KCKdaki değişimin sırrı ne?

PKK’yı da bünyesinde barındıran KCK’da önceki gün değişikliğe gidilirken, örgütün silahlı kanadı güçlendirildi!

SON TVÖZEL HABER PKK’yı da bünyesinde barındıran KCK’da önceki gün değişikliğe gidilirken örgütün silahlı kanadı güçlendirildi. Yürütme konseyinde eşbaşkanlık sistemine geçilip, daha önce Murat Karayılan’ın oturduğu koltuk Cemil Bayık ile Bese Hozat’a teslim edildi. Karayılan örgütün silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri’nin (HPG) başına getirildi.

‘Koma Ciwaken Kürdistan - Kürdistan Topluluklar Birliği’ (KCK) sisteminin yasama organı olarak görev yapan Kongra-Gel’in 9. genel kurulu Kuzey Irak’ta yapıldı. 30 Haziran-5 Temmuz tarihleri arasında Kandil’de gerçekleştirilen kongrede ANF aracılığı ile önemli kararlar alındığı açıklandı. Kandil'de bir ilk olarak yorumlanan KCK sisteminde değişikliğe gidildi. KCK bünyesinde ‘genel başkanlık konseyi’ oluşturuldu. Yürütme konseyinde de eş başkanlık sistemine geçildi. Daha önce Murat Karayılan’ın oturduğu koltuk Cemil Bayık ile Bese Hozat’a teslim edildi. Kongra Gel eşbaşkanlığına ise Hacer Zagros ile Remzi Kartal seçildi.

Günlerdir tartışma yaratan bu değişimi SON.TV'den Ömer Adıyaman, Eski MİT'çi Prof. Dr. Mahir Kaynak, Akşam Gazetesi Yazarı Kurtuluş Tayiz, Zaman Gazetesi Yazarı Etyen Mahçupyan ve Özgür Gündem Gazetesi Yazarı Ayhan Bilgen'e sordu. Prof. Kaynak değişimi İran ve Irak'a bağlarken, Mahçupyan ise bu değişimin barışı güçlendirdiğini savundu. Tayiz ise değişimi yanlış okumamak gerektiğini belirtirken Bilgen ise değişimin süreci sabote edeceği yönündeki yaklaşımın doğru olmadığını kaydetti.

KAYNAK:YENİ EKİP İRAN VE IRAK KONTROLÜNDE...

Eski MİT'çi Prof.Dr. Mahir Kaynak değişimin süreci sabote edebileceği vurgusunu yaparak İran ve Irak konusuna dikkat çekti. Kaynak SON.TV'ye şunları söyledi:
“Kürt sorununda iki güç vardır. Bu güçlerden birisi yani Türkiye ile birlikte hareket eden Abdullah Öcalan ve ekibi bizimle birliktedir. Öteki gücü öyle tahmin ediyorum ki İran organize etmektedir. KCK'da yeni gelen ekibi Irak içerisinde Maliki'nin adamı olarak görüyorum. Şuanda değişen ekip Abdullah Öcalan'ın ekibi olarak söylense de değildir. Ben bu ekibin Öcalan ekibi olduğuna inanmıyorum. Bu değişiklik ilk açıklamaları olumsuz oldu. Halbuki Öcalan bizimle barış ilan etti. Eğer bizi kandırmıyorlarsa Maliki ve onun arkasındaki İran bu hareketi destekliyor demektir. Bu da Kürtleri ikiye ayırır. Yarısı bizi destekler, diğer yarısı ise bizi desteklemez.

BARIŞ SÜRECİ SAĞLIKLI GİDİYOR!..

Türkiye'deki barış süreci gayet iyi gidiyor. Her iki tarafta yaptıklarının ne olduğunu çok iyi biliyor. Bu barış sürecine de razı olduklarını gösteriyorlar. Barışı destekleyenler ve desteklemeyenler olarak süreçte PKK ikiye ayrılabilir. Bu da PKK'nın Ortadoğu'daki değişimine ve iş tuttuğu ülkelere bağlıdır. Yani barışı desteklemeyenlerin de başka ülkelerle (Suriye, İran ve Irak) ilişkileri olan kanattır. Barış süreci sağlanırsa Suriye'deki Kürtler Türkiye'nin yanında olacaktır. Çünkü Suriye'nin kendisi Türkiye'nin yanında olacak. Onun için biz Irak ve İran'a bu süreçte oynayacağı role bakmak zorundayız. Irak ve İran'ın bu süreçte ne yapacakları belli olmaz. Bu süreci sabote etmek için kanlı bir eylem yapabilirler. Bir de Türk halkının Kürtlere yönelmesi için Türkiye içerisinde ses getirecek bir iki eylem yaparlar biz bu eylemden sonra bölünen kesmi değil, Türkiye'deki bütün Kürtleri karşımıza alırız. Burada İran ve Irak'ın barış sürecindeki pozisyonuna çok dikkat etmemiz lazım. Çok hassas bir dönem ve hassas bir konudur.”

MAHÇUPYAN: ÖCALAN BU DEĞİŞİMİN ŞİFRESİNİ VERMİŞTİ!

Zaman Gazetesi Yazarı Etyen Mahçupyan KCK'daki bu değişimin beklendiğine işaret ederek SON.TV'ye şunları söyledi:
“Bu olayın şuandaki değişikliği sadece barış süreci ile ilgili değil,geniş olarak önümüzdeki dönem ile ilgili bir tasaruf olduğunu düşünüyorum. Yakın geçmişte Öcalan buna benzer ve bunu ima eden şeyler söylemişti. Dolayısıyla bu değişim bekleniyordu ama nasıl olacağı bilinmiyordu. Şimdi bu tür bir değişiklik hem PKK'nın silahlı kanadını hem de diğer kanadını bir biçimde sürecin parçası kılmaya yönelik bir adımmış gibi görünüyor. Çünkü son dönemde gördük ki PKK'da kendi sosyolojik tabanını çok iyi yönetemiyor. Bu emir ile yönetilecek bir olay değildir. Burada farklı ikna teknikleri gerektiriyor. Dolayısıyla iki şey var. Bir tarafta yavaş yavaş silahı bırakan veya kesin olarak bırakılmasını sağlayan bir bakışın gelmesi, bir de somut olarak elinde silah tutan kesimin ikna edilmesidir. KCK'daki bu değişim bu iki madde için operasyonel bir durumdur.

PKK TAVANINDA BİR BÖLÜNME YOKTUR

PKK içerisinde barış süreci dahilinde tepe de bir bölünme olmadığı çok açıktır. Bölünme yok desek de bölünme olmaması söylenemez. Çünkü burası çok katmanlı ve karmaşık bir yapıdır. Örgüt ne kadar otoriter bir yapıda olursa olsun aşağı doğru indiğiniz zaman tabiiki ayrışmak için mutlaka kendi kanalları vardır. Bu tür örgütleri kendi içinde sosyolojik olarak kontrol etmek mümkün değildir.

PKK ORTADOĞU'DA BİR GÜCE SAHİP DEĞİLDİR

Ben PKK'nın Ortadoğu'da bir güce sahip olduğunu düşünmüyorum. PKK Türkiye'deki varlığını bir yönde barışçı yola çevirerirse İran ve Suriye üzerindeki etkisi artacaktır. Şuanda öyle Bir şey olduğunu sanmıyorum. Herhangi tek bir aktörün yöneteceği bir yapıdan bahsetmiyoruz.”

TAYİZ: BU ÖRGÜT İÇİ BİR DEĞİŞİMDİR

Akşam Gazetesi Yazarı Kurtuluş Tayiz ise KCK'daki değişimin bir önemi olmadığını kaydederek sürecin doğru okunması gerektiğini vurguladı. Tayiz SON.TV'ye şunları söyledi:
“Bu değişimin bence çok bir önemi yoktur. Şöyle bir önemi yok. Esas önemli konu İmralı’dır. İmralı’da sorun yaşanmadığı müddetçe Kandil’de de herhangi bir sorun yaşanmaz. Bunun başında Karayılan ya da Bayık’ın olması bir şey değiştirmez. Sorun bu değişikliğin nedenidir. Neden böyle bir değişiklik yapıldı? Bu değişikliğe ihtiyaç duymaları biraz korkularını yansıtıyor. Her zaman aldatılabiliriz korkusu zaten yaşıyorlardı. Hükümetin bu süreci seçim malzemesi olarak kullanmalarından çekiniyorlar. Ama biz buna karşı en azından tedbirimizi alalım ve başımıza getirdiğimiz adam hem barış sürecine destek versin hem de sert olsun böyle bir korkunun da yansıması olduğunu düşünüyorum. Bu da örgüt içi bir politikadır. Kendi aralarında böyle bir değerlendirme yapmışlar. Bu süreci ne olumlu ne de olumsuz belirleyebilecek bir hamle değildir. Esas olay İmralı’da olup biter. Eğer İmralı ile ilgili görüşmeler sağlıklı yürüyor ve herhangi bir problem yaşanmıyorsa herhangi bir sorun çıkmış. Kandil bu konuda belirleyeci değildir. HPG çok kritik bir yerdir. Geçmiş dönemlerde yaşananlar göz önünde bulundurduğumuzda bu kritik durumu görebiliriz. Karayılan’ın HPG’nin başına geçmesi bence bu kanadı kontrol altına almaya yöneliktir. En azından disiplin sağlamaya yöneliktir.”

BİLGEN: BU DEĞİŞİM SÜRECİ GÜÇLENDİRİR

Özgür Gündem Gazetesi Yazarı Ayhan Bilgen ise KCK'daki değişimin barış sürecini daha da güçlendireceğinin altını çizerek, hükümetin bu süreçten vazgeçmemesi gerektiğini söyledi. Bilgen, SON.TV'ye şunları söyledi:
“Ben PKK'nın temel politikalarında çok ciddi bir değişiklik olacağı düşüncesinde değilim. Oradaki karar alma süreçlerinin barış sürecine endeksi olmadığı düşüncesindeyim. Elbette sembolik anlamlar ve mesajlar çıkarılabilir. Fakat özellikle de sürece zarar verebilecek şekilde bir değişimin yapıldığı yorumunu çok sağlıklı bulmuyorum. Bu değişimin tam tersi sonuçlar doğurabileceğini düşünüyorum. Süreçte ikna çalışmalarının kolaylaşması özellikle Türkiye kamuoyundaki bazı çevrelerin iç bölünme beklentilerinin aşılmasını hızlandıracağını ve güçlendireceğini düşünüyorum. PKK'daki görev dağılımındaki değişiklikle birlikte alevilere yönelik verilen mesajların ön plana çıkmasını da bu anlamda ben daha dikkate değer ve üzerinde konuşulmaya, Türkiye siyasetinin geleceği ile ilgili değerlendirmeyi haketmiş bir durum olarak değerlendiriyorum.

PKK İÇERİSİNDE BÖLÜNMELERİ HÜKÜMET BELİRLER

PKK içerisindeki bölünmeleri belirleyecek olan hükümetin barış süreci ile ilgili atacağı adımlardır. Eğer hükümet olumlu yönde adım atmazsa beklentiler çok büyük bir hayal kırıklığına dönüşürse gelişebilecek örgüt psikolojisi bu konuda farklı seyredecektir. Hükümet olumlu adım atmaya devam ederse bu durum daha farklı seyredecektir. Burada ben özellikle adım atmayarak örgüt içerisinde bir bölünme ya da planlamanın son derece riskli olacağını düşünüyorum. Ne olursa olsun burada asıl hesaba katılması gereken şey örgüt içerisinde meydana gelecek gelişmeler değil, kürtlerin ve doğal olarak Türkiye'de demokrasi ve özgürlük beklentisi olan bireylerin taleplerinin yerine gelip gelmemesidir. Daha güvenlik eksenli plan ve programlar yapıldığında hem de müzakere ve diyalogon konuşulduğu bir dönemde karşı tarafa zarar verecek şekilde planlar yapıldığında sürecin ters tepeceğini söylemek gerekir. Burada belirleyici olan şey örgütün vereceği refleks değil, o reflekse itecek olan hükümetin tavrıdır. Atması gerektiği halde bazı adımları atmaması tercihinin doğuracağı sebeplerdir.

SÜREÇ DEVAM EDERKEN ÖLÜMLERİN OLMAMASI SEVİNDİRİCİ

Bu süreç devam ederken ölümlerin olmaması bir biçimde çatışma ortamının sonlanması bence önemli bir kazanımdır. Türkiye daha önce böyle önemli bir kazanımları aslında denedi. Böyle dönemleri yaşadı. Bu dönemin bir biçimde kalıcı olması belki tarafların beklentilerini de yerine gelmesi ile ilgili bir durumdur. Uzun süre çatışmasızlık sürdürülebilir. Fakat sadece çatışmasızlık üzerinden okunacak bir sorun değildir şuan karşımızda bulunan sorun. Öyle ya da böyle silah şartından bağımsız ele alınacak bir çok konu vardır. Burada özgürlükler konusu vardır. Demokratik bir anayasa konusu vardır. Seçim barajının bugün kabuledilemez sorunu var. Bütün bunların ben silahların bırakılması ya da silahlı güçlerin sınır dışına çekilmesi sürecinden bağımsız ele alınması gerektiğini doğru buluyorum. Bu konular şartlara bağlı olarak ele alınamayacak konulardır. Adım atılması yönünde geç kalınırsa ciddi anlamda yeni sorunların doğacağından kaygılı olduğumu belirtmek isterim.