"Keşke daha uzun zamanlar birlikte olabilseydik!"

Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz, çok sevdiği oğlu Yavuz ile eşini çok erken kaybettiğini belirterek, "Keşke o kadar erken veda etmeselerdi. Keşke daha uzun zamanlar birlikte olabilseydik." dedi.

Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın eşi Berna Yılmaz, çok sevdiği oğlu Yavuz ile eşini çok erken kaybettiğini belirterek, "Keşke o kadar erken veda etmeselerdi. Keşke daha uzun zamanlar birlikte olabilseydik. Keşke Mesut, aşk derecesinde sevdiği torunlarıyla daha çok zaman geçirebilseydi. Ben de oğlumla ve eşimle daha uzun zaman geçirebilseydim." dedi.

Berna Yılmaz, 16 Aralık 2017’de büyük oğlu Yavuz'u, 30 Ekim 2020'de ise eşi Mesut Yılmaz'ı kaybetti.

Üst üste yaşadığı acıları metanetle göğüsleyen Yılmaz, şimdilerde ailece kurdukları "Engelsiz Eğitim Vakfı" ile dezavantajlı çocuklara umut olacak çalışmalar yapıyor.

Berna Yılmaz, vefat yıl dönümünde eşi ile oğluna olan özlemini ve yaşadığı o süreci AA'ya anlattı.

Eşiyle, onun kardeşi vesilesiyle 1975 yılında üniversitede tanıştıklarını ifade eden Yılmaz, bir yıl süren arkadaşlıklarının evlilikle sonuçlandığını söyledi.

Eşinin siyasi hayatında da görüldüğü gibi ciddi bir karakteri olduğunu belirten Yılmaz, "Konuşmalarını ince eler sık dokur ve az konuşmayı tercih ederdi. 25 yıla yakın süren politik hayatında daima ciddiyetini muhafaza etti." dedi.

Yılmaz, eşinin yoğun siyasi hayatı içinde çocuklarına çok vakit ayıramadığını, bunun da onlarda bir kırıklık yarattığını dile getirerek, "Bunu telafi etmek genellikle bana düştüğü için çocuklar büyüyene kadar okul hayatları ve sosyal yaşamları ile ilgili tüm olması gerekenleri ben karşılamaya çalışıyordum. Tabii ki Mesut'un da onayıyla. Böyle böyle 45 yılı geçirdik, keşke daha uzun olabilseydi." diye konuştu.

Berna Yılmaz, eşinin siyasete girmesine ilk başta pek de sıcak bakmadığını anlatarak, şöyle devam etti:

"Mesut'un ailesinde siyasetin içinden gelen isimler vardı ve onlar 1960 ihtilalinin acılarını yaşamışlardı. Bu nedenle rahmetli babası ve ben, siyasete girmesine negatif bakıyorduk. Siyasete ilk girdiği 1983 yılında rahmetli oğlum Yavuz 5 yaşındaydı ve babadan uzak kalmasını istemediğim için de düşüncem negatifti fakat yine kendisi beni ikna etti. Çekirdek ailemizle Ankara'ya taşındık ve böylece yeni bir hayata başlamış olduk."

"Yüce Divan sürecinde aile olarak zor dönemler geçirdik"

Berna Yılmaz, eşinin etrafını korumak ve onları siyasi konuların içine çekmemek için eve siyaset sokmadığını dile getirerek, eşinin en büyük hayalinin bütün kurumların saat gibi çalıştığı, özgür ve demokratik bir ülkeyi yaratma arzusu olduğunu aktardı.

Eşinin siyasete girmesinin sebeplerinden birinin bu olduğunu anlatan Yılmaz, "Bu ideal ve inancından hayatı boyunca hiç vazgeçmedi. Türkiye'nin AB üyeliği, bu amaca ülkemizi ulaştırabilecek en büyük hedeflerinden birisiydi." ifadelerini kullandı.

Siyasi hayatında eşini en çok üzen konunun ise 2001 krizi olduğunu bildiren Berna Yılmaz, "Hepimizin bildiği gibi zor bir dönemdi. Neticede bir azınlık ve koalisyon hükümetinde karar almak ve sonuca varabilmek pek de kolay olmayabiliyordu." değerlendirmesini yaptı.

Yüce Divan sürecinin de eşini üzen konuların başında geldiğini kaydeden Yılmaz, "Bizim için zor bir 18 aydı. Ama bu siyasetin doğası… Girerken bu tür yol kazalarını da göze alarak giriyorsunuz. Takdir edersiniz ki bu süreçte aile olarak zor dönemler geçirdik." dedi.

"Yavaş konuşmasının karikatürize edilmesini gülerek karşılardı"

Berna Yılmaz, her zaman gerçek dostluklar kurduklarını, siyasi hayattan çekildikten sonra da o dostların kendilerini yalnız bırakmadığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesi ile dostluğumuz her zaman devam etmiştir. Her zaman birbirimizin aile olarak yanında olduk. Bizim acılarımızda, hastalıklarda ailemizi hiç yalnız bırakmadılar. Kendilerine sonsuz müteşekkiriz. Mesut'un rahatsızlığı ve oğlumun vefatında çok beraber olduk. Mesut'un hastalığını hemen hemen her gün takip ettiler, en son anına kadar. Hasan'ı ve beni hiçbir zaman yalnız bırakmadılar. Kendisine hakikaten minnettarım."

Eşinin eleştirilere her zaman açık olduğunu dile getiren Yılmaz, yavaş konuşmasının karikatürize edilmesini gülerek karşıladığını anlattı.

Yılmaz, "Ağır ağır konuşmasıyla ilgili olarak, 'Ben yalnız kendi ailem veya işim için konuşuyor olsam, yaptığım her yanlış tamamen bana aittir. Ama benin yaptığım her konuşma tüm ülkeyi ilgilendirdiği için, yapacağım bir hata tüm topluma mal olur. Onun için çok dikkatli konuşuyorum. Ayrıca karşımdaki basının da söylediklerimi kolay yazmasına fırsat veriyorum' derdi." ifadelerini kullandı.

"Yavuz'un erken vedasının ardından Mesut'un hastalığı başladı"

Vefat eden oğlunun hayalini gerçekleştirmek için bir üniversite kurduklarını aktaran Yılmaz, "Üniversitenin kuruluşunun ardından o yıl Yavuz'un hastalığı başladı. Yurt içi ve dışında yapılan bütün tedavilere rağmen meleke kayıpları başladı. Ondan sonra da veda etti. Yavuz'un erken vedasının ardından Mesut'un hastalığı başladı. O da son döneminde vakıf ve üniversitenin her zaman yaşamasını bize vasiyet etti." dedi.

Çok sevdiği oğlu ile eşini çok erken kaybettiğini aktaran Yılmaz, "Keşke o kadar erken veda etmeselerdi. Keşke daha uzun zamanlar birlikte olabilseydik. Keşke Mesut, aşk derecesinde sevdiği torunlarıyla daha çok zaman geçirebilseydi. Ben de oğlumla ve eşimle daha uzun zaman geçirebilseydim. Çok şükür, diğer çocuklarım Hasan ve Ceren'im ile iki mutluluk kaynağım, torunlarım hayat iksirlerim artık. Geniş ailem ve sevgili dostlarım beni hiç yalnız bırakmadılar. Herkese müteşekkirim." diye konuştu.

Yokluğunda eşini çok özlediklerini anlatan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:

"Mesut ile iyisiyle zorluklarıyla paylaştığımız 45 yılımız oldu. Bu yaşamın içinde nice çeşitlilikler vardı. Tabii en zoru da ikimiz ve ailemiz için oğlumuzun çok erken vedasıydı. Bu olay hepimizi perişan ettiği gibi Mesut'u derinden yaraladı, sağlığını bozdu. Duygularını belli etmekten kaçınan ketum bir kişilikti. Bu nedenle maalesef çok erken hayata veda etti. Bizi üzüntü içinde bıraktı. Mesut'a ait en çok özlemini duyduğum şey, torunlarımızla daha çok zaman geçirmek ve bu anları ikimiz beraber yaşamamız. Çocuklarımın ve torunlarımın, onu seven herkesin kendisiyle daha zamanları olsaydı keşke."

AA