İsrail ile ilişkiler düzeliyor!

Cumhurbaşkanı Gül, İsrail ile heyetler arası görüşmelerin sürdüğünü açıkladı!

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İstanbul'da düzenlenen "4. İstanbul Forumu"nun açılışında konuştu. Gül, Türkiye ile İsrail ilişkileri üzerine sorulan bir soruya, "Yavaşta olsa bir gelişme var. Biraz sessiz gidiyor ancak heyetler biraraya gelip görüşüyorlar" yanıtını verdi.

4. İstanbul Forumu açılış toplantısına katılarak bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, Suriye meselesinin sadece bölgenin değil aynı zamanda uluslararası sistemin de temel sorunlarından biri olduğunu belirterek, “Suriye krizinden çıkış yolu, BM Genel Kurulu konuşmamda da belirttiğim gibi, başından beri eksik olan kapsamlı diplomatik ve siyasi çözümdür. Suriye konusu, kimyasal silahların tasfiyesine indirgenemeyecek kadar büyük bir bölgesel ve uluslararası meseledir” dedi.

Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 4. İstanbul Forumu açılış toplantısına katılarak bir konuşma yaptı.
Renaissance İstanbul Bosphorus Hotel’de gerçekleştirilen forumda yaptığı konuşmada Cumhurbaşkanı Gül, toplantıda, ortak bir coğrafya, tarih ve gelecek vizyonunu paylaştığımız Orta Doğu bölgesindeki gelişmelerin tüm boyutlarıyla ele alınacağını belirterek, “Ben de tartışmalarınızın genel çerçevesine katkıda bulunmak üzere, dünyamızın ve bölgenin içinden geçmekte olduğu kapsamlı değişim ve dönüşüm süreciyle ilgili bazı görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum” dedi.

“DÜNYA SİSTEMİNDEKİ DÖNÜŞÜMLER”

Cumhurbaşkanı Gül, uluslararası sisteme ilişkin bazı temel gözlemlerini paylaşmak istediğini belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: “Etkisini her geçen gün daha fazla hissettiğimiz küresel bir dönüşüm sürecinden geçiyoruz. Bu süreçte uluslararası düzen, giderek daha karmaşık ve geçişken bir hal almaktadır. Güç parametreleri ve küresel güç dengelerinde köklü değişiklikler yaşanmaktadır. Bir yandan, uluslararası alanda güç temerküz eden devletlerin sayısı artmakta, diğer yandan devlet-dışı aktörler ve ulus-altı kimliklerine dayalı oyuncular güç kazanmaktadır. İkinci gruptaki aktörler, ulus devlet sınırlarını ve aidiyetlerini aşacak ve merkezî yönetimleri zayıflatacak şekilde güç ve nüfuza kavuşmaktadır. Küresel sistemin niteliğiyle ilgili, ‘tek kutuplu’, ‘çok kutuplu’ tartışmalarını hepimiz biliyoruz. Hiç şüphesiz artık iki kutuplu bir dünyada yaşamıyoruz. Ama gerçek anlamda ‘çok kutuplu’ bir güç dengesi veya ‘kutupsuz bir dünya düzeni’nden söz etmemiz de mümkün değildir. Bu tartışmalardan bağımsız olarak, temel verilere ilişkin bazı tespitler yapmak mümkündür.”

“DÜNYANIN EKONOMİK GÜÇ MERKEZİ, TRANS-ATLANTİK BÖLGESİNDEN ASYA’YA DOĞRU KAYMAKTADIR”

ABD’nin, halen dünyanın en büyük askerî gücüne sahip ülke olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, ancak ABD’nin küresel düzende yegâne hâkim oyuncu olmadığını, bununla birlikte, dünya siyasetinde halen en fazla etkinlik ve nüfuz sahibi ülke olma hüviyetini koruduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla, bundan sonra uluslararası sistemin makul bir dengede olması, ancak yükselen güçlerin de dâhil edildiği önde gelen aktörlerin uyumuna bağlı olacaktır. Diğer taraftan, dünyanın ekonomik güç merkezi, Trans-Atlantik bölgesinden Asya’ya doğru kaymaktadır. Küresel sistemin periferisinde gibi görülen ülkelerin ve kültürlerin önemi artmaktadır. Bu aktörlerin giderek merkeze kayması, dünya siyasetinin görünümünü de ister istemez değiştirmektedir. Farklı vesilelerle vurguladığım gibi, uluslararası sistemde üç boyutlu bir ‘eksik denge’ (ya da aksak denge) halini yaşıyoruz. Bu ‘eksik denge’ hali ‘siyasi’, ‘iktisadi’ ve ‘beşerî’ boyutlu ‘açık’lardan (deficit) kaynaklanmaktır. Bu listeye hepimizi olumsuz etkilemeye başlayan iklim değişikliğiyle bağlantılı olarak ‘ekolojik açık’ı da eklemek mümkündür.”
Cumhurbaşkanı Gül, küresel yönetişimi olumsuz anlamda etkileyen bu açıkların her geçen gün daha da büyüdüğüne işaret ederek, siyasi alanda, dünyada çok sayıda ülkede, demokrasinin, halkın taleplerini karşılayan ve yönetimlerin meşruiyetini sağlayan, en ideal yönetim şekli olarak “moral üstünlük” kazandığını aktardı.

“KÜRESEL KRİZLERİN ETKİLERİ ARTIK DAHA UZUN VE DAHA YOĞUN ŞEKİLDE HİSSEDİLİYOR”

“Burada önemli olan sadece rejimin demokrasi olması değildir. Toplumlar bir yandan yöneticilerini özgür iradeleriyle belirlemeyi isterlerken; diğer yandan demokrasinin olmazsa olmaz koşulları olan özgürlükler, hukukun üstünlüğü, insan halkları, iyi yönetişim ve ekonomik refahtan yararlanmak istemektedir. Öte yandan, ekonomik alanda teknolojik yenilikler, daha fazla üretim ve refah getirmekle birlikte, bu refah dünyanın önemli bir kısmına adil bir şekilde yansımamaktadır. Ayrıca, sonuçları itibariyle toplumsal ve siyasal baskıları da beraberinde getirecek küresel ekonomik dalgalanmalar önlenememektedir. Küresel krizlerin etkileri artık daha uzun ve daha yoğun şekilde hissedilmektedir” diyen Cumhurbaşkanı Gül, tek çekim merkezi bulunmayan bir küresel siyasal sistem ve ağırlık merkezleri çeşitlenen ekonomik ve kültürel bir düzenle karşı karşıya bulunulduğunu ve bu geçiş süreci nedeniyle de, dünyada birçok bölgede önemli istikrarsızlık unsurları ortaya çıktığını sözlerine ekledi.

Cumhurbaşkanı Gül, bu sürecin sancılarının en yoğun biçimde hissedildiği coğrafyaların başında Orta Doğu’nun geldiğini, Orta Doğu’da artık köklü bir paradigma değişikliği yaşandığını, yüz yıllık statükonun, kendisine eşlik eden tüm köhnemiş yapılarla birlikte yıkıldığını ve Orta Doğu’da kökeninde toplumsal hareketlerin yer aldığı kapsamlı bir değişim süreci yaşandığını bildirdi.

“ORTADOĞU’DA DEVLET VE İKTİDAR ANLAYIŞINDA KÖKLÜ DEĞİŞİKLİKLER YAŞANMASI KAÇINILMAZDIR”

Birçok ülkede, değişimin tetikleyicisinin, ülke içi toplumsal talep ve baskılar olduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Gül, “Bugün, bölgede halklarının talebi, kendilerini yönetenler ile aralarındaki ilişkinin meşruiyet temelinde sürmesi ve rejimlerin halkın iradesine dayanmasıdır. Dolayısıyla, geri döndürülemez niteliktedir. Bu sürecin sonunda, içinde yaşadığımız bu bölgede, beşerî coğrafyada, devlet ve iktidar anlayışında köklü değişiklikler gerçekleşmesi, yeni bir düzenin kurulması kaçınılmaz olacaktır. Bölgede, nasıl bir yeni siyasi-ekonomik düzenin ortaya çıkacağı bugün hepimizin cevap aradığı temel bir meseledir. 2003 yılında Tahran’da düzenlenen İslam Konferansı Örgütü Dışişleri Bakanları toplantısında yaptığım konuşmada bizzat dikkat çekmiştim” dedi.

Cumhurbaşkanı Gül, mevcut yapıların halkların meşru özlemlerini karşılamaya yetmediğini vurguladığını, ayrıca iyi yönetişim, şeffaflık ve hesap verebilirlik taleplerine cevap verilmesi gerektiğini; bu gerçekleşmediği takdirde halkların bir gün isyan etmelerinin ya da dış müdahalelerin kaçınılmaz olduğunu söylediğini ifade etti.