İYİ Parti Genel Başkanı Akşener: İlk fırsatta Ayasofya'da olacağım

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, "Ayasofya’da ibadet etmeyi, dua etmeyi ben de istedim. Ancak maalesef olmadı. İnşallah ilk fırsatta ziyaret edeceğim." dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Diyanet İşleri Başkanlığı makamının kendileri için kıymetli bir makam olduğunu belirterek, "Siz utanmadan Ayasofya'yı düşmandan kurtaran ecdada saygısızlık ederken, 16 Türk adasında Yunan bayrakları, dalgalanmaya devam ediyor. Onlar şanlı bayrağımızı ateşe vererek milli onurumuza hakaret ediyor ama siz hala Mustafa Kemal'le uğraşıyorsunuz. Yazıklar olsun." dedi.

Akşener, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşmasına Mersin'deki kazada şehit olan askerlere Allah'tan rahmet, yaralılara da şifa dileyerek başladı.

14 gün boyunca Ankara'da karantinada olduğunu ve bir sorunla karşılaşmadan süreci tamamladığını anlatan Akşener, Kovid-19’a yakalanan koruma polisinin de sağlığına kavuştuğunu bildirdi.

Karantinada olduğu için bazı programlara katılamadığını dile getiren Akşener, Ayasofya Camisi'nin tamamen ibadete açılmasıyla ilgili programa da bu nedenle katılamadığını vurguladı.

"Ayasofya’da ibadet etmeyi, dua etmeyi ben de istedim. Ancak maalesef olmadı. İnşallah ilk fırsatta ziyaret edeceğim." diyen Akşener, hükümetin Ayasofya'ya ilişkin tutumunu, "Sayın Erdoğan ve arkadaşları, uyarılarımıza rağmen dayanamadılar ve hepimizin ortak değeri olan Ayasofya'dan, siyasi rant devşirme telaşına düştüler." ifadeleriyle eleştirdi.

Meral Akşener, dün Ayasofya'nın açılmasına itiraz edenlerin, bugün "Ayasofya Fatihi" pozları verdiğini öne sürerek, Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesine ilişkin sürece değindi.

Akşener, şöyle konuştu:

"Sürekli Vakıflar, Tarihi Eserlere ve Çevreye Hizmet Derneği, 2004 yılında Başbakanlığa dilekçe verip, Ayasofya'nın müze olması kararının iptalini istiyor. Başbakanlıktan dilekçelerine cevap alamayınca, 2005 yılı başında mahkemeye başvuruyorlar. Bursa 2. İdare Mahkemesi kanalıyla, Danıştay Başkanlığı'na gönderilen evrakta Başbakanlık, derneğin müracaatına yasal süresi içinde cevap vermediği için suçlanıyor ve dava başlıyor. O günün Başbakanlığı, bugünün Cumhurbaşkanlığı ne istiyor biliyor musunuz? Bu davanın reddini istiyor. Yani 'Ayasofya müze olarak kalmalı.' diyor. 'Eğer ibadete açılacaksa, bu yargının değil, bizim, yani yürütmenin inisiyatifindedir.' diyor. Peki gereğini yapıyor mu? Hayır. Davanın reddini isteyip oturuyor. Hatta Sayın Erdoğan bizzat çıkıp, 'Önce Sultanahmet’i doldurun.' diyor. Sonra, Danıştay ibadete açılma kararını verince, aynı iktidar meydana çıkıp, 'Ben yaptım' pozlarıyla caka satıyor.

Başvuran bir dernek. Dilekçeyi sümen altı edip cevaplamayan, dönemin başbakanı Sayın Erdoğan. Kararı veren mahkeme ve Danıştay. Ama propagandist medyaya bakarsan bu işin kahramanı iktidar. Hem de bizzat o davanın reddini isteyen iktidar. Yine bir riyakarlık, yine vatandaşı değil, kendi ikbalini düşünme hastalığı."

İlk günden itibaren hükümete "Ayasofya'yı ibadete açın, ama siyasete kapatın" uyarısında bulunduklarını hatırlatan Akşener, ancak iktidarın, "Allah'ın evine siyaset sokma hastalığından bir türlü kurtulamadığını, ortak değerleri suistimal etmekten geri kalmadığını ve karar sürecinde gösterdikleri riyakarlığı, açılış programındaki sözleriyle bambaşka bir boyuta taşıdığını" ileri sürdü.

"Alparslan da Fatih de Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir"

Ayasofya'nın açılış programında "Selam olsun Anadolu'nun kapılarını açan Alparslan’a, Selam olsun İstanbul'u fetheden Fatih'e, Selam olsun, İstanbul'a ve Ayasofya'ya istiklalini yeniden kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e" açıklamasını beklediklerinin altını çizen Akşener, "Söylenmesi gereken buydu. Ecdadımıza ve tarihimize saygının gereği buydu. Devlet insanlığına, cumhurun başkanlığına yakışan buydu. Ama bu bile efendilere zor geldi. Bırakın saygıyla selamlamayı, saygısızlık etmekte hiçbir beis görmediler. Böylesine güzel bir günde bile düşmanlık etmekten utanmadılar." değerlendirmesinde bulundu.

Türk tarihinin bir bütün olduğuna dikkati çeken Meral Akşener, konuşmasın şöyle sürdürdü:

"Alparslan da Fatih de Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir. Tarihte Atatürk’e düşman olup da Türk'e dost olan çıkmamıştır. Bunun tek bir istisnası bile yoktur. Çünkü Atatürk; Asya'dan Akdeniz'e, bir kısrak başı gibi uzanan bu memleketin ve büyük Türk Milleti'nin, mavi gözlü bozkurdudur.

Ayasofya'da, makamının ve sıfatının gereğini yapıp, gönülleri kazanmak yerine, lanetlerden bahsedenlere sesleniyorum: Hastanede koşa koşa ziyarete gittiğiniz, 'keşke Yunan kazansaydı' diyen fesliyi örnek alıp, tarihi delik deşik edeceğinize işgal kuvvetlerini dize getirenlerle, Sevr'i yırtıp atan ve Misakımilli'yi çizenlerle gurur duyun. Kuvayımilliyecilerin katlinin vacip olduğuna fetva veren, Durrizade gibi alçaklardan feyz alıp, Kurtuluş Savaşı kahramanlarına lanet okuyacağınıza oturduğunuz koltuğun ilk sahibi olan, İstanbul Hükümeti'nin idama mahkum ettiği Ankara Müftüsü Rıfat Börekçi Hocamızla gurur duyun. Yunan'a ilk kurşunu atan Hasan Tahsin'le, Çanakkale geçilmez diyen 57. Alayla, söz verdiği saatte Çiğiltepe'yi alamadı diye canına kıyan Albay Reşat'la, Kara Fatma'yla, 200 kiloluk top mermisini namluya süren Seyit Onbaşı'yla gurur duyun."

Kurtuluş Savaşı'nın, İslam ülkelerinin bağımsızlığını kazanması için bir psikolojik eşik olduğunu ve Müslümanların, Mustafa Kemal'in büyük zaferinden ilham aldığını belirten Akşener, şunları söyledi:

"Kalın kafalara girememiş olsa da Türk olmak bir şereftir. Türk tarihine, hakkıyla sahip çıkmak bir şereftir. İstiklal Mücadelemizin önderi Gazi Mustafa Kemal'i anmak, bir şereftir. Sizler bu şerefle yaşamamayı tercih edebilirsiniz. Bu sizin sorununuz. Rahmetli Elçibey'in dediği gibi 'Allah’ın bahşettiği şerefi istemeyene, biz zorla şeref verecek değiliz.'

Ama unutmayın ki bağımsızlığı sağlamak için ödenmiş bedeller var. O bedeli tereddütsüz göze alıp, toprağa düşenlere, saygı göstermek zorundasınız. Bu bir lütuf değil, hem dinimizin hem de töremizin gereğidir. Allah-Muhammed aşkına, Muhammed-Ali aşkına; Atatürk'le alıp veremediğiniz nedir kardeşim sizin? Vatanı işgale yeltenen Yunanlılar, Fransızlar, İngilizler, Mustafa Kemal'e düşman olsa anlarım. Ama siz neden düşmansınız? Buradan iktidardakilere sesleniyorum; Diyanet İşleri Başkanlığı bizim için kıymetli bir makamdır. Ama şunu söylemeden de geçemem. Siz utanmadan Ayasofya'yı düşmandan kurtaran ecdada saygısızlık ederken, 16 Türk adasında Yunan bayrakları, dalgalanmaya devam ediyor. Onlar şanlı bayrağımızı ateşe vererek milli onurumuza hakaret ediyor ama siz hala Mustafa Kemal'le uğraşıyorsunuz. Yazıklar olsun."

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının öz yurdunda, beş vakit ezan sesinin yankılandığı Türk vatanında, şan, şeref ve nur içinde yattığını ifade eden Akşener, 'önce vatan' diyenlerle, atasını bilmeyen vatansızlar arasındaki farkın bu olduğunu söyledi.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı eleştiren Meral Akşener, "Göreve geldiği günden bu yana, İstiklal kahramanları için bir hayır duayı bile çok gören Ali Erbaş, bu sefer de utanmadan onlara lanet okumaya kalktı. Varsın onlar günlerini aynı vefasızlıkla, aynı nankörlükle aynı kadir kıymet bilmezlikle geçirmeye devam etsinler." dedi.

Akşener, salonda bulunanları İstanbul'u ve Ayasofya'yı yeniden özgürleştiren kahramanların ruhuna fatiha okumaya davet etti.

İstanbul Sözleşmesine ilişkin tartışmalar

Kadın cinayetlerine de değinen Akşener, Türkiye'nin, 34 OECD ülkesi arasında, kadına yönelik şiddet olaylarında birinci sırada olduğunu iddia etti. Akşener, bu yılın Ocak ayında 27, Şubat ayında 22, Haziran ayında ise 27 kadının öldürüldüğünü vurguladı.

Muğla'daki Pınar Gültekin cinayetine ilişkin de Akşener, kadınların korku içinde yaşadıklarını ve kendilerini güvende hissetmediklerin belirtti.

Türkiye'de son 10 yılda 3 bin kadının öldürüldüğünü belirten Akşener, Türkiye'nin bu utançtan kurtulmak zorunda olduğunu vurguladı.

İstanbul Sözleşmesi'ne ilişkin tartışmaları anımsatan İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, "Sayın Erdoğan’ı bir kez daha yaptığı ender iyi işlerden biri olan İstanbul Sözleşmesi'nden çekilmek yerine, sözleşmenin maddelerini hakkıyla uygulamaya çağırıyorum. Bir avuç ahlaksızın hayallerini gerçekleştirmek uğruna, kadınlarımızı mağdur etmenize izin vermeyeceğiz. Bir avuç özgüvensizin egolarını eylemek uğruna, İstanbul Sözleşmesi'ni feda etmenize izin vermeyeceğiz. Çünkü, İstanbul Sözleşmesi yaşatır." şeklinde konuştu.

Turizm sektöründe yaşanan sorunlar

Turizm sektöründe yaşanan sorunlara işaret eden Akşener, turizmin yalnız döviz geliri açısından değil, istihdam açısından da çok önemli bir sektör olduğuna dikkati çekti.

Sektörün zor durumda olduğunu öne süren Akşener, Fethiye’den Çalış Turizm ve Tanıtım Derneği Başkanı Mete Ay'ı turizm sektöründe yaşanan sıkıntıları dile getirmek üzere kürsüye davet etti.

Akşener, Türkiye'nin son 10 yılda, 370 milyar dolar cari açık verdiğini, bu açığın 290 milyar dolarının, turizm gelirleriyle finanse edildiğini, turizmin tek başına ihracatın 5'te 1’i kadar döviz kazandırdığını dile getirdi.

Turizmdeki yükselişin, 1980'li yıllarda başladığını anımsatan Akşener, 40 yıldır yapılan yatırımların ve birikmiş sermayenin heba edildiğini savundu.

Fransa'da, salgının en az hasarla atlatılabilmesi için turizme ayrılan kaynağın 18 milyar avro olduğunu, İspanya ve İtalya'daki desteklerin de benzer boyutlarda olduğunu anlatan Akşener, "Akdeniz Çengeli olarak anılan bölgedeki tüm rakiplerimiz, turizme yönelik kapsamlı finansman paketleri açıkladılar. Bizde ise 'Türk Ekonomisi’nin sigortası, gözbebeğimiz' dediğimiz turizm, salgın sürecinde müteahhitlerin gördüğü kadar bile destek göremedi. Turizm sektörünün acilen nefes alması gerekiyor. Sektörde 4 bin işletme, 1 milyon yatak kapasitesi var. İhtiyaç duyan turizmciye, yatak başına 5 bin lira, bir yılı faizsiz olmak üzere, 3 yıllık işletme kredisi sağlayın. Kamu ve turizm sektörünün yükü ortaklaşa paylaşacağı bir kampanya başlatın. Salgın süresince büyük özveriyle çalışan, başta sağlık, güvenlik ve eğitim personelinin, turizm tesislerinden haftalık 250 liradan yararlanmasını sağlayın." diye konuştu.

Meral Akşener, Dünya Turizm Örgütü'ne göre, 2030 yılında 1,6 milyar turistin dünyayı gezeceğini, sektörden elde edilen gelirin 2 trilyon doları aşacağını söyledi. Akşener, Türkiye'nin her geçen gün büyüyen bu pastadan payını alabilmesi için değişen koşullara uygun şekilde bir sektörel dönüşüm gerçekleştirmek zorunda olduğunu belirtti.

Akşener, Türkiye'de yaşanan sorunların kaynağının "2 yıldır ülkenin başına bela olan Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi" olduğunu ileri sürdü.

İYİ Parti Genel Başkanı Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin ikinci yılını değerlendirdiği konuşmasında bu sistemin yürümediğini farkettiğini dile getirdi.

Devletin deneme-yanılmayla yönetilmeyeceğine işaret eden Akşener, "Her ne kadar ballandıra ballandıra anlatsa da Sayın Erdoğan'ın sistemi 'değişmez' görmediğini söylemesi, olumlu bir adımdır. İşlerin yürümediğinin farkında olmak, gelecek için olumlu bir işarettir. Bu vesileyle Sayın Erdoğan'a bir çağrıda bulunmak istiyorum, sorunun farkına varmak çözmenin yarısıdır. Türkiye'nin bu sarmaldan çıkışı, iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemdir. İtiraf edemesen de bunu sen de biliyorsun. Gel, muhalefetle el ele ver, ülkemizi içine soktuğunuz bu sistem krizinden birlikte çıkaralım. Milletimizi içine soktuğunuz bu zor durumdan kurtaralım." değerlendirmesinde bulundu.

Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin hiç bir araştırma yapılmadan uygulamaya sokulduğunu öne süren Akşener, ilk günden beri bu sistemin yürümeyeceği yönünde uyarılar yaptıklarını söyledi.

Meral Akşener, araştırma şirketlerinin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine ilişkin araştırmalar yaptığını ve bu araştırmalarda halkın en az yüzde 54'ünün güçlendirilmiş ve iyileştirilmiş parlamenter sistemden yana olduğunun ortaya çıktığını savundu. Akşener, konuşmasının sonunda merhum Aşık Mahzuni Şerif'in oğlu Emrah Mahzuni'ye İYİ Parti rozeti de taktı.

AA