Türkiye'nin DEAŞ terörüyle mücadelesinde bir milat: Fırat Kalkanı

Fırat Kalkanı Harekatı tamamlandığında sadece DEAŞ'a büyük bir darbe vurulmakla kalmadı, PKK/PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde bir koridor oluşturma hedefi de sona erdirilmiş oldu.

İstanbul

Prof. Dr. Serhat Erkmen, 8. yıl dönümünde Türkiye'nin DEAŞ'la mücadelesinde ve Suriye'nin bütünlüğünü koruma misyonunda bir dönüm noktası teşkil eden Fırat Kalkanı Harekatı'nı AA Analiz için kaleme aldı.

***

Bundan tam 8 yıl önce 24 Ağustos 2016’da Türk Silahlı Kuvvetleri, DEAŞ terör örgütünü etkisiz hale getirmek üzere Cerablus’tan başlayan bir harekatı hayata geçirmişti. 200 günden fazla süren ve 2017 Mart ayının son günlerinde tamamlanan Fırat Kalkanı Harekatı (FKH) o ana değin Suriye’de DEAŞ’a vurulan en ciddi darbe olmuştu.

Fırat Kalkanı Harekatı neden yapıldı?

Suriye o kadar değişken bir gündeme sahip ki; birçok kişi 10 yıl kadar önce DEAŞ’ın Suriye’nin üçte birinden fazlasını etkisi altına aldığını hatırlamakta güçlük çekiyor. Oysa Türk kamuoyunun DEAŞ tehlikesini sadece bu örgütün Türkiye’de neden olduğu tehdit bağlamında değil Suriye ve Irak’taki etkisi bağlamında da mutlaka aklında tutması lazım.

DEAŞ, Irak’ta ABD işgali sonrasında kurulan El Kaide tabanlı örgütlerin genişlemesi ve Suriye İç Savaşı’nın etkisiyle dönüşmesiyle 2013 Nisan’ı kuruldu. Kökleri yıllar öncesine gitmesine rağmen yeni bir lider kadro ve özellikle bölge dışından gelen militanlarla büyüyen örgüt, 2014 yılı haziran ayında sözde bir hilafet ilanıyla tüm dünyanın dikkatini çekmişti. Birçok devlet DEAŞ’ı bu olaydan sonra terör örgütü olarak kabul etti. Oysa Türkiye DEAŞ’ı 30 Eylül 2013’te terör örgütleri listesine dahil etmişti. Türkiye bu kararla DEAŞ’ı resmen terör örgütü listesine alan ilk üç devletten biri oldu. Nitekim bu örgüt pek çok Batı ülkesinden önce Türkiye’de terör eylemleri gerçekleştirdi.

DEAŞ, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki ilk eylemini 20 Mart 2014 yaptı. O tarihten günümüze 21 saldırı gerçekleştirdiğini biliyoruz. Bu saldırılarda 15’i güvenlik personeli 309 Türk vatandaşı şehit olurken, 55’i güvenlik personeli 1167 Türk vatandaşı da yaralandı. Fakat terör örgütünün Türkiye’ye yönelik tehditleri ülke içi ile sınırlı kalmadı. Irak ve Suriye’de çok sayıda saldırı gerçekleştiren terör örgütü çok sayıda güvenlik gücümüzün şehit edilmesine ve yaralanmasına neden oldu. Dolayısıyla FKH’nin ilk hedefi DEAŞ terör örgütünün Türkiye’ye yönelik terör saldırılarını ortadan kaldırmak ve bu örgütü Türkiye sınırından tamamen uzaklaştırmaktı. Fakat harekatın tek hedefinin bu olduğunu söylemek doğru olmayacaktır.

DEAŞ Suriye’de sadece terörist bir örgüt değildi, aynı zamanda ülkenin parçalanmasını isteyen aktörler için kullanışlı bir araçtı. Suriye’de bulunan bir başka terör örgütü olan PKK/PYD, DEAŞ’ın elinde bulundurduğu bölgeleri birer birer ele geçirerek Türkiye’nin güneyinde bir terör koridoru yaratmayı ve uzun vadede Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmasını hedefliyordu. 2016 yılı ortalarına gelindiğinde PKK/PYD bir yanıyla Afrin’den diğer yanıyla Ayn el-Arap üzerinden harekete geçerek DEAŞ’ın elindeki bölgeleri büyük çatışmalar olmaksızın eline geçiriyordu. FKH işte böyle bir ortamda Afrin ve Menbiç’ten iki kol halinde ilerleyen PKK/YPG'li teröristlerin arasına bir kama biçiminde girmek üzere planlandı. Nitekim FKH tamamlandığında sadece DEAŞ'a büyük bir darbe vurulmakla kalmadı, PKK/PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde bir koridor oluşturma hedefi de sona erdirilmiş oldu.

FKH sonrası DEAŞ'la mücadele

2 bin 600'den fazla DEAŞ militanının etkisiz hale getirilmesiyle El Bab'tan Afrin'e kadar 2 bin kilometrekarelik bir alanın terörden temizlenmesiyle sonuçlanan Fırat Kalkanı Harekatı birçok açıdan bir dönüm noktası oldu. Öncelikle DEAŞ özellikle El Bab’taki çatışmalar sırasında çok sayıda tecrübeli militanını kaybetti. Ayrıca örgütün gelir elde ettiği Suriye içindeki kritik merkezlerden biri olan El Bab’ın Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından kontrol altına alınması, DEAŞ için önemli bir ekonomik kayıp anlamına geliyordu. Son olarak örgütün ideolojisi ve propagandası için büyük önem taşıyan Dabık ve civarını kaybetmesi, DEAŞ’ın söylem üretme kapasitesine darbe indirdi. Ancak Türkiye'nin DEAŞ'la Suriye topraklarındaki mücadelesi FKH ile sona ermedi.

Türkiye'den FKH ile aldığı darbeyi unutmayan DEAŞ terör örgütü Türkiye içinde eylem girişimlerine devam etti. Türkiye güvenlik güçlerinin son 8 yılda 80'den fazla DEAŞ ve bağlantılı örgüt kaynaklı terör eylemini engellemiş olması örgütün Türkiye’ye yönelik tehdidini göz önüne sermesi açısından önemli bir göstergedir. Nitekim yine FKH’nin başladığı 2016’dan günümüze Türkiye içinde düzenlenen 8 binden fazla operasyonda 20 binden fazla DEAŞ şüphelisinin gözaltına alınması ve örgütün sözde bakan, komutan, eylem sorumlusu, lojistikçisinin tutuklanması Türkiye’ye yönelik tehdidin seviyesinin anlaşılması için önemli verilerdir. Fakat Türkiye’nin DEAŞ'la mücadelesinin sadece ülke sınırları içinde kalmadığını da hatırlamamız gerekiyor.

FKH’den sonra operasyonun adıyla anılan bölgede DEAŞ üyelerine yapılan operasyonla çok sayıda örgüt hücresi çökertildi ve gerek Suriye’de gerekse Türkiye’de eylem arayışında olan militanları yakalandı. Bunun da ötesinde örgütün 4'üncü sözde lideri olarak ilan edilen Ebu Hüseyin el Kureyşi, Türk güvenlik güçlerinin Suriye’de gerçekleştirdiği bir operasyonla 29 Nisan 2023’te etkisiz hale getirildi. Nihayetinde Suriye’nin çöl bölgelerinde sıkışan militanların diğer bölgelere ve uluslararası alana açılma çabalarıyla mücadelede en aktif rollerden birini yine Türkiye oynadı.

Türkiye, DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) üyesi ve yine DMUK çerçevesindeki Yabancı Terörist Savaşçılar Çalışma Grubu’nun eş başkanı olarak özellikle Suriye’den dünyanın başka bölgelerine gitmeye çalışan militanlara karşı yürütülen faaliyetlerde başı çekiyor.

FKH, Türkiye’nin güvenliğine yönelik bir terör tehdidini ortadan kaldırmakta oynadığı rol kadar Suriye’nin geleceğinde parçalanmaya neden olabilecek bir koridorun engellenmesindeki önemi açısından da hafızalarımızda yer etmelidir. FKH, daha sonra gelen operasyonlar için bir öncü niteliğinde olduğu kadar sonuçları itibarıyla DEAŞ'ın yerel ve global anlamda zayıflatılmasında derin bir darbe etkisi yapması nedeniyle unutulmamalıdır. [Prof. Dr. Serhat Erkmen, Akademisyendir.]