TBMM
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'ndaki konuşması öncesinde, SMA hastası 4,5 aylık Aybüke Naz'ı sevdi.
SMA hastalığını gayet iyi bildiğini, SMA hastalarının aileleriyle defalarca görüştüğünü söyleyen Kılıçdaroğlu, sosyal devletin varlık nedeninin, bu tür ailelere her türlü yardımı yapmak, her türlü tedaviyi gerçekleştirmek olduğunu dile getirdi.
SMA hastalığının tedavisinin pahalı olduğunu da bildiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Bu pahalılık içinde ailelerin çocuklarını tedavi ettirmek için ellerinde yeterli imkanların olmadığını da gayet iyi biliyorum. Ama bütün kardeşlerimin şundan emin olmalarını isterim; her yerde, her koşulda sizin yanınızdayız ve sizin haklarınızı sonuna kadar savunacağız. Çünkü çocuklarınız bu ülkenin evlatları. Onların sağlıklı olması, iyi bir eğitim almaları, anneleri ve babaları için gurur vesilesi olmaları hepimizin ortak arzusudur." ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu, grup toplantısında katılan SMA hastalarını ve onların ailelerini selamladı.
Devletin, bir tüzel kişilik olduğunu, organları eliyle yönetildiğini belirten Kılıçdaroğlu, yönetim mekanizmasının başında ise seçimle gelen iktidar olduğunu ve iktidarın, devleti yönettiğini anlattı.
"Devlet, kinle ve öfkeyle yönetilmez"
Her devletin bir anayasası ve kuralları bulunduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"İktidar, o kurallar çerçevesinde devleti yönetir. Kuralların dışına çıkmamaya, hukukun üstünlüğüne özen gösterir. Bu, aynı zamanda devlete saygınlık kazandırır. Devlet; bilgiyle, gelenekleriyle, ilimle, irfanla yönetilir. Devlet, kinle ve öfkeyle yönetilmez. Devlet, ahlakla ve adaletle yönetilir. Hazreti Ali'nin söylediği gibi 'Devletin dini adalettir.' Dolayısıyla biz devletimizi böyle biliyoruz, böyle kabul ediyoruz."
Kılıçdaroğlu, Türkiye Cumhuriyeti'nin, sıradan bir devlet olmadığını, kuruluşunun bütün mazlum milletlere örnek olduğunu, her karış toprağında şehit kanları bulunduğunu vurguladı.
"Devletimizi, vatanımızı, bayrağımızı her şeyin üstünde tutarız. Ama isteriz ki devletimizi yönetenler, aynı duyguyu yönetirken de hissetsinler." diyen Kılıçaroğlu, devlete böyle bakılması gerektiğini söyledi.
"Para halk için kullanılır, cep için kullanılmaz"
Devleti yönetenlerin, aynı zamanda eleştirilere tahammül etmek zorunda olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Aslında devleti yönetenlerin ilham alacakları en büyük kaynak, kendilerine yönelik eleştirilerdir. Çünkü eleştirilen bir yönetim, iktidar, en azından eksiğinin, hatasının ne olduğunu eleştirilerden öğrenmiş olacaktır. 'Eleştirdi.' diye insanı hapse atmak, tutuklamak çağdaş devletlerde söz konusu değildir." değerlendirmelerinde bulundu.
Devleti yönetenlerin, devletin kaynaklarını özel çıkarları, ailelerinin veya yandaşlarının çıkarları için kullanmamaları gerektiğine değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Devleti yönetenler, ahlaklı olan yöneticiler bilirler ki o paraların tamamı millete yani halka aittir. Dolayısıyla para halk için kullanılır, cep için kullanılmaz. Devleti yönetenler, harcadıkları her kuruşun hesabını millete vermek zorundadırlar. Bu zorunluluğu hisseden bir yönetim Türkiye'ye ya da yönettiği ülkeye büyük katkılar yapan yönetimdir. Her kuruşun hesabını vermek demek millete saygı duymak demektir. Her kuruşun hesabını vermek demek demokrasiye inanmak demektir. Her kuruşun hesabını vermek demek insana saygı duymak demektir. Devleti yöneten siyasi iktidarın, toplanan her kuruşun hesabını millete vermesi lazım."
"13 uçak demek milyonlarca kişinin hakkını gasbetmek demektir"
Çağdaş devletlerde devleti yöneten siyasal iktidarın, israftan olabildiğince kaçındığını anlatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"İsraf, inancımıza göre de haramdır. Mademki haramdır, mademki israftan kaçınacağız; o zaman devleti yönetenler, görkemli, şatafatlı işlerden özenle kaçınırlar. Çünkü devleti yönetenler israf batağında yüzerlerse bütün dünyada alay konusu olurlar. Bu nedenle en saygın devletlerde devleti yöneten iktidarın başındaki, en tepedeki kişinin, dünyada hiçbir örneği yoktur, 13 uçağı olmaz. 13 uçak demek milyonlarca kişinin hakkını gasbetmek demektir. Bu nedenle devleti yönetenler israftan kaçınırlar. Tam tersine devleti yönetenler; kendileri, aileleri ve yakınlarıyla beraber topluma örnek olurlar. Mütevazı bir yaşamları olur ve toplum onları gördüğü zaman gururlanır. 'Bizim seçtiğimiz kişiler bize örnek oluyorlar. İsraftan kaçınıyorlar. Har vurup harman savurmuyorlar. Kaynakları yandaşlara aktarmıyorlar, toplum için kullanıyorlar.' denir. Dolayısıyla bizim temel felsefemiz budur."
"Çocuklarımız neden işsiz?"
İşsizliğin bütün kötülüklerin anası olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, işsiz kişinin kendisini toplumdan kopardığını ve iç hesaplaşmasını bile doğru dürüst yapamadığını anlattı. Devleti yönetenlerin işsizlere iş bulmak zorunda olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu olmadığı takdirde ortaya ciddi, toplumsal sorunlar çıkar. Bugün gazetelerde: Çaykur mevsimlik işçi alacak. Bir yıl bile değil, belli bir ay çalışacaklar. 210 kişilik kadroya 23 bin kişi başvurmuş. AK Parti'li ve AK Parti'ye oy veren kardeşlerime seslenmek isterim, bu tablodan memnun musunuz? Memnun olmadığınızı gayet iyi biliyorum. Sizin içinizden bazılarının çocuklarının çok iyi yerlerde olduğunu da biliyorum. Bir değil birden fazla maaş aldıklarını da biliyorum. Ama bu ülkenin evlatları hepimizin evlatlarıdır. Bu ülkenin evlatlarından bir kişi işsizse, hepimizin oturup düşünmesi lazım. Özellikle bu parlamento çatısı altında görev yapan bütün milletvekillerinin oturup düşünmesi lazım. Çocuklarımız neden, hangi gerekçeyle işsiz? 19 yıl devleti yönetecek, 10 milyonun üstünde işsiz yaratacak. 10 milyon işsiz, 10 milyon hanede huzursuzluk, sorun, alev var demektir. Allah aşkına soruyorum, sarayda oturanlar bu tablonun acaba farkındalar mı? Benim içim yanıyor ama onların içi yanmıyor. Zaten temel sorunumuz da bu."
"Karaktersiz insanlar bir devleti yönetemezler"
Kemal Kılıçdaroğlu, devleti yöneten siyasi kadronun, Türkiye'nin siyasi ve ekonomik bağımsızlığını korumak, devleti ve orada yaşayan insanları bir avuç yabancıya muhtaç etmemek zorunda olduğunu söyledi.
"83 milyonu Londra'daki bir avuç tefeciye hizmet eder hale getirdiniz." diyen Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığının ciddi yara aldığını savundu. Londra'daki tefecilere ödenen faizin, iyi bir politikayla ülkede yatırıma dönüştürülebileceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, borç alanın, emir aldığını dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, "Emir aldıkları için bu hale geliyor Türkiye. Düyun-u Umumiye'yi de Borçlar Genel Müdürlüğünü de biliyoruz. Birisi Osmanlı'ya, birisi bu iktidara ait. Sözüm sözdür. Allah'ın izniyle iktidar olduğumuzda, ilk yapacağım işlerden birisi Borçlar Genel Müdürlüğünü kapatmaktır. Yeter artık, yeter." diye konuştu.
Devleti yönetenlerin, dış politikada Türkiye'nin çıkarlarını korumak zorunda olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu kişilerin, kendi özel çıkarları ve gündemleri için Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni feda edemeyeceklerini belirtti. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Mısır ve Suriye ile kavga ettiniz. Ne oldu? 40 milyar dolar, Suriyeliler için harcadınız. Ne oldu? Türkiye'nin ne çıkarı oldu, ne kazandı Türkiye? İdlib'de şehitlerimiz oldu, hesabını bile sormaktan korktular. Apar topar Rusya'ya koştular. Putin'in kapısında dakikalarca beklediler. Bu mudur devletin itibarını korumak? AK Parti'li kardeşlerime özellikle sesleniyorum, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı, 33 şehidimiz var, vuran Rusya. Sen gidiyor, Putin'in kapısında dakikalarca bekliyorsun, sonra 'Ben Türkiye'ye itibar kazandırdım.' diyorsun. Ne itibarı? Ağırıma gidiyor. Bunlar saraylarda oturuyorlar. Sizde vicdan, hiç karakter yok mu? İnsanın bir karakteri olur. Hesap sorulacak yerde, hesap vermeye gidiyorsun. Karaktersiz insanlar bir devleti yönetemezler, hele dış politikada."
Türkiye'nin, Doğu Akdeniz'deki hakları için Mısır ile beraber olması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, "Tarih, kültür, inanç birliğimiz var. İhvancı dış politika senin ne işine? İslam dünyasının terörist kabul ettiği insanları getirip İstanbul'da ağırlıyorsun. Neden? Kaybeden Türkiye, biziz. Saraydakiler oturuyorlar. Emin olun, Allah inandırsın yüzleri bile kızarmaz bunların. Böyle bir devlet anlayışını, yönetimini dünyanın hiçbir ülkesi görmemiştir." dedi.
"Kendi kendimizi kandırıyoruz"
CHP lideri Kılıçdaroğlu, devleti yönetenlerin işi ehline teslim etmeleri gerektiğini de vurgulayarak, "Adamın dünyadan haberi bile yok, o işi bilmiyor ama yandaş. O da malı götürüyor. 'Bunu getireyim, benim açığım dolayısıyla kimseye bir şey söylemez.' Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu zengin ülke, bir avuç insan tarafından soyuluyor." görüşünü ileri sürdü.
Yeni sistemde kanun tekliflerini milletvekillerinin verebildiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Dünyanın bütün saygın ülkelerinde kanun teklifleri, kanun tasarıları, siyasi otoritenin talepleri doğrultusunda bürokrasi tarafından hazırlanır. Diğer yasalarla ilişkileri kurulur. Biz ne yapıyoruz? Bürokraside gene hazırlanıyor, veriliyor AK Parti milletvekillerine, 'Basın altına imzayı, kanun teklifini verin.' Kendi kendimizi kandırıyoruz. Komisyonlarda görüşülüyor, milletvekiline soruyorlar, o da bilmiyor. Altına basmış imzayı, nereden bilecek? Bilmemesi ayıp değildir. Ayıp olan bu rejimin, bu anlayışın dayatılmasıdır."
Devleti yönetenlerin, bütün yetkileri kendi üstlerinde toplamamaları gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, devletin bütün yetkilerinin bir kişiye verilmesi halinde, o devlet için felaketin hazır olduğunu savundu.
Kılıçdaroğlu, "küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülkenin, gelişmiş ülke" olduğunu belirterek, bir toplumun alt ayrıntılarda yeni kadrolar oluşturabilmesinin, gelişmişliğini de belirlediğini ifade etti. Bugün her branşın hekimi olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, "Demek ki küçük ayrıntılarda iş bölümüne giden ülke gelişmiş ülkedir. Bir kişiye bütün yetkilerin verildiği ülke de felaket ülkesidir. Kendi ülkesine, halkına yardım yapmayan ülke demektir." değerlendirmesinde bulundu.
"İradesini bir kişiye teslim edenler, milletin vekili olamazlar"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, devleti yöneten kadroların asgari düzeyde kendi tarihlerini bilmesi gerektiğini, kendi tarihini bilmeyen insanın, sağlıklı bir yönetim gerçekleştiremeyeceğini ve bürokrasiye de sağlıklı bir talimat veremeyeceğini dile getirdi. Kemal Kılıçdaroğlu, şu görüşleri paylaştı:
"TBMM Başkanı, Montrö Sözleşmesi'nin ne anlama geldiğini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için ne kadar önemli olduğunu bilmiyorsa o koltukta oturamaz, oturmamalıdır. Şimdi 'Efendim ben öyle söylemedim.' Bırakın onları. Bir gece yarısı bir kararla TBMM'nin iradesine ipotek kondu mu konmadı mı? Kondu. İstanbul Sözleşmesi ne oldu? 'Ben feshettim.' diyor. Meclis Başkanı'ndan bir haber var mı? 'TBMM'nin iradesini, ipotek altına alamazsın.' diyemiyor. Cesaret edemiyor. Neden? Koltuğunu ona borçlu da ondan. Koltuğunu, bir kişiye borçlu. Bir kişiye hizmet ediyor, devlete değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne değil, bir kişiye hizmet edenler, 83 milyona hizmet edemezler."
İradesini bir kişiye teslim edenlerin, milletin vekili olamayacağına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, "Sarayın vekilleriyle milletin vekili ayrıdır. Biz milletin vekiliyiz. Yine ifade edeyim, o zorba gidecek, İstanbul Sözleşmesi geri gelecek. Hiç kimse endişe etmesin." sözlerini sarf etti.
"Çiftçinin borcu niye yeniden yapılandırılmıyor?"
Kılıçdaroğlu, emeklilere dini bayramlarda verilen ikramiye tutarının artırılmadığını belirterek, "Hesabını yaptık, 2018'den bugüne kadar enflasyon farkı uygulansaydı, emeklinin alacağı ikramiye 1658 lira olacaktı. Bunu yapmıyorsun, 'Bütçede para yok.' diyorsun diyelim. O zaman 'Ramazan ve Kurban Bayramı'nda emeklilere 1500 lira emekli ikramiyesi veriyorum.' diyeceksin, bu toplumun huzuru, barışı için. Vermesini isterim, vermezse biz vereceğiz." diye konuştu.
Çiftçilerin bankalara ve Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri'ne 142 milyar lira borcu bulunduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, bu borcun yapılandırılması konusundaki önerilerini iktidarın kabul etmediğini anımsattı. Kılıçdaroğlu, Türkiye Bankalar Birliğinin, 173 firmanın 35 milyar liralık borcunu yeniden yapılandırdığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
"Niçin? Bunlar iktidara yakın, seçim zamanında para veriyor, yardım yapıyorlar, adamları destekliyorlar. Senin borcunu yeniden yapılandırır mı? Hatta Katarlı bir firma sözleşmeye bile uymadı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne rest çekti. Resti saray gördü, 'Sesimi çıkarmıyorum.' dedi, 90 milyon doları bir seferde indirdi. Küçük ölçekli firmaların 370 milyon lira civarındaki borcu yeniden yapılandırıldı. Çiftçinin borcu niye yeniden yapılandırılmıyor? Bütün çiftçilere sözüm var, pandemi döneminde aldığınız, Tarım Kredi'den veya bankalardan aldığınız kredilerin faizlerini sıfırlayacağız ve ana parayı da makul taksite bağlayacağız."
AA