MURAT YETKİN yazdı...

Erdoğan, Mısır'daki darbe rejimiyle bağları keser mi?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın 3 Temmuz’da Mısır’ın seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi alaşağı eden darbeye karşı ilk dakikadan itibaren verdiği tepkiyi bugün de sürdürdüğü biliniyor.

Kahire’nin Adevviye Meydanı’nda darbeyi protesto için toplanan Mursi yanlılarına açılan ve onlarca insanı öldüren ateş, önceki gün Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yaptığı iç savaş uyarısının boş olmadığını gösterdi. Nitekim İhvanı Müslimin (Müslüman Kardeşler) dün halkı askeri rejime karşı ayaklanmaya çağırdı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, daha ilk saatlerde saldırıyı ‘katliam’ olarak kınadı, dünyayı sessiz kalmamaya çağırdı. Aslında Erdoğan ve Türk Dışişleri ilk günden bu yana BM Genel Sekreteri’nden ABD Başkanı’na dek aynı mesajı veriyor: Darbeye darbe deyin, Mursi’nin göreve iadesini isteyin. Yani bir anlamda Ankara dünyadan, Mısır ordusunu darbeyi geri almaya ikna etmesini istiyor.

Daha halka ateş açma ve ayaklanma çağrısı olmadan önce, ama Türkiye ABD’ye “Darbeye karşı Mursi’ye destek ol” çağrısının ardından Beyaz Saray Mısır’da ‘Bütün taraflara eşit mesafede’ duracağını açıklamıştı. Aslında son gelişmeler, ABD’nin bir ay kadar bir süredir Mursi ve askerler arasında bir çözüm bulup darbeyi önlemek için devrede olduğunu gösteriyor, dolayısıyla Vaşington’dan önemli bir siyaset değişikliği beklenmemeli, keza AB için de...

Ama Erdoğan’ı muhtemelen daha fazla yaralayan, Arap ülkelerinin Müslüman kardeşliği demeden darbeyi ilk önce alkışlamaları olmuştur; darbeyi yapan Genelkurmay Başkanı Abdül Fettah Sissi’nin arkasında olan Suudi Arabistan neyse de Katar’ın darbecilere tebrik mesajı çekmesi bu meyandadır.

Katar Türkiye’nin hem Suriye’de en yakın müttefiklerinden hem de 2008’den bu yana durmayan euro krizi sırasında önemli mali destekçilerinden. Mısır darbesinin Arap dünyasınca kabulünde payı olan Katar’da bir hafta önce vuku bulan saray darbesini (belki de o sırada Almanya ve AB ile yaşanan Gezi Parkı kriziyle fazla meşguliyetten) tam okuyamayan Ankara, bu nedenle Mısır’da yaklaşan darbeyi de tam okuyamadı. Oysa 25 Haziran’da daha 61 yaşındaki Katar Emiri Hammad bin Halife el Thani’nin tahtını 33 yaşındaki oğlu Tamim’e devretmesi, bunu yaparken de aynı zamanda dışişleri bakanı olan Başbakan Hammad bin Jassim’i görevden alması çok önemliydi. Aynı gün ABD Dışişleri bakanı John Kerry, Suudi Arabistan’da muhatabı Prens Suud el Faysal ile Suriye (ve yanı sıra İsrail-Filistin ve Mısır) konulu önemli bir görüşme yapıyordu. Türkiye’ye sık sık gelen devrik başbakan ise Batı’yı Suriye’deki iç savaşın içine çekmekle suçlanır olmuştu; Jassim Suriye’deki Müslüman Kardeşler muhalefetinin bünyesinden El Kaide üyesi El Nusra hareketinin çıkışını görememekle de itham ediliyordu. (Şimdilik parantez içinde; Mısır darbesi Türkiye’nin Suriye ve Filistin politikalarının değişmesini getirebilir.)

Şimdi, hal böyleyken Erdoğan, darbeci Mısır rejimiyle bağları kesecek ya da İsrail ile yaptığı gibi düzeyini düşürecek mi?

Bunu AK Parti bünyesinde isteyenler var. Ancak bir yandan da Türkiye’nin “Bensiz karar uygulanamaz” dediği Ortadoğu ve Doğu Akdeniz bölgesinde tablo şudur:

Türk hükümetinin Suriye ile diplomatik ilişkisi kalmamıştır. İsrail’le ilişki yok denecek durumdadır. Türk dış politikasının AK Parti dönemindeki en önemli uygulayıcılarından olan THY zaten bir süredir Ürdün’e yolunu iki katına uzatarak Mısır üzerinden gitmekteydi. Gazze’de Hamas’ı merkeze koyan siyaset nedeniyle Filistin’in laik kanadı Fatah ile ilişkiler çok sıcak değildir. Lübnan’ın Şii yarısıyla Suriye nedeniyle ilişkiler hasar görmüştür. Kıbrıs’ın Rum yarısını zaten Türkiye tanımamaktadır. Mısır’la da ilişkilerin kesilmesi ya da zayıflaması, Türk işadamlarının Mısır ile gelişen işlerini de tehlikeye atıyor.

Dolayısıyla, Erdoğan’ın Mısır’daki darbeci yönetime karşı çıkmakla birlikte, ilişkileri kesmesi ihtimali zayıf görünüyor. Bunun iç politikada da yansımaları olacaktır. M.YETKİN / RADİKAL