Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Spor Salonu'nda, Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen "Hak-İş 7. Uluslararası Kadın Emeği Buluşması" programındaki konuşmasında, kadın buluşmasından dolayı tebrik ettiği konfederasyonun gün geçtikçe daha da büyüdüğünü söyledi.
Ülkedeki ve tüm dünyadaki kadınların, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nü tebrik eden Erdoğan, "8 Mart'ın birlik, beraberlik ve kardeşlik günü olması için çaba gösteren herkese teşekkür ediyorum. Emeğiyle, alın teriyle, şefkatiyle, yüreğinin genişliğiyle dünyayı bizim için güzelleştiren, yaşanabilir hale getiren tüm kadınlarımıza ve annelerimize selamlarımı gönderiyorum. Siz varya siz, vatanımızı Anadolu, devletimizi devlet ana, toprağımızı toprak ana yapan tüm kadınlarımızı gönülden kutluyorum." ifadesini kullandı.
"Kadınlara yönelik yüz kızartıcı adaletsizliklere şahit oluyoruz"
Erdoğan, kadın ve erkeğin fiziksel özellikleri ve fıtratlarının farklı olabildiğini ama aynı bütünün parçaları olduğunu vurguladı.
Buna rağmen kadınlara yönelik ayrımcı davranışların hiç eksik olmadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bırakınız geçmiş zamanları, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda dahi kadınlara yönelik yüz kızartıcı adaletsizliklere şahit oluyoruz. Ülkemizde daha düne kadar toplum hayatının pek çok noktasında olduğu gibi, eğitim kurumlarından dahi zorla uzaklaştırılan kızlarımız vardır. Evlatlarının en mutlu günlerini uzaktan seyretmek zorunda bırakılan annelerin göz yaşlarını unutmadık, unutmayacağız. Çünkü onlar bizim azmimizi, kararlılığımızı artırmıştır ve artıracaktır.
Okulunda olduğu gibi iş yerinde, hatta sokakta taciz edilen kadınlarımızın yürek acısını unutmadık. Ülkesinde, şehrinde, ailesinin dizi dibinde eğitim öğretim imkanı, çalışma imkanı bulamadığı için yurt dışına gitmek zorunda kalan kadınlarımızın hikayelerini unutmadık. Yaşanan birtakım hadiseler sebebiyle bugünlerde kadına şiddeti konuşuyoruz. Peki, okulunun kapısı önünde, sınıfında, mezuniyet töreninde, hak aramak için çıktığı yollarda, meydanlarda şiddete maruz kalan kadınları hatırlıyor muyuz? Eğer kadın meselesini tüm boyutlarıyla konuşacaksak önce samimi olmamız gerekir."
"Kadın-erkek arasındaki ayrımcılıktan daha tehlikelisi kadınlar arasında ayrımcılık yapmak"
"Kadınla erkek arasındaki ayrımcılıktan daha tehlikelisi, kadınlar arasında ayrımcılık yapmaktır." diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
"Erkeklerle birlikte kadınların bir kısmının rahatça girip okulunu okuduğu, çalıştığı, dilediği gibi hareket ettiği bir yerde, diğer bir kısım kadınları dışarıda bırakamazsınız. Bir anneyi evladının yemin törenine dahi almamaya kalkarsanız, milletin vicdanında onulmaz yaralar açarsınız. Maalesef Türkiye bu sıkıntıları yaşamıştır. Dünyanın başka yerlerinde de özellikle son yıllarda benzer sıkıntılara, benzer utanç manzaralarına rastlıyoruz."
"Kadınlarımız, hayatın her alanında dimdik ayaktalar"
Bugün Türkiye'nin tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar kadın hakları bakımından da ileri düzeyde olduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Milletimize o zulümleri yaşatanların hiçbirinin artık bu ülkede esamesi dahi okunmuyor ama kadınlarımız, hayatın her alanında dimdik ayaktalar. Erkek ve kadın arasındaki üstünlük tartışması beyhude bir tartışmadır. Daha da ötesi insanları bölmeye yönelik her tartışma, yeni bir zulüm kapısının aralanması anlamına gelir.
Geriye doğru bir baktığımızda Afrikalı kardeşlerimizi yaşadıkları yerlerden kopartıp, uzak diyarlara taşıyarak kendilerine köle yapanların geride sadece zulüm bıraktığını görüyoruz. Sanayi devriminde adeta bir eşya muamelesi gören karın tokluğunun da gerisinde şartlarda çalıştırılan kadınlardan, çocuklardan artık geriye sadece acılar, utançlar kalmıştır. Şu anda dahi Asya'nın izbe köşelerinde daha çok ve daha ucuz üretim için en kötü şartlarda çalıştırılan kadınların varlığını biliyoruz. Kadınları tüm kötülüklerin kaynağı, şeytan, iblis olarak gören, bunun için onları çarmıha geren, işkence eden, yakan güya dini anlayışlar asırlarca bu dünyada hüküm sürmüştür. Dün çarmıha gerdikleri kadınları, bugün farklı yöntemlerle aşağılamaya, metalaştırmaya devam edenlerin cilalarını kazıdığımızda altından yine aynı zihniyet çıkıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dünyada kadın hakları diye ortalığı inletenlerin, siz hiç Suriye'deki, Doğu Guta'da son bir kaç ayda katledilen binlerce kadın için tek bir söz ettiğini duydunuz mu? Suriye'de çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan bir milyon insanın katledilmesi karşısında kıllarını kıpırdatmayanların, kadın hakları konusunda söyledikleri sözlerin ne anlamı olabilir?" diye sordu.
"Ey dünya ne kadar Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyorsunuz?"
Kendisinin bu isimlerle konuştuğunu anlatan Erdoğan, "Hepsine bu soruyu soruyorum. Hadi buyurun bu konuda da konuşun. Siz, Afrin'e Türk ordusunun girmesini konuşamazsınız. Biz, Afrin'e işgal gücü olarak girmedik, Afrin'deki teröristleri temizlemek için girdik. Bizim durumumuz budur. Afrin'i o teröristlerden temizleyip ardından sahiplerine teslim etmek için biz oradayız." diye konuştu.
Erdoğan, "Biz, 3 buçuk milyon Suriyeli kardeşimize ev sahipliği yapıyoruz. Ey dünya, acaba ne kadar Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyorsunuz? Sizin konuşmaya hakkınız yok ama bizim konuşacağımız çok şey var." ifadelerini kullandı.
"Bunlardan kadın hakları savunucusu olur mu?"
Akdeniz'in karanlık sularında kaybolup giden on binlerce kadın ve çocuğun arkasından timsah gözyaşları döküldüğünü belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Samimi ortamda gözyaşı dökmeyenlerin, gerçek birer kadın hakları savunucusu olduğuna nasıl inanabiliriz? Bunlardan kadın hakları savunucusu olur mu? Bunlar sadece şovmen. Asla kadın hakları savunucu değil. Myanmar'da yaşadıkları yerde akıl almaz zulümlere uğrayan, canlarını kurtarmak için sığındıkları kamplarda insanlık dışı şartlarda hayatlarını sürdüren kadınlara el uzatmayanlar, nasıl kadın haklarından söz edebilir?"
"Onlar üzüm yemenin değil, bağcıyı dövmenin peşindeler"
Bazılarının çıkıp, tamamen dikkati çekmek, popüler olmak amacıyla kavramları eğip bükerek, özünden saptırarak, asıl mesajını gizleyerek söyledikleri sözlerin hiçbir kıymetiharbiyesi olmadığını anlatan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bunlar üzerinden dinimizi ve kültürümüzü karalamaya kalkanların derdi de ne kadınlar ne de çocuklardır. Onlar, üzüm yemenin değil, bağcıyı dövmenin peşindeler. Onlar milletin inancıyla ve değerleriyle hesaplaşmanın derdindedir. Cenneti annelerin ayakları altına seren bir inanç, kadına yönelik şiddeti veya kötü muameleyi tavsiye edebilir mi? 'Ana gibi yar olmaz' diyen bir kültürün kadını ötekileştirmesi, ikinci sınıf görmesi mümkün mü? Şems, 'Kadın bilmeyene nefs, bilene nefestir.' diyorsa böyle bir medeniyette kadının yeri tartışılamaz. Öyleyse çözmemiz gereken mesele birtakım psikopatlara, birtakım cani ruhlulara, birtakım sapıklara harekete geçme cesareti veren iklimin ortadan kaldırılmasıdır. Bunu da hep birlikte yapacağız."
Türkiye'de bu konuda 2004'teki anayasa değişikliğinden beri pek çok düzenleme yapıldığını, uygulamada da ciddi mesafeler kat edildiğini dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
"Son dönemlerde karşımıza sıkça çıkan haberler, kadına yönelik şiddet ve çocukları hedef alan tacizler konusunda milletimizde ve dolayısıyla medyada oluşan hassasiyetin bir ifadesidir. Eskiden adeta yapanın yanına kar kalan şiddet ve istismar eylemleri, artık ne milletimiz ne de devletimiz tarafından görmezden geliniyor. Kız çocuklarının eğitim düzeyleri, artık erkek çocuklarla aynı seviyede, hatta daha ileri. Dolayısıyla genç kızlarımız ve kadınlarımız, bu tür durumlarda daha bilinçli, daha cesur daha dirayetli hareket edebilmektedir."
AA