KARANLIK İŞÇİLERİ
Karanlık deyince nedense hep maden işçileri gelir aklıma. Karanlıkta uyur, karanlıkta uyanır, karanlıkta çalışırlar…
Üç vardiyadır çalışma saatleri. Sabah vardiyası için sabah beşte kalkarlar ki maden sahasına anca gidebilsinler. İkindi vardiyasına gidecekler ise öğlene kadar uyurlar çünkü gece çıkmışlardır. Gece vardiyasındakiler ise gün ışırken çıkarlar madenden ama gün ışığını yine dolu dolu göremezler, çünkü uyumaları gerekir. Kaderleri sanki karanlıkla örülmüştür.
Sefer tasıyla girerler madene. Görebildikleri tek aydınlık baretlerindeki cimri lambanın önlerine düşürdüğü ışıktır. Yüzleri de kapkaradır ama nursuzluktan değil, kömürün karasındandır.
Siyahın tonları vardır ya hani. Madenci için ton falan yoktur sanırım. Karadır işte. Gökyüzü kara, yeryüzü kara, yerin altı kara, eli kara, yüzü kara. Ha bir de bahtları…
Sorsanız -ki ben sordum- çok da şikâyetçi değillerdir hallerinden. Aksine madenci olmaktan gururludurlar. Gerçek bir emekçi, gerçek bir işçidir onlar. Alın terinin hakkı, helal ekmeğin karşılığıdır onlar.
Madenlere hep helalleşerek, dua ederek girerler. Eşler, çocuklar, analar, babalar çıkış saatini hep kaygıyla bekler.
Ne zordur madenci olmak, madencinin yakını olmak.
Ürettikleri madenden çok daha değerlidirler ama hiç kıymetleri bilinmez. Madenlerde ölürler. Üstelik çoğu zaman yalnız değil, toplu ölürler. Fıtrattan denilse de, ihmalden ölürler.
Hallerinden şikâyetçi değiller demiştim. Madenci olmaktan şikâyetçi değiller kast ettiğim. Onun dışında hala birçoğu ölümle burun buruna, güvensiz ve denetimsiz ocaklarda çalışıyor ve artık ölmek istemiyorlar.
Soma faciasından sonra maden yasasıyla ilgili önemli değişiklikler oldu. Mevzuatta yapılan iyileştirmelere, madencilere tanınan haklara rağmen maalesef ocaklarda ölümler son bulmadı.
Çok gerilere gitmeye gerek yok. Geçtiğimiz Aralık ayında Zonguldak’ta ruhsatsız çalıştırılan bir ocakta üç maden emekçisi hayatını kaybetti. Geçtiğimiz ay Milas’ta üç madencimizi yine ihmal sonucu kaybettik. Üç hafta önce Nallıhan’da üç madencimiz göçük altında kalarak yaralandı. Çok şükür ölmediler, ama bir sonraki seferde bu kadar şanslı olabilecekler mi?
Hala onlarca kaçak ocak varken, denetimler bu kadar yetersizken, işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarındaki aksaklıklar ve eksiklikler giderilmemişken; iş cinayetleri, kazalar, facialar madencinin kaderi olmaya devam edecek gibi.
Yerin metrelerce altında çalışmanın bedeli bordrolarına yansıyan iki asgari ücret değil anlaşılan.
Soma’da, Ermenek’te, Karadon’da , Çöllolar’da ve nice maden ocaklarında karanlığa gömülen karanlık işçilerini, maden emekçilerimizi rahmetle anıyor, karanlığa meydan okuyan bu aydınlık insanlara artık gereken önemin verilmesini diliyorum.