Milletin 30 Mart'ta Başbakan'a vize verdiğini söyleyen Kurtulmuş "Eğer Erdoğan isterse Türkiye'nin seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olacaktır" dedi.
Türkiye, 30 Mart seçim sonuçlarını analiz etme imkânı bulamadan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini tartışmaya başladı. Başbakan Erdoğan'ın parti yönetimi ile yaptığı istişare toplantılarından "Köşk adaylığı" yönünde bir karar çıktığına ilişkin bilgiler Ankara kulislerinde konuşulurken, Cumhurbaşkanı Gül'ün "siyaset planım yok" şeklindeki açıklaması, siyasi denklemleri bir anda değiştirdi. Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı netleşmeye başlarken, şimdi "Başbakan kim olacak" sorusuna cevap aranıyor. Abdullah Gül'ün aktif siyaset yapmayacağını açıklamasının ardından gözler AK Parti içindeki birkaç önemli isime çevrildi. Bu isimlerden biri de AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş. Numan Kurtulmuş ile 30 Mart seçim sonuçlarını, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ve Recep Tayyip Erdoğan sonrası AK Parti'yi konuştuk. İşte Kurtulmuş'un açıklamalarından satır başları:
SEÇİMİN GALİBİ AK PARTİ
Milletimiz yeni Türkiye için bir güvenoyu verdi. AK Parti içeride ve dışarıda çok geniş bir koalisyona karşı mücadele etti. Siyaseti azıcık bilen bir insan, sadece Türkiye'de değil bütün ülkelerde yerel seçimler ile genel seçimler arasında fark olduğunu bilir. Yerel seçimlerde yüzde 45.5 oy almak genel seçimlerde yüzde 52-53'e tekabül eder. Sandık sonuçlarını değiştiremeyenler, sonuçları yanlış yorumlayarak 30 Mart zaferini sulandırmaya çalışıyorlar.
HEDEF MİLLİ İRADE
72 düvele karşı elde edilen bu başarıyı konuşamadan, kutlayamadan, analiz edemeden Cumhurbaşkanlığı seçimlerini tartışması başlatıldı. Seçim meydanlarında mağlup edemedikleri bu siyasi partiyi, Cumhurbaşkanlığı tartışmasının içine çekerek etkilemeyi düşünüyorlar. Bu milli iradeye saygısızlıktır. Sadece bu da değil. Seçimlerden hemen sonra Anayasa Mahkemesi'nin Twitter kararı ve Merkez Bankası'nın faiz düşürmeme kararını da siyasetin alanının daraltılması teşebbüsü olarak görüyorum.
MİT KRİZİ MİLAT OLDU
İlk günden itibaren Sayın Başbakanımız da söyledi, "Bazı arkadaşlarımız bizi yalnız bıraktı" dedi. Bazı arkadaşlarımız, verilen mücadelenin önemini ve büyüklüğünü belki yeterince kavrayamadılar. Bunun sıradan siyasi tartışmalardan biri olduğunu düşündüler. Sayın Başbakanımızın ve bizlerin paralel yapıya karşı vermiş olduğu bu mücadele aslında sadece bu seçim kampanyasında başlayan bir mücadele değildi. 7 Şubat MİT krizi ile başlayan milli iradeyi koruma mücadelesiydi. Bazı arkadaşlarımız bu mücadelenin zorluğunu ve önemini kavrayamamış olabilir. Sayın Başbakanımız da bunu bu netlikte kamuoyu ile paylaştı.
HESABINI VERİRLER
Bu işin birinci kısmı şimdilik bitmiş oldu. Devletin içerisine sızmış olan ve yanlış işlere bulaştırılmış olan insanlar var. Bunlar mahkemeler önünde hesabını verirler. Bu işlere bulaşmayan samimi kardeşlerimizin hiçbirine bir şey olmaz. İkisini birbirinden ayırt ederek yolumuza devam ederiz.
'AYM, KENDİNİ KANUN KOYUCU YERİNE KOYDU'
Anayasa Mahkemesi'nin bazı kararları "Yargı vesayeti geri mi geliyor" sorusunun sorulmasına neden oldu? Siz böyle bir tehlike görüyor musunuz?
- Bu bireysel başvuru hakkı neden verildi? İnsanlarımız ikide bir AİHM'ye gitmesin, hakkını Anayasa Mahkemesi'nde arasın istedik. Anayasa Mahkemesi, Twitter ile ilgili verdiği kararda yasal süreci bile beklemedi. Anayasa Mahkemesi bireyi ilgilendiren ilgilendirmeyen her alanda bir içtihatta bulunarak kendisini bir dosya yükü altına sokmuştur. Bu çok yanlış bir içtihattı. HSYK ile ilgili verdiği kararda kendisini kanun koyucu yerine koydu. Bu bize eskiyi hatırlatıyor. Kendi varlığını siyasete hatırlattı. Bize 367 garabetinin peşinde koşan yüksek yargıyı hatırlattı.
Haşim Kılıç'ın muhalefetin desteği ile Çankaya seçimlerine aday olabileceğini düşünüyor musunuz?
- Türkiye o devirleri geride bıraktı. Artık Türkiye'de halkın istediği, halkın gönlünde olan, halkın benimsediği insanlar Çankaya Köşkü'nde oturacak. 10 Ağustos'ta Türkiye Cumhurbaşkanı'nı seçecek. Niyeti nedir bilmiyorum ama Anayasa Mahkemesi'nin son tavrını doğru bulmadım.
'ASIL KAYBEDEN GÜLEN OLDU'
"Türkiye'de 17 Aralık operasyonunun arkasında, çözüm sürecini akamete uğratmak isteyen, toplumsal barışı bozarak ülkenin dünyadan kopmasını dileyenlerden oluşan bir lobi vardı. Gülen hareketi de bu korsorsiyumun ortaklarından biriydi. Bu seçim sonuçları ile birlikte muhalefet elbette kaybetti ama bir siyasi parti gibi hareket eden Gülen cemaati seçimin tartışmasız mağlubu oldu."
ERDOĞAN DA İSTERSE 'SEÇİLMİŞ İLK CUMHURBAŞKANI' OLACAKTIR
Gazetelerde yazıldığı gibi parti yönetimine "Çankaya'ya kim çıksın" sorusu sorulduğu, sıralamaların yapıldığı yazıldı. Bu haberler gerçek mi?
-Partinin MYK üyesiyim böyle bir sıralamanın olduğunu bilmiyorum. Mesaj çok net. Bu millet yüzde 45.5 Başbakan Erdoğan'a destek verdi. Cumhurbaşkanı olmak isterse, bu Başbakan Erdoğan'ın en doğal hakkıdır. Millet bunun vizesini vermiştir. Kendisi ister Allah da izin verirse Tayyip Bey Türkiye'nin ilk seçilmiş Cumhurbaşkanı olur.
'MÜCADELE BOYNUMUZUN BORCU'
Başbakan Erdoğan'ın Köşk'e çıkması paralel yapıyla mücadeleyi etkiler mi?
-Dün askeri vesayetle mücadele ediyorduk bugün ise paralel devlet yapısıyla. Bizim mücadelemizin aslı yeni Türkiye'nin inşasıdır. Eski Türkiye'nin bütün parazitlerini temizlemek siyasi iradenin boynunu borcudur. Sayın Başbakan Köşke çıksa da AK Parti'nin bu mücadelesi sekteye uğramadan devam edecektir.
Başbakan Çankaya'ya çıkarsa, AK Parti (ANAP örneği) güç kaybeder mi?
- Başbakan'ın 2012'de yapılan Büyük Kongre'de yaptığı konuşma ve 2071 vizyonunu önüne koyması, AK Parti'yi siyasi bir partiden siyasi bir hareket olmaya taşıdı. Bu seçim kampanyası AK Parti'yi kaya gibi bir siyasi harekete dönüştürdü.
İSİMLERİMİZİN BİR ÖNEMİ YOK
Medyada "Erdoğan sonrası Başbakan kim olacak" tartışması var. Ne dersiniz?
-İsimlerin hiçbir önemi yoktur. Bunu biliyor ve buna göre hareket ediyoruz. Tabi belli görevler belli insanlar tarafından yapılacaktır. Milletin tasvibi ve Allah'ın takdiri esastır. Ne olur, şartlar nasıl gelişir onu Allah bilir. (Sabah)