda. Her hangi bir değişim talebi ile yapılacak gösterilere tahammülü ve hoşgörüsü inanıyorum ki çok kısıtlı. Bunu İran halkı iliklerine kadar hissediyor. Bu tepkisini sandıkta bulu bildiği ölçüde göstermekle birlikte sokaklara dökülenlere belirli hakları koparmayacağının farkında. Humeyni dönemi ki devrim sonrası ateşin en yüksek olduğu dönemle karşılaştırıldığında bile daha katı bir yönetimle karşı karşıya olduğunun farkında. Ancak bıçağın kemiğe geldiği bir noktada İran’da bir patlama olabilir. Ancak halk tahammül edebildiği oranda edecek, çünkü bunun bedelini 2009’da ve Suriye’de gördü.” değerlendirmesinde bulundu.

RUHANİ DÖNEMİNDE İRAN POLİTİKALARINDA YUMUŞAMA OLMAZ

Hasan Ruhani’nin seçilmesi ile birlikte İran’ın gerek bölge gerekse Batı ile ilişkilerinde bir yumuşamayı kesinlikle beklemediğini kaydeden ünlü gazeteci Keneş, söylemde yumuşama olsa bile uygulamada bir değişim olmayacağının altını çizdi.

SEÇİMLERDE KAZANAN İRAN REJİMİDİR

“Söylem itibari ile nüanslar olacak ve bu kimseyi aldatmasın" diyen Bülent Keneş,”Dış politika, güvenlik politikaları genel anlamda makro ekonomi ve enerji politikaları İran’da seçilmiş insanlara bırakılan politikalar değil. Bunlar yüksek siyaset ve stratejik olarak kabul edilip dini liderlik ve onun oluşturduğu kurumlar ve güvenlik elitinden oluşan müesses nizamın ilgi ve yetki sahasına giriyor. Cumhurbaşkanının bu anlamda bir etkisi bulunmuyor. Ne nükleer sorun konusunda ki Hasan Ruhani ki daha önce nükleer müzakereci görevinde bulunmuş, dünyayı tanıyan 4-5 dil bilen entelektüel bir insan. Ancak buna rağmen Hatemi ve Ahmedinejad tecrübesi bize gösterdi ki cumhurbaşkanlığı kurumunun hiçbir kıymeti harbiyesi yok. O yüzden dediğim gibi boşuna bir analiz yapıyoruz. İran’da bir seçim yapılmış oldu. Bu bir yalan seçimdir. Bu anladığımız anlamda demokratik bir seçim değildir. Zaten sistemin dayattığı 6 adaydan seçilen bir kişinin seçildiği sisteme demokratik demek doğru değil. Bunun için Ruhani’in halkın taleplerini yerine getirmesini ihtimal dahilinde görmüyorum. Bu seçimlerin kazananı İran rejimidir. İran’da öyle bir sistem kurulmuş ki kim kazanırsa kazansın, aslında rejim kazanmış oluyor. Bu şekilde de halkın birikmiş gazı da alınmış oluyor. İran rejimi Ruhani’nin yüzde 51 oy alması ile meşrutiyetini alanının genişletmiş gibi bir algı oluşturmuştur.” diye konuştu.

İRAN VE TÜRKİYE’NİN BÖLGEDEKİ TERCİH VE ÇIKARLARI BİR BİRİNE ZIT

Keneş, Ruhani’in dönemindeki politik uygulamaların Ahmedinejad döneminden farksız olacağının altını çizerek, ne nükleer programda ne Suriye politikalarından bir yumuşamanın olmayacağını söyledi. Irak ve Suriye ve Lübnan gibi dış politikada hafif anlamda bile bir değişiklik olmayacağını, bunu yeltenmesi durumunda tamamen pasifize edileceğini anlattı. İran’ın Türkiye ile olan ilişkileri içinde benzer durumun geçerli olduğunnu belirten Keneş, ”Gerek Suriye’de gerekse Irak’ta olsun Türkiye ve İran’ın tercih ve çıkarları bir birine tamamen ters. Bunu değiştirmeye Ruhani’nin gücü yetmez. Ruha’nin yapacağı en akıllıca şey sistemin öngördüğü politikalar çerçevesinde kalmaktır. Buna cesaret edeceğini düşünmüyorum. Tevessül de etmeyecektir. Bu çerçevede İran ve Türkiye ilişkilere ne kadar iyi olabilecekse o kadar iyi olacaktır. Çok büyük bir değişiklik beklemiyorum.” değerlendirmesinde bulundu.


CİHAN