Turgay Yavuz’un kaleme aldığı “Özal’ın Mirası, Anılarıyla Ekrem Pakdemirli” kitabı, Türkiye’nin 1980 sonrasına damgasını vuran ANAP’ın bilinmeyen dünyasını anlatıyor.
Türkiye'nin 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile ilgili anılarını Özal'ın Mirası isimli kitapta toplayan Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli, o döneme ilişkin önemli itiraflarda bulunuyor. Özal'ın sağ kolu olarak bilinen eski bakan Pakdemirli kitabında tartışma yaratacak birçok konuyu da gündeme getiriyor. Ekrem Pakdemirli anlattıklarıyla Türkiye'nin yakın tarihine ışık tutmakla kalmıyor yakın tarihin önemli kişi ve kişiliklerine dair yeni analizlerde de bulunuyor.
MASONLARIN ÖNDE GELENLERİ
Kitapta ANAP'ın çok renkli bir parti olduğuna vurgu yapan Pakdemirli, "Bu durum hükümete de yansımıştı. Mesela Sanayi ve Ticaret Bakanı olan Cahit Aral masondu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Devlet Bakanlığı yapmış olan Cemal Büyükbaş da masondu" diyor ve şöyle devam ediyor: "Özal, Büyükbaş'ı okuldan ve bürokrasiden tanıyordu. Bu arkadaşların masonluklarının aktif olduklarını zannetmiyorum. Yükselmek için zamanında bu teşkilata girmişlerdi diye düşünüyorum. Yine mesela Şahap Kocatopçu hem 1961'deki Kurucu Meclis'te Sanayi Bakanı'ydı ve o da masondu. Hem de masonların önde gelenlerindendi."
KİTAPTAN SEÇİLMİŞ BÖLÜMLER:
İş Bankası da olsa batardı
O dönemin meşhur bankerlerinden birisi de banker Kastelli idi. Aslında bu sistem içerisinde dürüst insanlardan birisiydi. Kastelli'nin o zaman işlerinin koordinasyonunu sağlayan kişi askerlere gidip demiş ki bu kişi batacak, haberiniz olsun. Bu, gazetelere yansıdı ve bir panik ortamı oluşturdu. Böylece herkes parasını çekmek için Kastelli'ye başvurdu. Bugün düşünün İş Bankası'ndan bütün mevduat sahipleri parasını çekmek istese bu durum bankayı büyük sıkıntıya sokar. (sf.93)
Özal'ın ilginç taktiği
Turgut Bey'in Cengiz Tuncer'e destek verdiğine şahit oldum. Ama bence bunu Mesut Yılmaz'ın önünü açmak için yaptı. Çünkü Cengiz Tuncer, çok nazik ve sosyal ilişkilerinde çok iyi biriydi. Fakat ateistti. Özal bunun muhafazakârları rahatsız edeceğini, böylece Mesut Yılmaz'ın adaylığına razı olacaklarını düşündü. Mesut Yılmaz'dan çok hoşlanmamasına rağmen Semra Özal, Mesut Yılmaz'ı destekliyordu. Semra Özal zamanla Turgut Ağabey'i Mesut Yılmaz'ın başbakanlığına ikna etmişti. Gerçekten de Mehmet Keçeciler, Özal'ın Cengiz Tuncer'i desteklemesi durumunda istifa edeceğini söyledi. Bunun üzerine Cengiz Tuncer'in de adaylığı gündemden düştü. Özal daha sonra üstü kapalı olarak Mesut Yılmaz'ı desteklediğini açıkladı.(sf. 198)
Semra Özal destekliyordu
Özal, Semra Özal'ın Mesut Yılmaz'ı istemesinden dolayı benim adaylığımı onaylamadı. Dengeler açısından Mesut Yılmaz'ın yanında yer almamı istedi. Mesut Yılmaz'ı destekliyorum ama o ekonomiyi bilmez, ekonomi sarpa sarar, sen onun yanında yer alacaksın ve ekonomiyi yöneteceksin ve böylece partiye göz kulak olacaksın dedi. Ben de onun isteğini yerine getirdim. Yani Mesut Yılmaz'ın yanına kendi isteğim ile gitmedim. Özal bir anlamda onun yanında olmam için beni görevlendirdi.(sf.199)
'Kariyer istifası Turgut Ağabey'i kırdı'
Turgut Ağabey, Yıldırım Akbulut'u çok vizyon sahibi birisi olarak görmüyordu. Zaten kendi döneminde yaşanan olayları çok iyi okuyamadı. 9 Kasım 1989'da Başbakan oldu. Bundan kısa bir süre sonra 20 Şubat 1990'da Mesut Yılmaz Dış İşleri Bakanlığı'ndan istifa etti. İstifa ettikten sonra genel başkan adayı olduğunu açıkladı. Ekibini güçlendirmek için devamlı yemekli organizasyonlar düzenliyordu. Mesut Yılmaz'ın Dış İşleri Bakanlığı'ndan istifa etmesinin asıl sebebi ABD Parlamentosu'nda Ermeni soykırım iddialarının gündeme alınmasıydı. Parlamentoda oylama yapılacaktı. Aslında Mesut Yılmaz'ın Türkiye lehine çalışması gerekiyordu. Fakat o, tasarının kabul edileceği sonucuna varmıştı. Kararın düşündüğü gibi çıkması halinde daha sonraki kariyerinin olumsuz yönde etkileneceği düşüncesiyle görevinden istifa etti. Ama o tasarı reddedildi. Turgut Ağabey böyle bir zamanda istifa etmesinden dolayı ona çok kırıldı.(sf. 197)
Akbulut'a karşı alay kampanyası
Akbulut'a karşı bilinçli bir kampanya yürütüldü. Bu kampanyanın esası Akbulut üzerine fıkralar üretilmesiydi. Bu fıkraların üretilmesini sağlayan kişi Emin Çölaşan'ın halasının oğlu olan Hüsamettin Cindoruk'tu. O, Akbulut'a karşı müthiş bir kara mizah politikası uyguladı. Bu politikada başarılı oldu. Çünkü Akbulut fıkraları aile toplantılarında da anlatılmaktaydı. Bunun bir organizasyonla yapıldığı çok belliydi. Çünkü Akbulut adına fıkra kitapları çıkartılıyordu. Bu Akbulut'a yapılmış büyük bir haksızlık idi.(sf. 197)
Mustafa Taşar'ı partide saf dışı etmek istedi
Feyyaz Tokar, Mesut Bey'e kongreyi kazandın, liderliğini devam ettirmek istiyorsan şimdi seni bu koltuğa taşıyanları bitirmek zorundasın demiş. Bu çerçevede Mesut Yılmaz ilk önce Mustafa Taşar'ı partide saf dışı etmek istedi. Bana danıştı. Ben evet deseydim Mustafa Taşar'a operasyonu başlatacaktı. Ben de ona bu yapacağın şey fevkalade yanlış olur, aynı zamanda senin vefasızlığını gösterir dedim. Çünkü onu liderliğe taşıyan adam Mustafa Taşar'dı. Mesut Yılmaz'ı desteklemem için benim yanıma kaç defa gitti, geldi. Mustafa Taşar siyaseti çok iyi biliyordu. (sf.203)
Demirel, yapmacıktan tarafsız Cumhurbaşkanıydı
Ben Süleyman Bey cumhurbaşkanı olduğunda muhalefetteki Süleyman Demirel olmaması için çok dua ettim. Cumhurbaşkanı iken işlere karışmıyor havası verdi. Aslında el altından bütün adamlarını yönlendiriyordu. Dış görünüş olarak hükümetin işlerine karışmıyor, tarafsız bir cumhurbaşkanı görüntüsü veriyordu. Ben bütün görüntünün yapmacık olduğuna inanıyorum. REFAH-YOL'un Güneş Motel rezaletine benzer bir rezaletle düşürülmesinin mimarı olmuştur. ( ) Mesut Yılmaz ile Süleyman Demirel'in arası çok iyiydi. Mesut Yılmaz'a 'Ben Tansu Çiller'i siyasi olarak etkisiz hale getireceğim. Sen de merkez sağın tek lideri olarak kalacaksın' dedi. Mesut Bey'i siyaset sahnesinde ikimiz kalacağız diye ikna etmişti. Fakat kendisinden sonra Mesut Yılmaz'ın Cumhurbaşkanlığı konuşulmuştu. Bana rakip olur düşüncesiyle onu da harcadı. (sf.219)
ANAP'ın paraları Karakoyunlu'nun üstünde
Pakdemirli Mesut Yılmaz'ın istifasından sonraki vekalet dönemini kitapta şöyle anlatıyor: Genel başkanlığa vekâlet ediyordum. Fakat partide nakit para olmadığını gördüm. Ben de partinin hesaplarını bir yeminli mali müşavire kontrol ettirme kararı aldım. Yeminli mali müşavir partinin 1.700 trilyon lira borcu olduğunu tespit etti. Aynı zamanda bana partinin hesaplarıyla ilgili bir rapor sundu. Bu raporda partinin paralarının birkaç milletvekilinin üzerinde olduğu görülüyordu. Bu milletvekillerinden birisi Yılmaz Karakoyunlu idi. ( ) Bunun üzerine bu paraların Mesut Yılmaz'ın kardeşi Turgut Yılmaz'da olduğunu söyledi. Hemen Turgut Yılmaz'dan randevu alarak onu ziyarete gittim. Turgut Yılmaz'a 'Nasıl oluyor da partinin paralarını yanında bulunduruyorsun?' dedim. Bunun üzerine Yılmaz Karakoyunlu ertesi hafta bir bavul içerisinde raporda bahsedilen parayı bana getirip teslim etti. Bu paranın içerisinde şu kadar miktarı Turgut Bey'den aldım dedi. Bu paraların siyasi partiler kanuna göre onlarda bulunmaması lazımdı. (sf. 236-27) (BUGÜN)