İyi niyetinden şüphe ederim

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TRT Haber canlı yayınında soruları cevapladı..

Tutukluluk süresini 5 yıla indiren yasanın yürürlüğe girmesinin ardından yaşanan tahliyeleri değerlendiren Bozdağ, uzun tutuklulukla ilgili azami sürenin 5 yılla sınırlandırıldığını, 5 yıl hesabının kişinin tutuklandığı tarihten, yerel mahkemenin karar verdiği tarihe kadar geçen süreyi kapsadığını anlattı. Bundan sonra geçen sürenin dikkate alınmadığını hatırlatan Bozdağ, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi'nin uygulamalarının bu yönde olduğunu vurguladı.

Ergenekon davasında yerel mahkemenin kararını verdiğini, bu andan itibaren Ergenekon'da yargılananların, "tutuklu" değil, "hükmen tutuklu" statüsüne geçtiklerini ifade eden Bozdağ, şu değerlendirmeleri yaptı:

"Ergenekon davası kapsamında yapılan tahliyeleri gerekçelerine göre değerlendirdiğimizde, bir kısmının uzun tutuklulukla ilgili yasanın yürürlüğe girmesi nedeniyle tahliye edildiğini görüyoruz. Yasa yürürlüğe girdi, tutukluluktaki süre 5 yıla indi ama bu sırada Anayasa Mahkemesi Sayın İlker Başbuğ hakkında da bireysel başvuru kararı verdi. Bu kararı verdiği tarih ile özel yetkili mahkemeleri kaldıran yasanın yürürlüğe girmesi eş zamanlı oldu. Ertesi gün nöbetçi ağır ceza mahkemesi Anayasa Mahkemesi kararını gerekçe göstererek İlker Başbuğ'un tahliyesine karar verdi ki bana göre de isabetli bir karar vermiştir. Bazı ağır ceza mahkemeleri, Anayasa Mahkemesi'nin Sayın İlker Başbuğ ile ilgili kararını referans yapmışlardır. Buna referans yapan mahkemelerin tahliye gerekçeleri doğru gerekçelerdir. Ama 'tutukluluk süresi 5 yıldan 10 yıla indi' diye verilen kararların gerekçesinin ben doğru olmadığını kendi adıma ifade etmek isterim."

Tutuklulukla ilgili düzenlemelerin "hükmen tutuklular" için uygulanamayacağına işaret eden Bozdağ, "Sayın Başbuğ kararı gerekçe gösterilerek yapılan kısımların doğru olduğunu söylemek isterim. Bu tahliyelerin ana nedeni, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 7 ayı aşkın bir süredir gerekçeli kararı yazmamış, yazamamış olmasıdır. 7 aydır bir mahkeme gerekçeli kararı neden yazmaz, yazamaz. Anlaşılır gibi değil" diye konuştu.

"KANUNA UYMADILAR"

Mahkemenin, kararını verdikten sonra 15 gün içinde gerekçesini yazmak zorunda olduğunu anımsatan Bozdağ, yasanın öngördüğü bu sınırı aşmanın yargı görevini yapanlar için kanuna uymamak anlamına geleceğini vurguladı.

Bakan Bozdağ, çok sanıklı davalarda gerekçeyi yazmak için 15 günlük sürenin yetmeyebileceğini, bunun makul bir nedeni olduğunun kabul edilebileceğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Ama 1, 2, 3, 6 aylık süre geçtik 7 aylık süre, şu anda 8. aydayız. 8 ay bir mahkemenin verdiği kararının gerekçesini yazmamış olması veya yazamamış olması, hukuken kabul edilebilir bir durum değildir. Hak ihlali de ortaya çıkmıştır.

Bu tahliyeleri medyada sadece TMK 10’un kalkmasıyla özel yetkili mahkemelerin kaldırılmasına, tutukluluk süresinin kısaltılmasına bağlayanlara şunu söylüyorum; bu davaları bu kadar zamandır uzatanların, 7 aydır gerekçeli kararı yazmayanların burada hiç kusuru yok mu? Bu gerekçeli kararı yazmayanlar, gerekçeli kararı yazmayarak, görevlerini yasal süre içerisinde yasaya uygun yerine getirmemek suretiyle bu tahliyelerin olmasına yol açmışlardır. Ergenekon Davası belki Yargıtay'a gelmiş olsa buradan karar çıkacaktı."

ZİRVE YAYINEVİ DAVASINDAKİ TAHLİYELER

Zirve Yayınevi Davası'nın son duruşmasının 24 Şubat 2014'te yapıldığını, mahkemenin karar için Nisan ayına duruşmayı ertelediğini hatırlatan Bozdağ, şunları söyledi:

"Bu önemli. Çünkü yeni yasayı Meclis kabul etmiş, Cumhurbaşkanımızın önünde duruyor. Cumhurbaşkanımız her an yasayı onaylayabilir ve yasa yürürlüğe girebilir. Yasayı onaylanmış olduğunda yerel mahkemede karar verilmediği için bunlar hükmen tutuklu statüsüne de geçmiyor. O zaman sürenin azaltılmasından yararlanma ihtimali doğuyor. Mahkeme o gün karar verebilir, o gün karar vermiyor. Savcı mütalaasını verdi, bir haftaya kararı erteleyebilir, bir hafta sonraya da ertelemiyor. Nisan ayının 10'una duruşmayı erteliyor. Böylesi bir tahliyenin olmasını ister gibi bir hava. Bunu söylemek istemem ama böylesi bir kanun gelirken, kesin hüküm vermek istemem ama, bu cinayeti işledikleri konusunda bütün kamuoyunun adeta suç üstü bildiği bir halde, mahkemenin kararı verirken yeni yasal düzenlemeyi de hesaba katması lazım, ona göre karar vermesi lazım."

"ÇOK MANİDAR"

Zirve Davası sanıklarının, Ergenekon Davası kapsamında da cezaları bulunduğunu belirten Bozdağ, "Zirve Davası'nda 7 yılı aşmış ama Ergenekon Davası ile ilgili kısımda ise daha henüz azami süreyi doldurmamış. Mahkeme, Zirve Davası'ndan tahliye kararı verirken, Ergenekon ile ilgili kısımdan tutukluluğun devamına karar verebilirdi. Maalesef oradan tutukluluğun devamına da karar vermiyor, bu da çok ilginç, çok manidar" diye konuştu.

Mahkemenin Zirve Davası sanıklarıyla ilgili tahliye kararı verdiğini, buna savcılığın itiraz ettiğini hatırlatan Bozdağ, mahkemenin bu itiraz üzerine tahliye edilen sanıklara, "ikameti terk etmeme" ve "elektronik kelepçe" uygulanmasına karar verdiğini bildirdi.

Adalet Bakanı Bozdağ, şunları kaydetti:

"Bütün bunların bu kadar üst üste gelmesi hukukun tanıdığı imkanların kullanılmaması herkesi rahatsız ediyor. Yasa bir imkan vermiş, böylesi bir olayda hakimler takdir hakkını kullanmayacak da hangi hadisede kullanacak? Takdir hakkına karışamayız ama vicdanları kanatan, rahatsız eden şekilde bir takdir hakkını da kimse kullanmamalı. Mahkeme, kanunun geldiğini, 2 gün sonra yürürlüğe gireceğini göre göre kararı vermeyerek burada yanlışlık yapmıştır. Tahliye kararı verirken, Ergenekon ile ilgili davadanda da mahkum oldukları için ve o davada tutukluluk süresi dolmadığı için oradan tutukluluğun devamına karar vermeleri gerekirdi, bu mümkündü. Oradan tutukluğun devamına karar vermeyerek bana göre bir başka eksiklik yapılmıştır.

Öte yandan da adli kontrol yoluyla ikameti terk etmeme kararı vererek tahliye etmeleri gerekirken onu yapmayarak ayrıca bir eksiklik yapılmıştır. Üç ayrı ayrı konu var. Ben HSYK Başkanı olarak da bir vatandaş olarak da düşünüyorum; bu kadar eksiklik yetkin hakimler ve savcılar ve mahkeme tarafından yapılabilir mi, yapılmaması lazım. Bir savcı itiraz etse tutuklama kararı verebilir, itiraz etmeden mahkeme şu anda Ergenekon Davası'ndaki süre nedeniyle tutuklama kararı verebilir. Bütün bu alternatifleri böylesi vahşice işlenmiş cinayetler konusunda mahkemenin göz ardı etmesini ben Adalet Bakanı olarak anlamakta zorlanıyorum."

"MAHKEMELER İŞLERİNİ BU SÜRELERE GÖRE PLANLASIN"

Mahkemelerin bundan sonra davalar önüne geldiği zaman yasanın öngördüğü sürede sonlandırması gerektiğini vurgulayan Bozdağ, örgütlü davaların 5 yılda bitmemesinin düşünülemeyeceğini, mahkemelerin bundan sonra işlerini bu sürelere göre planlamalarını istedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararını bugüne kadar yazmaması nedeniyle tahliyelerin yaşandığını yineleyen Bozdağ, "Siyasaten Ak Parti'yi, hükümeti yıpratmak için, 'darbe yapmak isteyenleri serbest bıraktı' havası oluşturmaya çalışıyorlar. Biz hukuk devletinden yanayız. Hukuk devleti kuralları doğru uygulanırsa, bundan kim istifade ederse biz bundan gocunmayız" dedi.

Gerekçeli kararı yazmayan hakimler hakkında HSYK 3. Dairesinin inceleme kararı verdiğini hatırlatan Bozdağ, "Bu çerçevede bir inceleme yapılacaktır ve bunun sonucuna göre de buradan bir karar çıkacaktır. Ama hakimlerin yaptığı iş Anayasa ve yasaya uygun değildir" diye konuştu.

Adalet Bakanı Bozdağ, "Biz hukuki kanalların ve süneçlerin sağlıklı işlemesini istiyoruz. Umarım ki kaldırılan 13. Ağır Ceza Mahkemesinin hakimleri yasanın tanıdığı 15 günlük süre içinde gerekçeli kararı yazarlar. Eğer yazmazlar, bunu biraz daha uzatırlarsa ben Adalet Bakanı olarak burada görev yapan hakimlerin bu noktadaki iyi niyetinden şüphe ederim. Çünkü kabul edilebilir bir durum değildir. 7 aydır gerekçe yazamıyorsanız nasıl karar verdiniz o zaman? Bunu herkes sorabilir" diye konuştu.