SANA DÜŞMAN, BANA DÜŞMAN, DÜŞÜNEN İNSANA DÜŞMAN.. SEVGİLİM ONLAR VATANA DÜŞMAN

Baki ŞİMŞEK

Sevginin Işığında Bir Dünya İstiyorum..

Dünyamız, her geçen gün daha da kirlenirken, insanlığın umudu olan sevgi ve hoşgörü de giderek azalıyor gibi görünüyor. Ancak bu kadim toprakların bağrından çıkan büyük düşünürlerin, ozanların ve yazarların sözleri, bize her zaman rehberlik ediyor. Onların hikmetli sözleri, kardeşliğin, sevginin ve barışın önemini vurguluyor.

Mevlana'nın "İNCİNSEN DE İNCİTME" sözü, belki de en temel insani prensiplerden biridir. Hayatta karşılaştığımız zorluklara ve incitildiğimiz anlara rağmen, başkalarına zarar vermemeyi, sevgi ve anlayışla yaklaşmayı öğütler. Bu düstur, kişisel ilişkilerimizden toplumsal meselelere kadar hayatın her alanında bize yol gösterir. Mevlana'nın "İncinsen de incitme" sözü, onun tasavvuf felsefesinin özünü oluşturur. Mevlana, insanların birbirlerine karşı anlayışlı, merhametli ve sevgi dolu olmaları gerektiğini vurgular. Ona göre, incitildiğimizde bile karşımızdakine sevgiyle yaklaşmalı, öfke ve nefretin bizi esir almasına izin vermemeliyiz. Bu düşünce, kişisel ilişkilerimizde olduğu kadar, toplumsal barışın sağlanmasında da kilit noktası değil mi?

Anadolu'nun bilge ozanı Yunus Emre ise "YARADILANI SEV, YARADANDAN ÖTÜRÜ" diyerek, insanları din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın sevmemiz gerektiğini vurgular. Çünkü her insan, Yaradan'ın bir eseridir ve O'nun katında eşittir. Bu anlayış, farklılıklarımızı zenginlik olarak görmemizi ve birbirimize hoşgörüyle yaklaşmamızı sağlar. "Yaradılanı sev, yaradandan ötürü" felsefesi, insanları Yaradan'ın bir emaneti olarak görmeyi öğütler. Yaratılanı sevmek, aslında Yaradan'a duyulan sevginin bir gereğidir. Bu anlayış, insanlar arasındaki ayrımcılığı reddeder ve herkese eşit gözle bakmayı gerektirir. Yunus Emre'nin düşüncesi, sevginin birleştirici ve dönüştürücü gücü değil midir?

Hacı Bektaş Veli'nin "DİLİ, DİNİ, RENGİ NE OLURSA OLSUN İYİLER İYİDİR" sözü de aynı düşüncenin bir yansımasıdır. İnsanları dış görünüşlerine, inançlarına veya konuştukları dile göre değil, taşıdıkları güzel ahlaka ve erdemlere göre değerlendirmek gerektiğini hatırlatır. "Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir" sözü, insanların dış görünüşlerine veya kimliklerine göre değil, taşıdıkları erdemlere göre değerlendirilmesi gerektiğini vurgular. Bu düşünce, farklılıklara saygı duymayı, hoşgörüyü ve insana verilen değeri ön plana çıkarır. Hacı Bektaş Veli'nin bu felsefesi, barış içinde bir arada yaşamanın temellerinin göstergesi değil midir?

Pir Sultan Abdal'ın "NE MUTLU EĞRİ ZAMANDA DOĞRU YERDE DURABİLENE" mısrası ise zorlu ve adaletsiz dönemlerde bile doğruluktan, hakkaniyetten ödün vermemenin önemine işaret eder. Koşullar ne kadar güç olursa olsun, inandığımız değerlerden vazgeçmemek, insanlığımızı ve onurumuzu korumak için esastır. "Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene" sözü, zor zamanlarda bile dürüstlükten ve adaletten ödün vermemenin önemini vurgular. Ona göre, inandığımız değerleri savunmak, haksızlıklara karşı durmak, insanlık onurumuzu korumak için esastır. Bu düşünce, toplumsal adaletin sağlanmasında ve bireylerin ahlaki dik duruşunun sembolü değil midir?

Âşık Veysel'in "BENİ HOR GÖRME GARDAŞIM, SEN ALTINSIN DA BEN TUNÇ MUYUM?" dizeleri, insanlar arasındaki eşitliğe vurgu yapar. Maddi zenginliğin veya statünün insani değerlerimizin önüne geçmemesi gerektiğini, hepimizin aynı özden geldiğini hatırlatır. "Beni hor görme gardaşım, sen altınsın da ben tunç muyum?" dizeleri, insanlar arasındaki eşitlik ilkesini vurgular. Maddi farklılıkların veya sosyal statülerin, insani değerlerimizin önüne geçmemesi gerektiğini hatırlatır. Veysel'in düşüncesi, toplumsal birlik ve beraberliğin ancak kardeşlik hukuku ve eşitlik anlayışıyla sağlanabileceğine işaret etmiyor mu?

Büyük ozan Neşet Ertaş'ın "KÖTÜ İNSANLARIN TÜRKÜLERİ YOKTUR" sözü ise sanata ve insani değerlere yapılan anlamlı bir göndermedir. Sanatın, özellikle de müziğin insan ruhunu yücelttiğini, kötülüğe ve çirkinliğe yer olmadığını ifade eder. Türkülerimiz, insana dair güzelliklerin, sevginin ve umudun sesidir. "Kötü insanların türküleri yoktur" sözü, sanatın insan ruhunu yüceltmedeki rolüne dikkat çeker. Ona göre, türküler insana dair güzellikleri, sevgiyi ve umudu dile getirir. Kötülüğün ve çirkinliğin sanatta yeri yoktur. Bu düşünce, sanatın toplumu aydınlatma ve dönüştürme gücüne ne güzel simgeliyor değil mi?

Mahsuni'nin "BÜTÜN AŞKLARDAN YÜCEDİR, İNSANIN İNSANI SEVMESİ" dizeleriyse, sevginin en yüce halinin insana duyulan sevgi olduğunu vurgular. Maddi aşkların ötesinde, insanın insana verdiği değerin ve duyduğu sevginin kutsallığına işaret eder. "Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi" felsefesi, insan sevgisinin kutsallığını ön plana çıkarır. Maddi ve geçici aşkların ötesinde, insana duyulan sevginin değerine işaret eder. Bu düşünce, toplumsal huzurun ve kardeşliğin ancak insan sevgisiyle sağlanabileceğini en güzel şekilde ifade etmiyor mu?

Usta şair Nazım Hikmet de "SANA DÜŞMAN, BANA DÜŞMAN, DÜŞÜNEN İNSANA DÜŞMAN, VATAN Kİ BU İNSANLARIN EVİDİR, SEVGİLİM ONLAR VATANA DÜŞMAN" mısralarıyla, düşünce özgürlüğüne yapılan baskılara karşı çıkar. Vatanın asıl sahiplerinin, o topraklarda yaşayan insanlar olduğunu, düşünenlere ve sevenlere düşmanlık edenlerin aslında vatana ihanet ettiklerini ifade eder. "Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman, vatan ki bu insanların evidir, sevgilim onlar vatana düşman" mısraları, düşünce özgürlüğünün önemine dikkat çeker. Ona göre, vatanın asıl sahipleri o topraklarda yaşayan insanlardır ve düşünenlere, sevenlere düşmanlık edenler aslında vatana ihanet etmektedir. Bu düşünce, ifade özgürlüğünün ve demokratik değerlerin toplumsal gelişim için ne denli hayati olduğunu vurgular. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE DEMOKRASİ. ÖZLEM DUYULAN İKİ DEĞER. FAKAT NE KADAR ÖZGÜRLÜK VE NASIL BİR DEMOKRASİ!

Ahmed Arif'in "ÇİÇEK GİBİ İNSANLARIN KALBİNİ KIRDINIZ, BAHÇELERİNİZ BAHAR GÖRMESİN" sözleri ise, masumiyete ve güzelliğe vurulan darbelerin, toplumun ve bireylerin ruhunda açtığı yaraları anlatır. İnsanların kalplerini kırmanın, tüm güzellikleri soldurduğunu ve hayatı çoraklaştırdığını vurgular. Masumiyete ve güzelliğe vurulan darbelerin toplumun ve bireylerin ruhunda açtığı yaraları dile getirir. Bu düşünce, sevginin ve şefkatin insan ilişkilerindeki merkezi rolünü ne güzel vurguluyor!

Yaşar Kemal'in "DAĞLAR, İNSANLAR VE HATTA ÖLÜM BİLE YORULDUYSA, ŞİMDİ EN GÜZEL ŞİİR BARIŞTIR" cümlesi, tüm acıların, yorgunlukların ve ölümün bile son bulması için barışın gerekliliğine dikkat çeker. Toplumsal huzurun ve kardeşliğin ancak barış ve sevgiyle sağlanabileceğini ifade eder. Barışın toplumsal huzur ve kardeşlik için vazgeçilmez olduğunu vurgular. İçinde bulunduğumuz şu günlerde tüm acıların ve yorgunlukların son bulması ancak barışla mümkün değil mi? Bu düşünce, toplumsal uzlaşının ve diyaloğun ne denli önemli olduğunu vurgulamıyor mu?

Bu büyük insanların sözleri, bizlere sevginin, hoşgörünün, adaletin ve barışın önemini hatırlatır. Onların hikmetli sözlerini özümseyerek, bu değerleri hayatımızın merkezine koymalı ve dünyamızı daha yaşanılır bir yer haline getirmeliyiz. İçimizdeki sevgi tohumlarını yeşertmeli, nefretin ve kinin kökünü kazımalıyız. Ancak o zaman, tüm insanlığın özlemini duyduğu kardeşçe ve sevgi dolu günlere ulaşabiliriz.

Unutmamalıyız ki, bu kadim topraklar sevginin ve hoşgörünün beşiğidir. Bizlere düşen, bu mirası layıkıyla taşımak ve gelecek nesillere aktarmaktır.

MUTLU BİR HAFTA GEÇİRMENİZ DİLEĞİYLE...