Sis Basmış Yurdumun Dört Bir Yanını
SİS BASMIŞ YURDUMUN DÖRT BİR YANINI
Ocak ayını yarıladık ve sömestre çok az kaldı. Evde sömestre bekleyen çocuk olmadığı için, tatilleri- işim gereği- yapmaya hazırlandığımız etkinliklerden ya da eşten dosttan hissedebiliyoruz.
Oysaki çocukların tatille birlikte karı beklediği ve karın da çocukları reddetmediği iki haftadır sömestr. Bir nevi doğa ve çocuk arasındaki yazılı olmayan akittir esasında…
Geçen sene ne yağmıştı hatırlamıyorum; ama bu sene yolsuzluklar, krizler, istifalar, itirazlar, sürgünler, davalar, mektuplar yağıyor. Tüm bu kirlilikleri örmek içinde Başkent’i sis basıyor.
Bu sisle önümüzü değil, burnumuzun ucunu göremiyoruz. Biri parmağını gözümüzün içine sokana kadar başımıza ne gelecek haberimiz olmuyor. Sadece her yerde sis var onu biliyoruz.
Benim kafam basmaz pek sisin bileşenlerine. Sonuca bakarım. Öksürüşlerime, nefesimin daralışına, bırakın geleceğimi anımı bilmeyişime…
Ben göremiyorum bir gören var mı diye sağa sola sordum onlarında benden pek bir farkı yok. Kimi diyor ki “Sis iyi olur. Beyazlıktır, aydınlıktır” Kimi “Neresi aydınlık? Arkasında neyin olduğunu bilmediğin şeyden aydınlık mı olur?” Kimi diyor ki “Bu sisi kaldırabilecek başka bir güç olmalı” Kimi “Sisten daha güçlü bir hava akımı olmadığına göre keyfini çıkartmalı”
Kısacası sis basmış yurdumun dört bir yanını…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.