İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Kızılcahamam'da bir otelde düzenlenen "Vali Yardımcıları AFAD Koordinasyon Toplantısı"na katıldı.
Programda bir konuşma yapan Soylu, 1939'da meydana gelen Erzincan depreminde o günün Erzincan Savcısı rahmetli Yusuf İzzet Akçal'ın hapishanedeki mahkumları, kurtarma çalışmalarına yardım etmek ve iş bittiğinde tekrar hapishaneye dönmek üzere salıverdiğini anımsatarak, canla başla çalışan mahkumların daha sonra hapishaneye geri döndüklerini anlattı.
Bu hikayenin arkasında önemli bir yöneticilik becerisi yattığını ifade eden Soylu, modern zamanlardaki afet yönetiminin, sadece afetle ilgili kurumları yönetmek değil, şehrin tüm kapasitesini etkili biçimde yönetmek olduğunu vurguladı.
Soylu, afet yönetimi anlayışının çok değiştiğini belirterek, sadece olay anına odaklanmış eski anlayış yerine, bugün afet öncesi, afet anı ve afet sonrasını içeren bir anlayışla çalışıldığını aktardı.
Afet yönetiminde ABD örneği
Ülkelere özel çok farklı afet yönetim yapılarının olduğuna işaret eden Soylu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bir afet esnasında hangi yöneticinin ne yapacağı, yetki ve sorumluluk tanımlarının ne olacağı, kimin hangi alanlardan sorumlu olacağı, iletişimin nasıl sağlanacağı gibi pek çok başlık, artık önceden belirlenmektedir. Hatta bir anlamda afet yönetim organizasyon şemaları ortaya konulmaktadır. Mesela Amerika'da ilgili bütün kurumların işin içinde olduğu bir acil müdahale sistemi var. Bunların tepesinde olağanüstü haller ve afet yönetiminden sorumlu olan kısa adı FEMA olan bir koordinatör kuruluş var. İtfaiye de bunun içinde, belediye de bu yapının içinde, federal ve yerel düzeydeki pek çok kurum da bu yapının içinde. Burada kimin hangi düzeyde ve hangi görevi yapacağı, yetkileri, sorumluluk alanları ve diğer konular federal müdahale planı içinde ayrıntılı bir biçimde belirtiliyor. Yani, normal zamanda bağımsız olan kurumlar, acil bir durumda bir araya geliyor ve bunların nasıl bir araya geleceğini belirleyen yazılı kurallara göre tek bir kurummuş gibi çalışmaya başlıyorlar. Bu yapıyı koordine eden de bir çatı kuruluş var."
Türkiye'deki sisteme en fazla benzeyen yapının Fransa'da olduğunu kaydeden Soylu, Fransa'daki bağımsız Halk Güvenliği Müdürlüğünün ulusal ve yerel afetlere müdahale ettiğini, kurtarma hizmetleri verdiğini, yurt dışı ve yurt içi yardım hizmetlerini organize ettiğini anlattı.
Soylu, ülkelerin afet yönetimi noktasında farklı yapılar kullanmasına rağmen hepsinin ortak özelliğinin tüm birimlerin koordinasyon içerisinde çalışması olduğunu belirterek, "Dünyanın bütün gelişmiş devletlerinde afet anında kimin ne yapacağı, nereye koşacağı, kimin kimden talimat alacağını belirliyorlar, kurallara bağlıyorlar ve bunu bir alışkanlık haline getirmeye çalışıyorlar." dedi.
"Yalova ve Düzce depremlerinde üç ders aldık"
Türkiye'nin, 1999'daki Yalova ve Düzce depremleriyle çok acı bir ikaz aldığını vurgulayan Soylu, şunları söyledi:
"Biz, burada üç ders aldık o zaman. Birincisi doğal afet riski yüksek bir ülkede yaşadığımızı hatırlattı. 1990-2003 yıllarında yani büyük depremin olduğu 13 yıllık periyotta Türkiye'de kaydedilen deprem sayısı yıllık olarak 300 ile 2 bin arası bir bantta kalmış. Oysa 2004-2018 arasında bu sayı 5 bin ile 38 bin arasında gerçekleşmiş ve 2008'den beri 11 bin bandının üstünde seyretmiş. Ancak çok şükür ki Marmara depremi ölçüsünde bir yıkımla şu ana kadar karşılaşmadık. Bunun yanı sıra ülkemizde öteden beri heyelan felaketi ile özellikle Karadeniz Bölgesi'nde karşılaşıyoruz. Son yıllarda küresel iklim değişikliklerinin ülkemizdeki bir etkisi olarak yorumlayabileceğimiz, özellikle Akdeniz Bölgesi'ndeki hortum hadiseleriyle karşılaşıyoruz. Can ve mal kayıpları yaşıyoruz. Son 10 yıldır 159 hortum vakası yaşandı, bunların 56 tanesini 2017 yılında yaşadık."
Bakan Soylu, bu depremlerle alınan ikinci dersin, devletin güçlü olması gerektiği olduğuna işaret ederek, bir afet anında açılan erzak ve malzeme depolarının devletin gücünü gösterdiğini bildirdi.
1999 depreminde depoların boş olduğunu anımsatan Soylu, AFAD Başkanlığında şu anda ülke genelindeki 55 lojistik deposunda 82 bin 836 çadır, 143 bin 148 battaniye ve diğer ihtiyat malzemeleri ile 783 müdahale aracı, 23 mobil koordinasyon tırı, bin 823 arama kurtarma personeli, 103 amfibi aracı olduğunu ifade etti.
Soylu, 299 hız ölçer, 757 ivme ölçer ve bin 56 deprem gözlem istasyonuyla Türkiye'nin, Avrupa'nın ikinci büyük deprem gözlem ağına sahip olduğunu vurguladı.
"1999 depreminde bir yönetim kargaşası söz konusuydu"
Alınan üçüncü dersin ise modern bir afet yönetiminin gerekliliği olduğunu belirten Soylu, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye, 99 depreminde devletin normal hiyerarşisi içinde süreci yönetmeye çalıştı. Kimsenin hakkını yiyemeyiz, herkes büyük bir gayret gösterdi. Ancak ortada bir yönetim kargaşası söz konusuydu, kim neyle sorumlu olduğunu bilmiyordu, özellikle yereldeki sorumlular şaşkınlık içindeydi. Düşünün ki insanları kurtarmakla veya krizi yönetmekle görevlisiniz ama sizin eviniz de çökmüş veya hasar görmüş. Bu haldeyken etkili bir arama kurtarma faaliyeti koordine edebilmek mümkün değil. Ben deprem olduğu gün sayın Tansu Çiller ile birlikte Kocaeli'ye, Yalova'ya, Sakarya'ya gittim. Sağ olsun eski Başbakanımız, eski Meclis Başkanımız Sayın Binali Yıldırım da Yalova'ya geçmemize sağlayabilecek ulaşımımızı da temin etti. Dönemin başbakanı rahmetli Ecevit'e sahadaki durumun vahametini Sayın Çiller anlattı. O gün hepimiz anladık ki Türkiye'de afet anında etkili bir yönetim ve koordinasyon sağlayacak, süreçte yetkili ve tecrübeli bir kurum yapısına ihtiyaç var."
AFAD'ın, kuruluşundan itibaren çok hızlı bir gelişim gösterdiğine değinen Soylu, AFAD bünyesinde 81 il, 11 birlik müdürlüğü ve 5 bin 867 personel olduğunu, 4 birlik müdürlüğünün kurulması çalışmalarının da sürdüğünü belirtti.
Soylu, AFAD bünyesinde Türkiye'nin "Afet Yönetimi Strateji Belgesi ve Eylem Planı" oluşturulduğunu hatırlatarak, afet riskini azaltmada sektörler ve tehditleri karşılaştıran detaylı analizler yapıldığını bildirdi.
Vatandaşların afet anında neler yapması gerektiği konusunda bilgilendirilmeleri için "Afete Hazır Türkiye Projesi"nin hayata geçirildiğini anlatan Soylu, proje kapsamında bugüne kadar 11,4 milyon kişiye ulaşıldığını kaydetti.
Türkiye genelinde 12 bin 276 afet ve acil durum toplanma alanı belirlendiğini ifade eden Soylu, Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi (AYDES) ile iletişim ve koordinasyon noktasındaki ihtiyaçların karşılanması için tasarlandığını vurguladı.
Soylu, AFAD Başkanlığı aracılığıyla 2009'dan bugüne kadar 49 bin 524 afet konutu yapıldığını aktardı.
İnsani yardım faaliyetleri
Türkiye'nin, Küresel İnsani Yardım Raporuna göre, 8 milyar dolar ile 2017'de en çok insani yardım yapan ülke olduğunu vurgulayan Soylu, 5 kıtada 50'den fazla ülkede yardım çalışmaları gerçekleştirildiğini anlattı.
Türkiye'nin, özellikle AFAD Başkanlığı aracılığıyla sadece harcanan yardımlar yapmadığını, kalıcı yardımlar da yaptığını işaret eden Soylu, Arakan'da Sağlık Bakanlığı ile ortaklaşa bir sahra hastanesi kurulduğunu, 2 bin 70 bambu ev, 8 su kuyusu, bir çocuk parkı yaptıklarını kaydetti.
Soylu, Filistin'e 2010-2018 yıllarında toplam 202 milyon dolar nakit ve 137 bin 500 ton un yardımı yapıldığını, Sudan'a ise 2013-2018 yıllarında da 14,7 milyon dolarlık yardım gönderildiğini ifade etti.
Afrin ve İdlib'te 368 noktada, Fırat Kalkanı bölgesinde 285 noktada yardım faaliyetlerinin halen devam ettiğini aktaran Soylu, "Şu ana kadar 321 bin 93 Suriyeli kardeşimiz bu güvenli bölgelere geri dönmüştür." dedi.
"Bocalama lüksümüz yok"
Türkiye'nin doğal afet riski taşıyan bir coğrafyada bulunduğuna işaret eden Soylu, şunları söyledi:
"Genel olarak dünyada doğal afetlerin ve bunların yıkımlarının arttığı bir yüzyılın içindeyiz. Daha kötüsü, bizi ileride neyin beklediğini tam olarak biliyor değiliz. Dolayısıyla özellikle yönetim noktasında olan sizler, bizler her türlü senaryoya hazırlıklı olmak zorundayız. Bugün burada yaptıklarınız, konuşulanlar, anlatılanlar, aslında sizlere bir refleks ve alışkanlık kazandırmak içindir. Sorumluluk noktasında olan insanlar olarak bocalama lüksümüz olmadığı, hepimizin malumudur.
Dolayısıyla bu eğitimlere dikkat etmek, sadece burada bırakmamak, afet yönetimi meselesini belki kendimizin en önemli bir uğraş alanı olarak edinmek, bununla ilgili yayınları takip etmek, buradaki arkadaşlarımızla sürekli iletişim halinde olmak ve bunu sorumlu olduğumuz alanlara nakledebilmek sizlere çok şey katacaktır ve sizin bu tecrübeleriniz, Allah göstermesin, bir afet anında çok canların kurtarılmasına vesile olacaktır."
"AFAD'ın kapasitesini paylaşacağız"
AFAD Başkanı Mehmet Güllüoğlu da toplantıda, AFAD'ın faaliyetlerinin detaylı olarak anlatılacağını ve olası bir afet durumunda AFAD'ın kapasitenin ne olduğunun paylaşacağını ifade etti.
Yaptıkları işin sahiplenildiğinde daha da kıymetlendiğini vurgulayan Güllüoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya katılımlarından dolayı teşekkür etti.
İçişleri Bakan Yardımcısı İsmail Çataklı, Kızılcahamam Kaymakamı Mehmet Yıldız ve Kızılcahamam Belediye Başkanı Süleyman Acar da toplantıda hazır bulundu.
AA