TBMM Başkanı Cemil Çiçek, tutuklu milletvekilleri konusunda çok çaba sarf ettiğini ifade ederek, "Hatta değil protokol icabı, gitmemem gereken yere bile gece yarısında kalkıp gitmişimdir. Bunun şahitleri, ispatları var, günü gelir, bunların hepsini açıklarım" dedi.
Çiçek, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, Meclis'in 2014 yılı bütçesine ilişkin milletvekillerinin soru ve eleştirilerini yanıtladı.
Meclis'in yeni halkla ilişkiler binasının teslim tarihinin, sözleşmeye göre 14 Temmuz 2013 olduğunu belirten Çiçek, müteahhitin ise bu işi 2012 yılı sonunda bitireceğine dair taahütte bulunduğunu söyledi. Çiçek, 2012 yılında bitmesi için uğraştıklarını ancak bunun olmadığını dile getirerek, "Bu işin teknik, hukuki sorumluluğu, denetimi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı uhdesinde. Meclis olarak, işe doğrudan müdahalemiz yok ama iş bizim işimiz. Keşke ihale Meclis'in kendi personeli tarafından yapılsaydı ama o zaman böyle bir tercih olmuş. Biz Çevre Bakanlığı'nı sıkıştırdık, bir kısım tarihler ondan dolayı verildi" diye konuştu.
Çiçek, şimdi geçici kabule başlandığını vurguladı.
Binanın mimari görünümü ve başka değerlendirmelere kendisinin de katıldığını ifade eden Çiçek, ancak bunun yarışma projesi olarak kabul edildiğini anımsattı. Çiçek, "Keşke kaplaması içinde olduğumuz binaya uygun olsaydı, yüksek olmasaydı, başka bir sürü şey söylenebilir. Ama yarışma projesidir, detaylı bir sözleşme yapıldı, biz o sözleşmeyi uygulamakla mükellefiz" dedi.
Çiçek, binanın, en kısa sürede bitmesi için uğraştıklarını bildirerek, herhangi bir yolsuzluk iddiasının olmadığını ifade etti. Yolsuzluklar konusunda hassas olduklarını belirten Çiçek, Meclis'in, yasama faaliyetlerini sürdürdükleri salon ihalesi nedeniyle kamuoyunda çok rencide olduğunu, koltukların ceylan derisinden yapıldığının söylendiğini anımsattı.
Çiçek, bu konularda en ufak duyum, başvuru olduğunda iç denetim yollarının derhal çalıştırıldığını, doğrusu varsa üzerine gidip, yanlışı varsa bir an önce sonuçlanmasını arzu ettiklerini söyledi.
Tutanaklarda "bilinmeyen dil" ibaresi kullanılmadığını ifade eden Çiçek, Türkçe dışında, İngilizce de dahil farklı dil kullanılıyorsa, "'Türkçe dışında dil" denildiğini anımsattı.
Denetimde artış
Çiçek, soru önergelerinin, geçen dönemlerde de her zaman sıkıntılı olan konulardan biri olduğuna işaret ederek, Meclis'in bu konuyla ilgili sempozyum da yaptığını anlattı.
"20 binden fazla soru önergesine evet diyen Meclis Başkanlığı, neden 50, 100 taneye hayır desin?" diye soran Çiçek, önce yorum yapıldığını, sonra ona uygun bilgi istenildiğini kaydetti. Çiçek, 20 bin soru sorulduğunu, bin tane daha sorulmasından rahatsızlık duymayacaklarını dile getirdi.
Çiçek, "Yaptığınız ahlaksızlık, vicdansızlık, insafsızlık değil mi?" şeklinde giriş yapıldığını, daha sonra da buna uygun bilgiler istenildiğini, bunun yanlış olduğunu belirtti.
Denetim konularında yüksek artış olduğuna işaret eden Çiçek, sözlü soru önergelerinde yüzde 90, Meclis Başkanlığı'na gelen soru önergelerinde yüzde 40, araştırma önergelerinde yüzde 81, diğer soru önergelerinde yüzde 115 artış görüldüğünü bildirdi.
Çiçek, önergelerde bir başka sıkıntının da bir önergede birden çok bakanlığı ilgilendiren soruların yer alması olduğunu kaydetti. Çiçek, sorulara süresinde cevap verilmesi için hem sözlü hem de yazılı olarak uyarıda bulunduklarını dile getirdi.
"Sınavsız tek kişi bile almadım"
Daha önce Meclis'in katsayısı ve özlük hakları iyi olduğu için herkesin Meclis'e gelmeye çalıştığına işaret eden Çiçek, Meclis Başkanı olup, kanun yürürlüğe girdikten sonra sınavsız bir tek kişi bile almadığını bildirdi.
Norm kadro çalışması yaptırdıklarını, bin 502 fazla personel ortaya çıktığını anımsatan Çiçek, "800 küsürü emekli oldu ama halen 700'ün üzerinde fazla personel var. Yeni personel almadık. Kanun çerçevesinde kişiler alınacak, 4-C'li olan arkadaşlarımıza da belli kontenjan verildi. Ama biz dışardan bir tek adam almadık ki bir de buradan alalım" diye konuştu.
"Göğüslemek gerektiğinde kimse göremiyoruz"
TBMM Başkanlık Divanı toplantısının hemen ardından, "Milletvekillerine 25 bin lira kıyak verilecek" diye bir yaygara koptuğuna işaret eden Çiçek, ancak bu konuyu divanda konuşmadıklarını belirtti. Çiçek, iki divan üyesinin, danışmanların özlük haklarının ne olacağını sorduğunu, kendisinin de "Batı hukukunda şöyle bir uygulama var; milletvekillerine maaş ve her ay bütçe veriliyor. O bütçe ile yasama faaliyetlerini, halkla ilişkilerini sürdürebiliyor" dediğini aktardı.
Çiçek, bu türlü düzenlemelerin ya anayasada dayanağı olacağını ya da anayasada düzenleyeceklerini dile getirerek, "İşe alan milletvekili, tazminatını kim ödeyecek, haksız işten çıkardığında kim ödeyecek? Aklıma benim böyle bir şey gelmişti. 25 bin deyince olduğumuz yerde kaldık. Bir kısım düzenlemelerde, bu yaygaraları hep beraber gördük, milletvekilleri 20 ton et yiyor. Hepimiz biraraya gelince şikayet ediyoruz, göğüslemek gerektiğinde sağımıza, solumuza bakıyoruz, çok da fazla kimse göremiyoruz" diye konuştu.
"Karışacaksam yetki verin"
Kanun Hükmünde Kararname konusunun anayasada yer aldığına işaret eden Çiçek, bunun Meclis gündemine kadar geldiğini kaydetti.
TBMM'ye gelen kanun tasarı ve teklifleriyle ilgili içeriğine müdahale yetkilerinin bulunmadığını belirten Çiçek, komisyonların gündemine, içeriğine, ne zaman toplanacağına Meclis Başkanlığı'nın karışmadığını söyledi.
Çiçek, bazı durumlarda, kendilerine, "Meclis Başkanlığı görevi temsili, niye karışıyor, kendi işine baksın" denildiğini ifade ederek, "Ancak öbür taraftan da niye karışmıyor. Karışacaksam yetki verin, karışmayacaksam bu türlü tenkitlerin bana yapılmaması lazım. Çünkü bir şey yapılacaksa bunun yasal dayanağı olması lazım" dedi.
Bu nedenle içtüzüğü değiştirmeleri gerektiğini dile getiren Çiçek, içtüzük bir yana, herkesin fiili uygulaması, her Meclis Başkanvekilinin farklı uygulaması, her grup başkanvekilinin farklı talebi bulunduğunu söyledi.
"Ali kıran baş kesen değilim"
Çiçek, "Meclis Başkanı şuna niye müdahale etmiyor, temel yasayla ya da bir alanla ilgili yasaya, hiç alakası olmayan metinler buna konuluyor" denildiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eyvallah, bundan şikayetçiyim. Bunu söyledim. Ama dört parti anlaşınca o zaman ne içtüzük ne başka şey kalıyor, biz yaptık oldu oluyor. Ben her gittiğim yere anayasayla gidiyorum. Anayasal dayanaklarına bakarsınız, 'Meclis Başkanı, şuraya dayanarak, şuna müdahale etmesi lazım' dersiniz. Ben ali kıran baş kesen değilim. Keyfi yetki kullananam. Anayasa'nın 6. maddesi açık, hiçbir organ ve kişi, kaynağı anayasa ve yasadan almayan yetkiyi kullanamaz. Kullanırsam, 'Herkes haddini bilsin, görev alanı içerisinde olsun' laflarına, ikide bir muhatap olmak istemem."
Genel Kurul salonu için 15 milyon lira harcandığı eleştirilerine de yanıt veren Çiçek, 85 bin lira harcandığını bildirdi.
"AOÇ arazisi değil"
Çiçek, Başkanlık Divanı'nda, Meclis'e sosyal, eğitim tesisi, kongre merkezi yapılmasına oybirliğiyle karar verdiklerini kaydetti. Buranın, Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) bölgesinde olmakla beraber AOÇ arazisi içinde bulunmadığını belirten Çiçek, 90 bin metrekarelik arazinin 1939'da bira fabrikası kurulması için Tekel Genel Müdürlüğü'ne tahsis edildiğine işaret ederek, "Orasının 1939'dan beri AOÇ ile ilgisi yok ama fabrika orada duruyor. Bize tahsis edilen yerin üzerinde 11 bina var. Orası Tekel Genel Müdürlüğü'nün misafirhanesi, lojmanlarının olduğu, yemek yenilen, düğün yapılan bir yer. 11 bina. TEKEL mensupları, onların yakınları giderken sorun olmuyor, Meclis'e tahsis edilince kıyamet kopuyor. 11 bina yıkıldı, geri kalan kısmı ağaçlandırılıyor, bir çalı kesilmeden Meclis'in ihtiyacı olan bir tesis yapacağız" diye konuştu.
"En çok mesai harcadığım konulardan biri"
Meclis Başkanı olduğu günden beri en çok mesai harcadığı konulardan birinin tutuklu milletvekilleri konusu olduğunu ifade eden Çiçek, şunları kaydetti:
"Bu sözlerimin teyidini Sayın Haberal ve Aygün'den sorun. Siyaset yapma yöntemim var, kabul edilir edilmez. Bu işleri basına haber vererek, gelirken haber vererek, çıkarken beyanet vererek değil... Bir şeyden netice alınamayacaksa, bunu bir beyanat konusu, medyatik mesele olarak kabul ederseniz, içerdekiler bundan büyük ölçüde rahatsız olur ama en büyük acıyı bu kişilerin aileleri çeker. Ha bugün çıktı, ha yarın çıktı. Boş yere umut pompalamanın bir anlamı yok. Ama bilen biliyor ki bu iş için çok çaba sarf ettim, hatta değil protokol icabı, gitmemem gereken yere bile gece yarısında kalkıp gitmişimdir. Bunun şahitleri, ispatları var, günü gelir, bunların hepsini açıklarım. Ama biz bu işe gelince beyanat vermenin ötesinde çok fazla bir şey yapılamadı. Beyanat sorunu çözmüyor daha da karmaşık hale getiriliyor.
Tutuklu milletvekili kavramı bile bu sorunu anlatmaya yetmiyor, 5 tutuklu milletvekili var, halbuki 7 kişi deniliyor. 10 milletvekilini ilgilendiriyor. 10 olduğunu söyleyen benim, herkes kendi zaviyesinden bakarak değişik rakam söylüyor. 5 milletvekili tutuklu, biri hükümlü tutuklu, 3'ü hükümlü serbest, biri kesin hükümlü. Yanlış kural, bu anayasada durduğu sürece, bu soruna teker teker çözüm arıyoruz. Anayasada 83, 84, 76 ve 14. maddeler değişmediği zaman köklü çözüm bulma imkanınız yok. Uzlaşılan 60 madde içinde, en çok konuştuğumuz bu konu yok. 84 tek başına yetmiyor. Hükmü kesinleşmiş olanlarla ilgili bu. 83 ne olacak? Tahliye ile bu işi çözeceğiz dedik tahliye de çözmüyor. Yol yakınken... Bir temas başladı, doğru yanlış, bu benim dışımda. Uzlaşma Komisyonu'nun, yepyepi bir anayasa için kurulduğuna kaniyim. 60 maddelik ürün çıktı, partiler nasıl değerlendirir, birlikte mi, ayrı ayrı mı, ikili, üçlü, dörtlü olur, Meclis Başkanı olarak bu istikamette bir şey söyleyemem. Ama şu meseleyi, hepimiz mesele olarak kabul ediyorsak, gün de bugündür.
Gelin bu işi düzeltelim, bu işi başkalarının insafına veya kişisel çözümlere bağlamayalım. Tutuklu milletvekilleri meselesi demokrasi açısından sıkıntılıdır, eksikliktir, ayıptır. Bunu çeşitli kereler söyledik ama sorunu çözme açısından bir şey ifade etmiyor. Ümit ederiz ki bütün bu sıkıntılar, belki yeni bir anayasının yapılmasını hızlandırır, 60 madde yerine 90, 100 maddeye çıkarız. Kendi hukukumuzu çözemedik, içtüzükte, anayasada çözemedik, statümüzle ilgili yasayı belli bir yere kadar getirdik, dünya kadar zılgıt yedik yarıda bıraktık. Hiçbir şeyi çözemeyip, sadece şikayet eden bir kurum olduğumuz takdirde, bu bizi sıkıntıya sokuyor."