TCMB'nin enflasyon tahmini açıklandı

TCMB Başkanı Çetinkaya, "Gıda enflasyonu tahmini 2018 sonu için yüzde 13'ten yüzde 29,5'e, 2019 sonu için yüzde 10'dan yüzde 13'e güncellendi." dedi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, enflasyonun 2018 sonunda yüzde 23,5 olarak gerçekleşeceğini, 2019 sonunda yüzde 15,2'ye, 2020 sonunda ise yüzde 9,3'e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ettiklerini bildirdi.

Çetinkaya, yılın dördüncü Enflasyon Raporu'nun açıklandığı bilgilendirme toplantısında, maliye politikasının Temmuz Enflasyon Raporu dönemine göre iktisadi faaliyeti daha az destekleyici bir konuma geldiğini ifade etti.

Eşel mobil uygulamasıyla uluslararası petrol fiyatları ve döviz kurundaki artışların akaryakıt fiyatlarına yansımasının sınırlı kalmaya devam ettiğini belirten Çetinkaya, buna karşılık, elektrik ve doğal gaz fiyatlarında yapılan ayarlamaların bir önceki raporda öngörülen oranların üzerinde gerçekleştiğini söyledi.

Çetinkaya, orta vadeli tahminleri üretirken, makroekonomik politikaların enflasyonu düşürmeye odaklı ve koordineli bir şekilde belirlendiği bir görünümü esas aldıklarını aktararak, şunları kaydetti:

"Yeni Ekonomi Programı'nda, kamu maliyesinin, makro dengelenme sürecine sıkı politika çerçevesi izleyerek katkıda bulunacağı belirtildi. Sıkı politika çerçevesinin vergi artışları yolu ile değil, harcamalarda kesinti yoluyla belirlenmiş olması, fiyat istikrarına katkı sağlayacaktır. Bu çerçevede, ileriye dönük tahminler oluşturulurken, 2019;'da daha belirgin olmak üzere kamunun iktisadi faaliyeti destekleyici duruşunun yerini zayıf bir duruşa bıraktığı, buna bağlı olarak harcama ve cari transferlerdeki artış oranlarının azaldığı bir görünüm esas alındı. 

Ayrıca, kamu kontrolündeki fiyat ve ücretlerin geçmişe endekslemeyi azaltacak şekilde büyük ölçüde enflasyon hedefleri ile uyumlu olarak belirlendiği varsayıldı. Enflasyonu düşürmeye ve makroekonomik dengelenme sağlamaya yönelik güçlü politika koordinasyonunun risk primi ve belirsizlik algılamalarını kademeli olarak iyileştireceği öngörüldü."

"Ham petrol varil fiyat varsayımı için 2018 tahmini 75 dolara yükseltildi"

TCMB Başkanı Çetinkaya, enflasyon tahminlerinde küresel büyüme ve gelişmiş ülke para politikaları görünümü ile enerji, ithalat ve gıda fiyatlarının da önemli rol oynadığını belirterek, söz konusu değişkenlere dair varsayımlarından bahsetti.

Uluslararası piyasalarda ham petrol fiyatlarının üçüncü çeyrekte belirgin şekilde artarken, endüstriyel metal fiyatlarındaki artışın büyük ölçüde ABD ve Çin arasındaki dış ticaret geriliminin etkisiyle daha sınırlı kaldığına işaret eden Çetinkaya, şunları ifade etti:

"Yakın dönemde ham petrol fiyatlarının spot ve vadeli piyasalardaki yükselişine bağlı olarak, Temmuz Enflasyon Raporu'nda yer alan ham petrol varil fiyatları varsayımını 2018 için ortalama 73 dolardan 75 dolara, 2019 için ise 73 dolardan 80 dolara yükselttik. İşlenmemiş gıda fiyatları enflasyonu 2018'in üçüncü çeyreği sonunda yüzde 34'e ulaşarak Temmuz Enflasyon Raporu varsayımının oldukça üzerinde gerçekleşti. Taze meyve-sebze fiyatlarında temmuz ve ağustos aylarında beklenen düzeltme sınırlı kalırken eylül ayında ise güçlü bir fiyat artışı gerçekleşti.

Üçüncü çeyrekte gıda enflasyonuna dair görünümün bozulmasında Türk lirasındaki değer kaybına bağlı maliyet yönlü gelişmeler temel belirleyici oldu. Bu çerçevede, 2018 sonu gıda enflasyonu tahmini yüzde 13'ten yüzde 29,5'e, 2019 sonu gıda enflasyonu tahmini ise yüzde 10'dan yüzde 13'e güncellendi."

Çetinkaya, enflasyonu düşürmeye odaklı, sıkı bir politika duruşu ve güçlendirilmiş politika koordinasyonu altında, enflasyonun kademeli olarak hedeflere yakınsayacağını öngördüklerini bildirdi.

Bu çerçevede, enflasyonun 2018 sonunda yüzde 23,5 olarak gerçekleşeceğini, 2019 sonunda yüzde 15,2'ye, 2020 sonunda ise yüzde 9,3'e geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını tahmin ettiklerini aktaran Çetinkaya, "Enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2018 sonunda yüzde 21,9 ile yüzde 25,1 aralığında (orta noktası yüzde 23,5), 2019 sonunda yüzde 12,3 ile yüzde 18,1 aralığında (orta noktası yüzde 15,2), 2020 sonunda ise yüzde 6 ile yüzde 12,6 aralığında (orta noktası yüzde 9,3) gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz." ifadelerini kullandı.

Çetinkaya, tahminleri oluştururken para politikasındaki sıkı duruşun uzun bir süre korunacağı bir çerçeveyi esas aldıklarını da vurgulayarak, "Önümüzdeki dönemde de enflasyonun en kısa zamanda hedeflere doğru yönelmesi için gerekli parasal duruşu koruyarak elimizdeki bütün araçları fiyat istikrarı doğrultusunda kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz." dedi.

Çetinkaya, yılın dördüncü Enflasyon Raporu’nun açıklandığı bilgilendirme toplantısında, konuşmasında son dönem makroekonomik gelişmeleri, beklentiler ışığında güncelledikleri orta vadeli enflasyon tahminlerini, bu tahminlerin arka planında yer alan varsayımları ve para politikası duruşunu paylaşacaklarını belirtti.

Enflasyon raporlarında konjonktürel gelişmeleri tartıştıkları bölümlere ilave olarak ekonomik gündeme ilişkin öne çıkan konulara dair çalışmalara da yer verdiklerini anımsatan Çetinkaya, şunları kaydetti:

"Yılın ikinci çeyreğinde ivme kaybeden küresel iktisadi faaliyete dair görünüm Temmuz Enflasyon Raporuna kıyasla sınırlı ölçüde olumsuza döndü. Söz konusu yavaşlama ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerin performansından kaynaklandı. Başta ABD, Japonya ve İngiltere olmak üzere gelişmiş ülke ekonomileri daha olumlu bir görünüm sergilerken Euro Bölgesi’nde iktisadi faaliyetteki yavaşlama daha belirgin hale geldi. İtalya’da kamu borç stoğuna dair endişeler ve Brexit kaynaklı siyasal belirsizlikler ile çelik ve alüminyum ihracatına ABD tarafından uygulanan gümrük tarifeleri, Euro Bölgesi’nde ekonomik büyümenin yavaşlayabileceğine işaret etmekte.

Üçüncü çeyrekte ham petrol fiyatları artarken, endüstriyel metal fiyatlarındaki görünüm ABD ve Çin arasındaki dış ticaret geriliminin de etkisiyle daha ılımlı seyretti. Enflasyon, yükselen petrol fiyatlarına bağlı olarak, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler gruplarında yükseldi. Diğer taraftan, küresel finansal koşullar bir önceki Enflasyon Raporu dönemine göre sıkılaştı. Amerikan Merkez Bankası’nın para politikasındaki normalleşme sürecine bağlı olarak üçüncü çeyrekte uzun vadeli faizlerde artış kaydedildi. Bu dönemde, gelişmiş ülkelerde getirilerin yükselmesi ve uluslararası ticarete ilişkin korumacılık eğilimlerinin güçlenmesi, küresel finansal piyasalarda oynaklıklara yol açtı. Gelişmekte olan ülkelerin risk primleri yükselirken, portföy çıkışlarına bağlı olarak para birimlerinde değer kaybı gözlendi."

Çetinkaya, gelişmekte olan ülkelerden portföy çıkışlarının hızlandığı bir konjonktürde Türkiye'de döviz piyasalarında ağustos ayında yaşanan dalgalanma, alınan tedbirler ve eylül ayındaki güçlü parasal sıkılaştırmayı takiben zayıfladığını ifade ederek, enflasyon beklentileri ve risk primindeki artış nedeniyle piyasa faizlerinin, yüksek seviyesini koruduğunu söyledi. 

Bu gelişmeler doğrultusunda bankaların fonlama maliyetlerinde artış kaydedildiğini, kredi-mevduat faiz farkının üçüncü çeyrekte tarihsel ortalamalarının üzerinde gerçekleştiğini, böylelikle, kredilerin büyüme hızındaki yavaşlamanın üçüncü çeyrekte daha belirgin hale geldiğini aktaran Çetinkaya, sözlerine şöyle devam etti:

"Tüketici enflasyonu yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 24,5 seviyesine ulaştı. Türk lirasının bu dönemde yüzde 37 civarında değer kaybetmiş olması enflasyondaki yükselişin en önemli belirleyicisi oldu. Yıllık enflasyondaki artışın alt gruplar geneline yayılması ve döviz kuru geçişkenliği görece düşük olan ürün gruplarında dahi yüksek fiyat artışları kaydedilmiş olması, fiyatlama davranışının belirgin şekilde bozulduğuna işaret etmekte. Bu gelişmede, döviz kurlarında yükselen oynaklığın enflasyon belirsizliğini artırması, döviz kurundan tüketici enflasyonuna geçişkenliğin güçlenmesi ve geçmiş enflasyona endeksleme eğiliminin yaygınlaşması belirleyici oldu."

Çetinkaya, iç talep koşullarının üçüncü çeyrek itibarıyla enflasyonu düşürücü yönde etkilemesine karşın, turizmdeki olumlu görünümün sürmesinin, bu sektörle bağlantısı güçlü kalemlerde fiyat artışlarına neden olduğuna işaret ederek, "Ayrıca, üretici enflasyonu kaynaklı maliyet baskıları da tüketici enflasyonu üzerinde belirleyici olmakta. İktisadi faaliyet, yılın ikinci çeyreğinde yavaşlamakla birlikte Temmuz Enflasyon Raporu’nda öngörülenden bir miktar daha kuvvetli gerçekleşti. İkinci çeyrekte yurt içi talepteki zayıflamaya bağlı olarak ithalatın gerilemesi ve turizmdeki toparlanmanın güç kazanmasıyla birlikte net ihracat dönemlik büyümenin temel belirleyicisi oldu. Döviz kurlarındaki yüksek oynaklık, belirsizlik algılamalarındaki bozulma ve finansal koşulardaki sıkılaşma nedeniyle iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın üçüncü çeyrekte devam ettiğini değerlendiriyoruz." diye konuştu.

"Fonlama stratejisinde de değişikliğe gittik"

Murat Çetinkaya, mayıs ve haziran aylarındaki parasal sıkılaştırmanın ardından, temmuz ayındaki PPK toplantısında politika duruşlarını değiştirmediklerini hatırlatarak, "Karar metnimizde iç talep koşullarındaki yavaşlama ile para politikasının gecikmeli etkilerinin izlenmesi gerektiğini ifade etmiştik. Bununla birlikte enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyelerin fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmesinden ötürü sıkı para politikasının uzun bir müddet korunmasının gerekebileceğini değerlendirmiştik. 10 Ağustos 2018 tarihinde döviz piyasalarında gözlenen sağlıksız fiyat oluşumları ve artan oynaklıklar neticesinde döviz ve TL likiditesine yönelik önlemler aldık. Ayrıca fonlama stratejisinde de değişikliğe gittik." ifadelerini kullandı.

Eylül ayındaki PPK toplantısında ise fiyatlama davranışındaki bozulmanın enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü risk oluşturması nedeniyle, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla güçlü bir parasal sıkılaştırmaya giderek politika faiz oranını yüzde 24’e yükselttiklerini aktaran Çetinkaya, şunları kaydetti:

"Ayrıca, fonlamanın tamamının haftalık repo ihaleleri yoluyla sağlanması uygulamasına geri dönüldü. Ekim ayındaki PPK toplantısında, finansal koşullardaki sıkılaşmanın da etkisiyle iç talep koşullarındaki zayıflamanın enflasyon görünümündeki bozulmayı kısmen sınırlayacağı değerlendirmesine karşın, fiyatlama davranışlarına dair yukarı yönlü risklerin devam etmesinden ötürü sıkı parasal duruşumuzu koruduk. 

Ülke risk priminde çeyrek ortalamaları itibarıyla gözlenen artış ve döviz kurunda yaşanan değer kaybı kur takası faizlerinin tüm vadelerde Temmuz Enflasyon Raporu’na göre yükselmesine neden oldu. Türk lirasının ima edilen oynaklığı ve uzun vadeli Türk lirası faizleri ağustos ayında belirgin yükseldikten sonra alınan tedbirlerin ve güçlü parasal sıkılaştırmanın etkisiyle eylül ve ekim aylarında geriledi. Bankaların kredi koşullarında gözlenen sıkılaşma ve iktisadi faaliyetteki yavaşlamaya bağlı olarak kredi talebindeki düşüşün etkisiyle yılın üçüncü çeyreğinde kredi büyümesi belirgin şekilde geriledi."

Çetinkaya, finansal koşullar endeksinde ikinci çeyrekte gözlenen sıkılaşmanın üçüncü çeyrekte daha da güçlendiğini dile getirdi.

AA