Orta oyunu ve tuluatın ustası: İSMAİL DÜMBÜLLÜ

Başarısıyla sadece yaşadığı yüzyılı değil, sonraki yüzyılı da etkileyen geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi İsmail Hakkı Dümbüllü, vefatının 49'uncu yılında anılıyor.

Halk komiği adıyla da tanınan, orta oyunu ve tuluat sanatçısı Dümbüllü, II. Abdülhamid'in silahşörlerindan Zeynel Abidin Efendi ile Fatma Azize Hanım'ın oğlu olarak 1897'de Üsküdar Süleymanağa Mahallesi'nde doğdu.

Sanatçı, Üsküdar İttihat-ı Terakki Mektebi'ni bitirdikten sonra askeri ortaokuluna başladı ancak tiyatro merakı yüzünden üçüncü sınıfta ayrıldı.

Önceleri amatör olarak Karagöz Hüseyin'in sahnesinde oynayan Dümbüllü, profesyonel oyunculuğa ise Kel Hasan'ın tiyatrosunda sahneye çıkarak başladı. Özgün ses tonu, saf görünüşü ve sevimli mimikleriyle izleyicilerin gönlünde yer edinen sanatçı, 30 yaşına kadar Kel Hasan'ın yanında çalışarak tuluat geleneğini öğrendi.

Başarılı oyuncu, Kavuklu Hamdi, Naşid, Abdi, Küçük İsmail ve Abdürrezak gibi dönemin ünlü orta oyuncularıyla çalıştı.

"Dümbüllü" ismini Dümbüllü adlı kantodan alan sanatçı, yaptığı bir açıklamada şunları söylemişti:

"Peruz Hanım vardı kantocu, Samran'dan evvel. Bu Peruz Hanım o zamanın en birinci kantocusuydu. Beste yapar, güftesini de kendisi yazardı. Dümbüllü diye bir kanto söylerdi. Buna bir gazel ilave ederek söylemeye başladım. 'Dümbüllü, Dümbüllü, Gabarala, mabarala Dümbüllü' diye oynardık. Böylece Dümbüllü adı üzerimde kaldı."

Operetlerde de rol aldı

İsmail Hakkı Dümbüllü, Tevfik İnce ile kendi topluluğunu kurarak, 1928'de Direklerarası'ndaki Hilal Tiyatrosu'nda perdelerini açtı, 1933'ten sonra ise Anadolu turnelerine çıktı.

"Ayşem", "Cebe Gitti", "Bülbül" adlı operetlerde de oynayan sanatçı, Naşid Özcan'ın ölümünün ardından geleneksel tiyatronun en ünlü adı oldu ve orta oyunu geleneğini tek başına sürdürdü.

Usta sanatçı, 1967'de verdiği bir röportajda, orta oyununun zorluklarına ilişkin, "Bakmayın siz zamane züppelerinin orta oyununa dudak bükmelerine. Orta oyunu, insanı sahne oyunundan çok hem de pek çok yorar. Perdesi yoktur, kapanmaz, dinlenemezsin. Dekoru yoktur, arkasına saklanamazsın. Üstelik sahne oyununda sıra öyle habire dönüp dolaşıp sana gelmez. Zaman zaman sahnede hiçbir şey söylemeden uzun uzadıya oturduğun olur." ifadelerini kullanmıştı.

Yaşadığı dönemde halk tiyatrosuna yönelik ciddi eleştirilerde de bulunan Dümbüllü, "Şimdi halk tiyatrosu dedikleri şeyi görmek için ihtiyarlık, hastalık demem, yollara düşerim. Aman efendim nerede bizim zamanın halk tiyatrosu, nerede bu. Şimdikilerin işi gücü hükumete taş atmak, o kadar. Bir evvelkiler için söylediklerini, isim değişikliği yapıp tekrarlıyorlar. Sonra da buna halk tiyatrosu diyorlar." değerlendirmesinde bulunmuştu.

Sinemaya 1947'de başladı

İsmail Dümbüllü, 1947'de sinemaya adım attı. Sanatçı, 1947'de "Dümbüllü Memiş", 1948'de "Dümbüllü Macera Peşinde" ve "Keloğlan" filmlerinde başrol oynadı, 1950'de "Harman Sonu", 1952'de "İncili Çavuş", 1951'de "Ne Sihirdir Ne Keramet" ve "Sihirli Define" adlı filmlerde ününü pekiştirdi.

Kel Hasan'dan orta oyunu konusunda öğrendiklerini kendi kişiliğiyle sentezleyerek oluşturduğu "Dümbüllü tarzı"nı hem sahnede hem de perdede sergilemeyi sürdüren İsmail Dümbüllü, 1953'te "Kırk Gün Kırk Gece", 1954'te "Mihrimah Sultan", 1956'da "Dümbüllü Tarzan" filmlerinde oynadı.

Dümbüllü, filmlerinde, ustalarına saygı niteliğinde, "Kavuklu Hamdi'den Kel Hasan'a, Manakyan'dan Naşit'e, Peruz Hanım'dan Samran'a kadar, işte geldik gidiyoruz. Bundan sonra gülüp eğlenirken bizi de arada bir hatırlayın. Haydi Allah'a ısmarladık." repliğine yer verdi.

Hocası Kel Hasan Efendi'nin orta oyununu temsil eden kavuğunu ve tuluat sanatının simgesi kabul edilen fes ve kavuğunu ustasından devralan Dümbüllü, 1968'de kavuğunu tiyatro ve sinemada canlandırdığı başarılı karakterlerle büyük beğeni kazanan Münir Özkul'a devretti. Jübilesini yaparak tiyatroyu bırakan sanatçı, sanattan kopmayarak zaman zaman sahneye çıkmayı ve radyo oyunlarında yer almayı sürdürdü.

Kavuğun son sahibi Şevket Çoruh oldu!

Tiyatro oyuncuları arasında geleneksel bir törenle devredilmeye devam eden kavuğu, 1989'da Ferhan Şensoy, 2016'da Rasim Öztekin, 2020'de ise Şevket Çoruh devraldı.

Tuluata dayanan orta oyunun, son önemli temsilcisi sayılan Dümbüllü adına, Karagözcüler ve Ortaoyuncular Derneği'nin 1980'de koyduğu "En Başarılı Güldürü Sanatçısı" ödülünü ilk kez Münir Özkul, 1987'de ise Suna Pekuysal aldı.

Geçirdiği trafik kazasından bir ay sonra 5 Kasım 1973'te hayatını kaybeden sanatçı, Üsküdar'da Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.

İsmail Hakkı Dümbüllü'nün oynadığı filmler şöyle:

"Kızılırmak-Karakoyun", "Kılıbıklar", "Dümbüllü Macera Peşinde", "Keloğlan", "Sihirli Define", "Harman Sonu Dönüşü", "Ne Sihirdir Ne Keramet", "İncili Çavuş", "Dümbüllü Sporcu", "Vur Patlasın Çal Oynasın", "Yıldızlar Revüsü", "Kırk Gün Kırk Gece", "Canlı Karagöz", "Nasreddin Hoca ve Timurlenk", "Dümbüllü Tarzan", "Bayram Gecesi", "Fındıkçı Gelin", "Şeytan Mayası", "Gol Kralı Cafer", "Ekmek Parası", "Temem Bilakis", "Nasreddin Hoca", "Serseri Aşık", "İstanbul Kazan Ben Kepçe", "Kanlı Nigar", "Afacan Küçük Serseri", "Nasreddin Hoca"

AA