Türkiye, Gölcük'te bebeğini tek başına 9 gün bırakıp tatile giden anneyle sarsılmıştı. Tatil dönüşü, açlık ve susuzluktan ölen bebeğini hareketsiz olduğu gerekçesiyle hastaneye götüren öğretmen S.M.D, doktorların durumu polise bildirmesi üzerine gözaltına alınıp tutuklanmıştı!
Türkiye Gazetesi'nden Balçiçek İlter o anneyle cezaevinde konuştu..
İşte o çarpıcı röportaj:
-İçine kapanık, sakin biri dediler senin için...
-Kendi hâlimde, kimseye kötülüğü dokunmayan biriyim ben. Tek başıma kalmayı hiç sevmem. Etrafım kalabalık olsun isterim. Karanlıktan da korkarım...
-Neden? Ne korkutuyor karanlıkta seni?
-Bilmiyorum. Küçükken havale geçirmişim. Biraz narin bir yapım var. Yalnızlığı hiç sevmem ama hep yalnız kaldım ben. (Ağlıyor) Uyurken bile kapıları açık bırakırım.
-Çalıştığın okulda hakkında bir sürü şikâyet olmuş...
-Çok uğraştılar benle çok... O yüzden hiç sevmedim mesleğimi.
-Öğretmenliği sevmedin mi gerçekten?
-Çocukları sevdim sadece ben. Onlarla yalnızken bir problem yoktu. Ama veliler sürekli kıyafetimle saçımın rengiyle uğraştılar. Muhafazakâr bir yapısı vardı o velilerin. Kars'ta yaşamadım burada yaşadım sorun.
-Kıyafetinde ne rahatsız ediyormuş?
-Fazla sarışınmışım. Çok sarıymış. Eteklerim hep diz altıdır, onu da şikâyet ettiler. Ayrıca dekolte giymem, ama renkli giyerim. Niye kırmızı giyiyormuşum... Okul müdürü bir kaç kez çağırdı. Müfettiş 'Dikkat çekici renk giymeyin' dedi.
-Bu yüzden şikâyet etmemişler ama...
-Görüntüde eğitim yönü yetersiz, diğer okullardan geri kalıyor falan diye şikâyet ettiler ama arka planda sorun görünüşümdü. Zaten hep dile getirdiler. Ama şikâyetlerinden bir şey çıkmadı. Soruşturmalar oldu, eğitimim yetersiz değil ki...
-Peki sen şikâyette bulundun mu?
-Evet İlçe Eğitim müdürüne gittim olan biteni anlattım, beni başka yere yollayın dedim, başarılı olamadım. Okulda kız öğrenciler büyüyünce biz de sarıya boyatacağız diyorlardı. Ben de onlara önce büyüyün meslek sahibi olun, paranızı kazanın boya sonra gelir diyordum. Ama veliler...
ÖLEN OĞLUM ÇAĞIRIYOR BENİ
-Saçların niye kahverengi şimdi?
-Önce hiç rahat değildim burada. Bir darp olayı oldu, saldırdılar bana... Sonra daha güvenli bir bölgeye alındım. Yine de rahat etmek için saç rengimi değiştirdim. Önce siyahtı, şimdi kahverengi.
-Rahat mısın peki şimdi?
-Çok daha rahatım. Ama bazen oğlum çağırıyor beni...
-Ne demek bu?
-Merdivenin başında durup aşağıya bakıyorum, kendimi bıraksam diye düşünüyorum ya da bir avuç hap bulsam... Ne zaman boşta kalsam öyle duygular geliyor. Ben de daha çok dua okuyorum, kendimi oyalamaya çalışıyorum... (Ağlıyor)
-Peki şu anda niye ağlıyorsun? Seni en çok üzen nedir?
-Niye buradayım ben? Olan bitenin suçlusu ben değilim ki... Kandırıldım, kullanıldım ve şimdi buradayım. Neden buradayım!..
-Oğlun konusunda hiç suçluluk hissetmiyor musun?
-Suçlu değilim ki... Canavar değilim ben. Oğluma çok iyi baktım. Mamasını bezini hiç bir şeyini eksik etmedim, niye görmek istemiyorsunuz? Vicdanlı ve kimseye kötülük etmek istemeyecek biriyim. Hakkımda yazılanları duydukça, bu ben değilim ki demek istiyorum. Bu ben değilim!
-Oğlunun cenazesine gitmek istemişsin...
-Daha doğal bir şey olur mu? Kokusu burnumda... Güvenlik nedeniyle izin vermediler ama (ağlıyor)
-Bebeğim, oğlum diye bahsediyorsun, niye ismini kullanmıyorsun?
-(Omuz silkerek) ne hatırlıyorum biliyor musun? Mememde uyuyakalıyordu. Emmiyordu bir türlü. Bana hastanedeki hemşire ayağının altını kaşı demişti. Ben de kaşıyordum hemen uyanıveriyordu. O da emmedi ama, sütüm de yetmedi, mama vermek zorunda kaldım.