İstanbul
Kamuoyunda "yüksek karlı gizli fon" adıyla bilinen dolandırıcılık olayında, birleştirme talepli hazırlanan iddianamelere ilişkin yargılamalarda mahkeme heyeti, dava dosyalarının ana dava dosyasıyla birleştirilmesini kararlaştırdı.
İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde Süleyman Aslan ve Mojtaba Haghani'nin ardından bugün devam eden yargılamalarda, Atilla Baltaş, Mert Zeydanlı, Ömer Kahraman, Merve Yılmaz ve Tanın Yılmaz'ın "müşteki" Nur Erkasap'ın ise "müşteki-sanık" olarak yer aldığı dava dosyaları görüldü.
Art arda yapılan duruşmalardan ikincisine müşteki Atilla Baltaş ve tutuklu sanık Seçil Erzan ile taraf avukatları katıldı.
Baltaş'ı dolandırmadığını, aksine onun kendisinden fazla para aldığını savunan Erzan, 2012'de bankanın Florya şubesine tayin olduktan sonra ödeme yapması gerektiğini, Baltaş'tan bu ödemeler konusunda kendisine yardımcı olmasını istediğini söyledi.
Bunun üzerine Baltaş'ın yaklaşık 400 bin lirayı kendisine yolladığını, daha sonra faiziyle bu parayı Baltaş'a ödediğini ifade eden Erzan, 2020'ye kadar aralarında tekrar para alışverişi olmadığını iddia etti.
Erzan, 2020'de faizle geri ödemesi şartıyla Baltaş'ın tekrar para gönderdiğini, bu paranın toplamda 2 milyon 230 bin dolar olduğunu anlatarak, parayı 635 bin dolar faiziyle geri ödediğini dile getirdi.
Mahkemede Atilla Baltaş'ın kendisine verdiği iddia edilen GPS takılı çantaya ilişkin Erzan, "Bankanın verdiği çanta mavi olandı. O çantanın Semih Kaya'ya da gösterilmesini istiyorum. Özellikle çantayı geri istedim ama bana gelmedi. O çanta bana çipli geldi. Semih Kaya beni Bodrum dönüşü aradı. Çantada çip olduğunu söyledi. Ben bankanın koyduğunu düşündüm. O çantayla önceki sefer Atilla Baltaş’a para vermiştim. O gece Baltaş'ı aradım. Bana 'Çocuklar karıştırıp koymuştur. Çanta mutlaka bankadan getirtilebilir. Semih Kaya çip olup olmadığını tanır.' dedi" diye konuştu.
Erzan, Baltaş'ın bankada hiçbir zaman mevduatının olmadığını, fon ifadesini kullanmadığını, Baltaş'ın verdiği paraları, "Bu bir ticaret." deyip faiziyle aldığını savunarak, "Benim mağduriyet yaşayan bu insanlardan bir lira bile menfaatim olmadı. Kimseyi dolandırmadım. Bu paraları insanların hesaplarından almadım, sahte bir hesap açmadım. Dekont vermedim. Bana o paralar verilirken bankanın kameralarının gördüğünü düşünüyorum. Çoğu insan paraları valizle banka önünden aldı." ifadelerini kullandı.
Merve ve Tanın Yılmaz'ın "müşteki" olarak yer aldığı duruşma
Bu duruşmanın ardından mahkeme heyeti, Merve ve Tanın Yılmaz'ın "müşteki" sıfatıyla yer aldığı 3. duruşmayı yaptı.
Söz konusu iddialara ilişkin Erzan, iki müştekinin de kendisinden fazla para aldığını öne sürdü.
Erzan, mahkeme başkanının, "Merve ve Tanın Yılmaz'dan ne adı altında, ne kadar para aldın?" sorusu üzerine, "200 bin liralarını benim hesabımda değerlendirilmesi karşılığında verdiler. Özellikle Merve kendi ailesine küçük küçük krediler kullandırarak, 'Tanın'a nasıl para ödüyorsan bunu da değerlendir, bana para öde.' diyerek paralar verdi. Merve 900 bin dolar, Tanın 500 bin dolar üzerinde fazla para aldı." yanıtını verdi.
Mahkeme "yüksek karlı gizli fon" dolandırıcılığına ilişkin Nur Erkasap'ın "müşteki-sanık", Mert Zeydanlı ve Ömer Kahraman'ın ise "müşteki" olduğu son dava dosyasının yargılamasını da gerçekleştirdi.
Bu davada da Seçil Erzan savunmalarına devam ederken, Nur Erkasap ise ilk kez hakim karşısına çıktı.
Erzan savunmasında, Erkasap'ın kendisine Fatih Terim'in yönlendirmesiyle geldiğini öne sürdü.
Terim'in kendisini arayarak, "Seçil bana nasıl kazandırıyorsan aynı şekilde Nur'a da kazandır" dediğini iddia eden Erzan, "Bizde ve başka bir bankada mevduatları vardı. Bana onları elden nakit verdi. Tam hatırlamıyorum. Nur Erkasap'a 'Ben sana faiziyle geri öderim.' dedim. Gerçek bir dolandırıcılık işlemi yapsaydım paraları hesaba yatırırdım. Dönem dönem küçük miktarlar ödedim. O dönemde hoca gayrimenkullerini satamıyordu. Bunları satabilmek için Ömer Kahraman Nur Hanım'ın hesabına para gönderdi. Ömer’in para gönderdiğinden hocanın haberi yok." diye konuştu.
Erzan, müşteki Zeydanlı'nın da parasını aynı şekilde aldıklarını söyledi.
Erkasap'a Terim'in gayrimenkullerini satabilmesi için para bulamadığını söylediğini kaydeden Erzan, Zeydanlı'nın para göndereceğini belirtip, senedi Erkasap'ın imzalamasını istediğini ifade etti.
Erzan, üçünün bir araya geldiği bir kafede Erkasap'ın senedi imzaladığını aktardı.
Nur Erkasap'ın ifadesi
Duruşmada Erzan'dan sonra söz verilen Erkasap ise sanığa 500 bin dolar verdiğini ancak 80 bin dolar geri alabildiğini söyledi.
Ömer Kahraman isimli müştekiyi tanımadığını anlatan Erkasap, şunları kaydetti:
"Seçil bana, 'Abla ben gelemiyorum' deyince ben de 'Tamam alırım.' dedim, hesabıma para geldi. Volkan beni aradı, 'Nur abla sana para göndereceğim, bunu Seçil'e gönderir misin?' dedi. Ben de aynı aileden olduğumuz için sorgulamadım, 'Tamam' dedim. Bu fon olayında bir açık oluyormuş, bu açığı kapatmak için kendisi Mert Zeydanlı'dan para bulmuş, bana da söyleyince paramı kurtarmak için düşünmeden o senedi imzaladım, daha sonra senedimi aldım. Fatih Terim fonu diye değil, Hakan Ateş ve akrabalarının içinde olduğu bir fon olduğunu söyledi. Seçil'den şikayetçiyim, davaya katılmak istiyorum."
Mahkeme heyeti, ara kararında, tüm dava dosyalarının ana dava ile aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğu gerekçesiyle birleştirilmesine karar verdi.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, sanık Seçil Erzan'ın bir bankanın Levent'teki şubesinde müdür olarak çalıştığı ve müşteki Bülent Çeviker'den kişisel güven ilişkisine dayalı 2 milyon dolar alarak yüksek kar vaadiyle yeniden kendisine iade edeceğini bildirdiği kaydediliyor.
İddianamede, para karşılığında yazılı evrak verildiği ancak müşteki Çeviker'in daha sonra Erzan'a ulaşmaya çalışsa da bunun gerçekleşmediği, durumu bankaya bildirdiği, banka tarafından araştırma yapıldığı, Erzan hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ifade ediliyor.
Sanık Erzan'ın bu yöntemle futbolcular, iş insanları ve çeşitli meslek gruplarından müştekilere, yüksek kar getirisi olan güvenilir bir fon bulunduğunu ve kamuoyunda tanınan Fatih Terim ve Hakan Ateş gibi isimlerin bu fona dahil olduğunu söyleyerek müştekileri bu fona para yatırmaya ikna ettiği anlatılan iddianamede, gerçekte ise böyle bir fonun hiç olmadığının tespit edildiği belirtiliyor.
İddianamede, Erzan'ın, müştekilerin verdiği paralara ilişkin sahte belgeler oluşturduğu, bu belgelere bankanın kaşesini ve ıslak imzasını atıp müştekilere teslim ettiği ve dolandırıcılık kastıyla hareket ettiği kaydediliyor.
Sanık Erzan'ın 109 yıldan 358 yıla kadar hapsi isteniyor
Sanık Erzan'ın "özel belgede sahtecilik" ve "tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında nitelikli dolandırıcılık" suçlarından 93 yıldan 305 yıla kadar hapsi isteniyor.
Sanıklar Ali Yörük, Kerem Can, Hüseyin Eligül, Nazlı Can, Atilla Yörük ve Asiye Öztürk'ün de aynı suçlardan 3 ile 98 yıl arasında hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, sanık Rüya Sağır'ın ise "nitelikli dolandırıcılık" suçundan 3 yıldan 10 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor
İddianamede, Süleyman Aslan ve Mojtaba Haghani'nin "tefecilik" suçundan ayrı ayrı 2'şer yıldan 6'şar yıla kadar hapis ve 500 günden 5 bin güne kadar adli para cezasına çarptırılması talep edilirken, Erkasap'ın ise "tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında, kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında dolandırıcılık" suçundan 9 yıldan 30 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
AA