"Aziz Yıldırım'ın gücü bana yetmez" diyen Hıncal Uluç "Aziz Yıldırım'ın bir telefonu birtakım medya organlarında bazı insanların ayağını kaydırmaya yetiyor. Açık söylüyorum; gücü yetse benim ayağımı da kaydırır. Ama bana gücü yetmiyor. Yeterdi belki de... Bu şike davalarıyla falan bu hallere düşmeseydi, belki yeterdi!.. " dedi. (SABAH)
Galatasaray, Akhisar'a yenildi, hataları vardı ama herhalde bu kadar olayın arasında en suçsuz adam Mancini'ydi. Siz Mancini'nin son iki maçtaki performansıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Mancini ile zerre kadar alakası yok. Ünal Aysal-Bülent Tulun ikilisi tarafından Fatih Terim'in ayağı kaydırılmış, adama teklif edilmiş, o da gelmiş. Galatasaray'da topu topu 3 tane antrenman yapmış. Bu arada bir Juventus maçı oynanmış, sakatlıklar, cezalı oyuncular var. Galatasaray sahaya 16 kişi çıktı. Galatasaray'ın 18 kişisi yok, o hale gelmiş.
Akhisar, Türkiye'nin en iyi futbol oynayan takımlarından biri... 'Mancini'yi yerin dibine batıracağım' diye Hamza Hamzaoğlu'nun büyük başarısını görmezden gelmenin alemi yok.
Mütevazı kadrosu ile sahasında 8'de 8 yaparak müthiş bir başarının altına imza attı.
O takım Akhisar'da Trabzon'u yendi, Beşiktaş'ı da yener, Fener'i de yener. Hepsini yenebilir. Bir de Torino'dan geliyorsun, deplasmanda böyle bir rakiple oynuyorsun.
Mancini'nin bana sorarsan bir tane yanlışı vardı: Devre arasında Sabri'yi oyundan aldı. Sabri, Galatasaray'ın en hırslı, en koşan ve takımı da beraber koşturan adamıydı. Onun yerini tutacak adam geri kalanlar içinde yok.
Yayıncı kuruluşta ve gazetelerde hala Drogba palavraları devam ediyor. Drogba attığı gol pozisyonundaki hamlesi için bu takımda oynuyor sadece... Onun dışında Drogba oyunda yok. Kimse kimseyi kandırmasın. Ama gol pozisyonlarındaki ustalığı yüzünden oyunda tutuluyor, aynen Fener'in Alex'i kullanması gibi... Drogba'nın takımı 10 kişi oynatmasına 80-85 dakika razı olabilir Galatasaray ama Drogba 'o golü atsın' diye oynatılırken Galatasaray 10 kişi oynamıyor, 9 kişi oynuyor. Çünkü Sneijder hiç oynamıyor.
İnanamıyorum; Sabah gazetesinde Rıdvan'ı (Dilmen) okuyorum, "Sneijder; Yekta, Ceyhun ve Burak'tan daha iyi oynamış ama yine kötüymüş!" Nasıl iyi oynamış ya!.. Yekta'dan, Ceyhun'dan, Burak'tan nasıl iyi oynadı, hangi iyi hareketi yaptı. Taktiksel olarak ne işe yaradı, Galatasaray'ın oyununa hangi katkıyı yaptı, Rıdvan bana bir anlatsın! Telefon etsin anlatsın, odama gelsin anlatsın; 'Hıncal sen şunu görmedin' desin. Yine bol miktarda sahte koşu, yine bol miktarda yanlış pas... Galatasaray'ı 9 kişi oynatmakla kalmadı rakibi de fazla oynattı. Bu Sneijder dururken Sabri'yi oyundan alması yanlıştı.
Bir de Umut'u oyuna sokmakta çok geç kaldı bence... Burak ile başlamasına hiç itiraz etmiyorum.
Ama adam haklı, "En az bir aya ihtiyacım var" diyor. Yine de iyi... Ben Mancini'nin yerinde olsam, 'Takımı ancak ligin ikinci yarısında toplarım. Çünkü bu takımın şiddetle transfere ihtiyacı var' derdim.
Fatih Terim'i yok etmek için, Fatih Terim'in verdiği listeden kimseyi transfer etmeyen çilekçiler, bu takımı 16 kişi ile sahaya çıkacak hale düşürdüler.
Vedat İnceefe, istifasını verdikten sonra Galatasaray Başkanı Aysal hakkında çok ağır ifadeler kullandı.
Bunları söylemişse, yazmışsa terbiyesizlik yapmış. Bunlar Ünal Aysal'ı yıpratmaz, güçlendirir. 'İşte benim muhaliflerimin ağzına bakın' dersin biter gider ve birden mağdur duruma düşersin ve haklı görünürsün halkın nazarında...
Taraftarların, Terim'e desteği sürüyor. Akhisar maçı öncesi ve sonrasında destek tezahüratları vardı. Bu destek Mancini'yi ve futbolcuları nasıl etkiler?
Bu konuda en doğru lafı yine Mancini etmiş; "Bu kadar başarılı bir hocanın ardından tribünlerin bağırması normal..." Niye etkilesin ki!..
Şimdi Türkiye'de önemli sorun hakemler... Bu hakemleri besleyen ve bu yönde beyinlerini yıkayan medyamız...
Arka arkaya iki utanç verici yönetim izledim ben; ikisinde de medya göklere çıkardı. Galatasaray maçının ve Fenerbahçe maçının hakemleri...
Galatasaray maçının hakemi Barış Şimşek, 'Galatasaray puan almasın' diye elinden gelen her şeyi yaptı. Bütün yorumlarını Galatasaray aleyhine yaparsa o hakemin tarafsız olduğunu bana kimse anlatamaz.
Bir matematik söyleyeceğim: Maçı dört dakika uzattı. Bu dört dakikanın son dakikası içinde Hamza bir oyuncu değiştirdi. O oyuncu sahanın diğer tarafından bu tarafa yavaş yavaş yürüyerek geldi, oyundan çıktı, öbür oyuncu girdi. En az 35-40 saniye sürdü onun dışarı çıkışı... Dördüncü dakika bitti, düdüğü çaldı. 30 saniye evvel olmuş olay!..
FIFA diyor ki 'Her oyuncu değişikliğine yarım dakika ekleyin yorum olarak.' Ama; 'Ne olur ne olmaz, Galatasaray o 30 saniyede bir gol atabilir, hazır üç puan kaybetmişken bir an evvel maçı bitireyim!' Çünkü bütün maçı o kafayla yürüttü.
Aynı hareketi Akhisarlı yapıyor devam, Galatasaraylı yapıyor faul!.. Galatasaraylıya yapıyorlar devam, Akhisarlıya yapıyorlar faul!..
Hüseyin Göçek aynı derecede Fenerbahçe yanlısıydı yorumlarında... O da damgayı son saniyede vurdu. Sow'un röveşatasına faul vermeyecek hakem dünyada yok. Gol olsa maç bitiyor, santrasız. O röveşataya 'devam' dedi!
Maçın skorunu değiştirecek; Fenerbahçe'yi bir puandan üç puana yükseltecek, Trabzonspor'u bir puandan sıfıra düşürecek röveşata gözünün önünde oldu 'devam' dedi!
Yayıncı kuruluştan artık utanıyorum. Hem spikerleri hem de arkasından yorum yapan Maratoncularıyla, Markus Merk başta... Yani bir Fenerbahçe-Trabzon yorumu yaptı, felaket... Aynı hareketleri arka arkaya görüyorsun; Trabzon'a gelince 'Fenerbahçeli oyuncunun yaptığına faul yeter, faul bile yoruma bağlı, kart gerekmez', Fenerbahçe'ye gelince 'Muhakkak Trabzon'a kart gösterilmesi lazım!' İnanamıyorum ya! Markus Merk gibi bir adam böylesine eyyamcı...
Erman Toroğlu'nun niye kovulduğu anlaşılıyor. Markus Merk orada Fenerbahçe'yi ve maçın hakemini savunmakla görevli birisi ve Markus Merk'in artık insanı çıldırtan yorumlarına 'ses' çıkartmıyor sevgili Şansal kardeşim!.. Bütün maç boyu bir tane Fenerbahçe aleyhine yorum yaptı; "Hakemin verdiği karar doğrudur" dedi, Şansal, ilk defa müdahale etti ve "Ben buna katılmıyorum" dedi!
Bu, 'Ondan evvel Markus Merk'in söylediği bütün saçmalıklara katılıyor' demek. Şansal'a yakışır mı bu!
Bir korkunç hakem müessesesi, ondan da daha korkunç bir yayıncı kuruluş müessesesi, üstüne de bu zavallı federasyonla Türkiye'de futbol giderek izlenmez hale geliyor.
Bizi futbola bağlı tutan tek şey Avrupa maçları... Trabzon ve Galatasaray oradan ayaklarını çekerlerse bitmiş; yazıklar olsun.
Erman Toroğlu ile Hürriyet'in de yolları ayrıldı. Toroğlu'nun reklamda oynadığı gerekçesiyle gönderilmesini doğru buluyor musunuz?
Orada hukuken konuşuyorum; Hürriyet haksız.
Sabah gazetesinde 'Benim elemanlarım reklamlarda görünemez' diye alınmış bir karar var mı; yok. Bu şu demektir: Ben Ağaoğlu ile iki yıllık bir anlaşma yapabilirim. Tamamen benim vicdanıma kalmış. Ağaoğlu bana 'Yeni inşaatlarımda istediğin yerden sana iki daire, üstüne de şu kadar para vereyim. Gel benimle iki sene anlaşma yap' diye bir teklif yapabilir. Bunu önleyecek kendi vicdanımdan başka hiçbir şey olmadığına göre ben bu anlaşmayı yaparım ve ilk senenin reklam filmini çekerim. Bu reklam filmi yayınlanmaya başlar.
Ondan sonra Sabah gazetesi 'Benim elemanlarım reklamlarda yer alamaz' diyebilir. Tamam... Ama hukukta kurallar geçmişe yönelik yürümez. Ben de Sabah gazetesine derim ki 'Arkadaşlar, benim bu arkadaşlarla iki yıllık sözleşmem var. Bu sözleşmem bitene kadar ben bu reklam filmlerini yapmaya devam edeceğim.' Onlar da 'peki' derler ya da beni kovarlar!..
Aslında sinyaller geliyor gibiydi. Son dönemde Toroğlu'nun Hürriyet'teki yeri maç yazılarıyla sınırlı kalmaya başlamıştı.
Rahatsız çünkü... Aziz Yıldırım rahatsız Erman Toroğlu'ndan... Bu işlerin arkasında Aziz Yıldırım var. Erman'ı Digiturk'ten kim kovdurdu? Kabloları kesilen, kameralarına tribünlerde yer gösterilmeyen Digiturk nasıl muma döndü ve nasıl en azılı Fenerbahçeli oldu? Hürriyet farklı mı zannediyorsunuz?
Aziz Yıldırım'ın bir telefonu birtakım medya organlarında bazı insanların ayağını kaydırmaya yetiyor. Açık söylüyorum; gücü yetse benim ayağımı da kaydırır. Ama bana gücü yetmiyor. Yeterdi belki de... Bu şike davalarıyla falan bu hallere düşmeseydi, belki yeterdi!..
Golsüz sona eren Fenerbahçe-Trabzonspor maçının sonunda saha içinde ve dışında olaylar meydana geldi. İsterseniz sondan başlayalım... Selçuk'la başlayan saha içi ve Hacıosmanoğlu'na otopark çıkışı gösterilen büyük tepki ile sona eren olaylarla ilgili neler söyleyeceksiniz? Bir güvenlik zafiyeti var mıydı?
Fenerbahçe'nin otoparklarında garip olaylar oluyor? Şükrü Saracoğlu'nun otoparkında Aurelio, Ricardinho'ya saldırmıştı.
Yıllar önce Dereağzı Tesisleri otoparkında, Rüştü, geçen hafta İçişleri Bakanı Muammer Güler'in talimatıyla başlatılan operasyonda yakalananların başında gelen bir Fenerbahçe amigosu tarafından dövülmüştü.
Bu otoparklarda, Allah göstermesin cinayet işlenebilir, her şey olabilir. Önlem alınması için illa bir facianın olması mı gerekiyor? İlla birisi ölmeli mi, kan mı dökülmeli?
Trabzon Başkanı Hacıosmanoğlu'nun sözünü sakınmadan, ileri geri konuştuğu biliniyor. Aziz Yıldırım hakkında söyledikleri de biliniyor. Onu o ıssız otoparkta birilerinin bekleyeceğini tahmin etmek için kahin olmak gerekmez. Hacıosmanoğlu ucuz kurtuldu ama o 'ucuz kurtuldu' diye Saracoğlu ve diğer kulüplerin stat otoparkları kaderine mi teslim edilecek?
Maçın sonundaki olaylar bence büyütülecek cinsten değil. Hemen hemen her maçın sonunda hele de böyle çekişmeli, mücadele içinde geçen bir maçın sonunda futbolcular birbirlerine diklenirler, horozlanırlar. Onur ile Selçuk arasında tam bir horozlanma sahnesi izledik. Orada yangına körükle gidenler vardı. Mesela Fenerbahçe kaptanı ve kalecisi Volkan... Araya girenler vardı ve fazla büyümeden bitti tartışma...