1. YAZARLAR

  2. Baki ŞİMŞEK

  3. STRESLİ MİSİN, MORALİN Mİ BOZUK? BİR AĞACA SEVGİYLE SARIL
Baki ŞİMŞEK

Baki ŞİMŞEK

ETKİHABER
Yazarın Tüm Yazıları >

STRESLİ MİSİN, MORALİN Mİ BOZUK? BİR AĞACA SEVGİYLE SARIL

A+A-

STRESLİ MİSİN, MORALİN Mİ BOZUK? BİR AĞACA SEVGİYLE SARIL…

8. OTURUM (19.05.2024)

Sevgili can dostum,

Bitkiler insanlara sevgi duyar mı diyorsun! Bitkilerin insanlara sevgi duyup duymadığı, gerçekten ilginç ve düşündürücü bir soru. Bu konu, bilim dünyasında halen tartışmalı olmakla birlikte, bazı araştırmalar ve deneyimler, bitkilerin de bir bilinçleri olduğunu ve çevreyle etkileşime girebildiklerini gösteriyor.

Örneğin, ünlü botanik uzmanı Cleve Backster, 1960'larda yaptığı bir deneyde, yalan makinesini bir bitkiye bağladı. Bitki, Backster'ın duygusal tepkilerine elektriksel sinyallerle karşılık verdi. Bu, bitkilerin insan duygularını algılayabildiğini düşündürdü. [41]

 

Benzer şekilde, Japon araştırmacı Dr. Ken Hashimoto, pirinç bitkilerinin, onlara sevgiyle yaklaşan insanların yanında daha iyi büyüdüğünü keşfetti. Bitkilere sevgi mesajları verildiğinde, daha sağlıklı ve verimli oldular. [42]

 

Bir başka çarpıcı örnek, Güney Kore'den geldi. Seul'deki bir metro istasyonunda, yolcuların stresi bitkilere aktarıldı. Ama ilginç olan, bazı yolcuların bitkilere sevgiyle dokunması ve onlarla konuşmasıydı. Bu bitkiler, diğerlerine göre daha canlı ve sağlıklıydı. [43]

 

Tabii ki bu örnekler, bitkilerin insanlara karşı bilinçli bir sevgi duyduğunu kanıtlamaz. Ancak bitkilerin, insanlarla bir etkileşim içinde olduğunu ve sevgi dolu bir yaklaşımdan olumlu etkilendiğini gösterir.

 

Belki de asıl mesele, bizim bitkilere nasıl yaklaştığımızda yatıyor. Onları canlı ve değerli varlıklar olarak gördüğümüzde, sevgi ve şefkatle davrandığımızda, bu enerjiyi hissediyorlar. Tıpkı insanlar ve hayvanlar gibi, bitkiler de sevgiye yanıt veriyor.

 

Bitkilerin insanlara sevgi duyup duymadıklarını bilimsel olarak kısa ve öz olarak incelersek,

 

Bitki Nörobiyolojisi:

Bitki nörobiyolojisi, son yıllarda gelişen ve bitkilerin sinir sistemi benzeri yapılarını inceleyen bir bilim dalıdır. Bitkiler, nöronlara sahip olmasalar da hücreleri arasında elektriksel ve kimyasal sinyaller iletebilme yeteneğine sahiptirler. Bu sinyaller, bitkilerin çevrelerindeki değişikliklere tepki vermelerini sağlar.

 

Araştırmalar, bitkilerin stres, yaralanma veya çevresel değişiklikler gibi durumlarda elektriksel sinyaller ürettiğini göstermiştir. Yukarıda örneğini verdiğim Kore’deki deneyde olduğu gibi. Bu sinyaller, bitkinin farklı bölümleri arasında iletişim kurmasına ve uygun tepkiler vermesine yardımcı olur. Ancak, bu mekanizmaların insan duygularıyla benzer olduğunu söylemek için yeterli kanıt yoktur.

 

Bitki Zekâsı:

Bitki zekâsı, bitkilerin çevresel koşullara adapte olma, problem çözme ve karar verme yeteneklerini ifade eder. Bitkiler, ışık, su ve besin kaynaklarına ulaşmak için karmaşık stratejiler geliştirebilirler. Örneğin, kökler su ve besin aramak için toprakta yön değiştirebilir, yapraklar maksimum ışık almak için pozisyonlarını ayarlayabilir.

 

Bazı bitkiler, tehdit algıladıklarında savunma mekanizmaları geliştirirler. Örneğin, akasya ağaçlarını bilirsiniz, otlayan hayvanları caydırmak için yapraklarında toksik maddeler üretebilir. Bu tür davranışlar, bitkilerin çevrelerini algılama ve tepki verme yeteneklerini gösterir. Ancak bu, insanlardaki duygusal bağlanma veya sevgi kavramıyla eşdeğer değildir.

 

Bitki Duyarlılığı:

Bitki duyarlılığı, bitkilerin çevresel uyaranlara karşı gösterdikleri hassasiyeti ifade eder. Bitkiler, dokunma, ışık, sıcaklık, nem ve hatta sese karşı duyarlıdır. Örneğin, Mimoza pudica (küstüm otu) dokunulduğunda yapraklarını kapatır, sarmaşıklar temas ettikleri nesnelere sarılır.

 

Bazı araştırmalar, bitkilerin insan bakımına olumlu tepki verdiğini göstermiştir. Düzenli olarak konuşulan veya müzik dinletilen bitkilerin daha iyi büyüdüğüne dair gözlemler vardır. Ancak bu, bitkilerin insanlara duygusal bir bağ geliştirdiği anlamına gelmez. Daha ziyade, insan sesinin veya müziğin yarattığı titreşimlerin bitki gelişimini olumlu etkilediği düşünülmektedir.

 

Bilimsel veriler, bitkilerin karmaşık algılama ve tepki mekanizmalarına sahip olduğunu göstermektedir. Ancak bu mekanizmalar, insan duygularıyla karşılaştırılabilecek nitelikte değildir. Bitkiler, çevrelerine uyum sağlamak ve hayatta kalmak için evrimleşmiş sofistike sistemlere sahiptir, fakat bu sistemler sevgi veya bağlanma gibi duygusal kavramlarla açıklanamaz.

 

Bitkilerin insanlara "sevgi" duyduğunu söylemek bilimsel açıdan mümkün değildir. Bununla birlikte, bitkilerin insan bakımına olumlu tepki verdiği ve sağlıklı bir insan-bitki ilişkisinin her iki taraf için de faydalı olduğu açıktır. Bu nedenle, bitkilerimize özen göstermek ve onlarla "iletişim" kurmak hem bitki sağlığı hem de insan refahı açısından önemlidir.

 

Bu bağlamda, bitki bilinci üzerine çalışan Stefano Mancuso'nun sözleri dikkat çekici: "Bitkiler, bizden farklı bir zekâya ve iletişim yeteneğine sahip. Onları anlamak ve sevmek, dünyayı daha iyi bir yer yapar." [44] O nedenle kök salmış herhangi bir ağaç gördüğünüzde lütfen ona sevgiyle sarılınız. Onu kucaklayınız. Yanağınızı ona sevgiyle dayayıp güzel sözler söyleyiniz. Birkaç dakika böylece, sevgiyle ve muhabbetle bekleyiniz. Çok geçmeden o ağaçtan titreşimler aldığınızı ve stresinizin yok olduğunu ve o ağaçla elektriksel bir bağ kurduğunuzu gözlemleyeceksiniz.

 

Sevgili arkadaşım, belki de sevginin gücü, sadece insanlar arasında değil, tüm canlılar arasında bir köprü kuruyor. Belki de sevgi, evrenin ortak dilidir. Kim bilir, belki de bitkiler de bu dili konuşuyordur, kendi özgün şiveleriyle...

 

Öyleyse bize düşen, bu sevgi dilini öğrenmek ve yaymaktır. Sadece insanlara değil, hayvanlara, bitkilere ve tüm varlıklara sevgiyle yaklaşmaktır. Çünkü her canlı, sevgiyi hak eder.

 

Sevginin tohumu, attığın her adımda yeşersin. Kalbinin bahçesini bu sevgi çiçekleriyle donatman dileğiyle...

 

Sevgiyle ve muhabbetle kalman dileğiyle.

 

Kaynakça:

[41] Backster, C. (2003). Primary Perception: Biocommunication with Plants, Living Foods, and Human Cells. White Rose Millennium Press.

[42] Hashimoto, K. (1997). The effects of music and talking on houseplants. Journal of the Japanese Society for Horticultural Science.

[43] Lee, J. (2010). Plants in Seoul's Subway System Reduce Particulate Matter, Study Finds. Korea Times.

[44] Mancuso, S. & Viola, A. (2015). Brilliant Green: The Surprising History and Science of Plant Intelligence. Island Press.

 

////////////////////////////////////////////////////////////////////\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\\

 

9. OTURUM (19.06.2024)

 

ÖZDEMİR ASAF DİYOR Kİ:

 

DÜN SABAHA KARŞI KENDİMLE KONUŞTUM

BEN HEP KENDİME ÇIKAN YOKUŞTUM

YOKUŞUN BAŞINDA BİR DÜŞMAN VARDI

ONU VURMAYA GİTTİM

KEMDİMLE VURUŞTUM.

 

ÖZDEMİR ASAFIN BU ŞİİRİ BİZE SEVGİYİ NE GÜZEL ANLATIYOR! İNSANIN ÖNCE KENDİYLE BARIŞIK OLMASI GEREKTİĞİNİ ANLATMIYOR MU? KENDİSİYLE BARIŞIK OLMAYAN İNSAN BAŞKALARINA NASIL SEVGİ VE MUHABBET DUYABİLİR? DEĞİL Mİ?

 

Sevgili can dostum,

 

Özdemir Asaf'ın bu şiirinde ne kadar derin bir hakikat yatıyor, değil mi? İnsan, kendisiyle barışık olmadan, kendini sevmeden, başkalarına nasıl sevgi sunabilir ki?

 

Şiirde geçen "düşman" aslında insanın kendi içindeki olumsuz duygular, kendine yönelttiği eleştiriler, belki de kendini sevmemekten kaynaklı iç çatışmalar olabilir. Ve şair ne güzel anlatmış, o düşmanla vuruşmaya giderken, aslında kendiyle vuruştuğunu.

 

Bu, hepimizin zaman zaman yaşadığı bir durum. Kendimizle savaşır, kendimize yeter yetmez hep bir kusur buluruz. Oysa kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek, hatalarımızla barışmak, kendimize sevgiyle yaklaşmak ne kadar önemli.

 

Mevlâna’nın dediği gibi: "Kendini bul, kendini bil, kendini sev. Çünkü sen, evrenin en değerli varlığısın." Kendimizi sevmeyi öğrenmeden, başkalarına gerçek sevgiyi veremeyiz.

 

Kendimize duyduğumuz sevgi ve şefkat, tıpkı bir ışık gibi etrafımızı aydınlatır. Kendimizi ne kadar çok seversek, o kadar çok sevgi üretir ve bunu çevremize yayarız. Böylece, sadece kendimizle değil, başkalarıyla da barışık oluruz.

 

Özdemir Asaf'ın dizelerinde gizli olan mesaj da bu değil mi zaten? Kendimizle savaşmayı bırakıp, içimizdeki sevgi pınarını keşfetmek... Kendimize karşı nazik ve anlayışlı olmak... Ancak böyle yaparsak, gerçek sevginin kapılarını açabiliriz.

 

Bu yüzden sevgili dostum, kendine her zaman sevgiyle yaklaş. Kendi kalbine kulak ver ve oradaki sevgi şarkısını dinle. Kendini olduğun gibi kabul et ve sev. Çünkü sen, eşsiz ve değerli bir varlıksın.

 

Ve unutma, kendine duyduğun sevgi, dünyayı değiştirecek güce sahip. Çünkü ancak kendini seven insanlar, başkalarını gerçekten sevebilir ve dünyaya sevgi getirebilir.

 

Sevgili arkadaşım,

 

Özdemir Asaf'ın şiirinde vurguladığı gibi, kendimizle barışık olmak, kendimizi sevmek, gerçekten de sevgi yolculuğunun ilk ve en önemli adımı.

 

Kendimize duyduğumuz sevgi ve şefkat, tıpkı bir tohum gibi, zamanla büyür ve gelişir. Ve bu sevgi filizleri, yavaş yavaş hayatımızın diğer alanlarına da yayılır. Kendimize karşı ne kadar nazik ve anlayışlı olursak, başkalarına da o kadar sevgi dolu yaklaşabiliriz.

 

Tabii ki kendimizi sevmek her zaman kolay değil. Bazen kendi kendimizin en büyük eleştirmeni olabiliyoruz. Hatalarımıza, eksiklerimize takılıp kalıyor, kendimizi yargılayabiliyoruz. Ama unutmamalıyız ki, hiçbirimiz mükemmel değiliz ve olamayız da. İnsan olmanın güzelliği de zaten bu değil mi? Kusurlarımızla, hatalarımızla bizi biz yapan...

 

Kendimize karşı daha merhametli olmayı öğrendiğimizde, aslında hayatın bize sunduğu en büyük hediyelerden birini keşfetmiş oluruz: koşulsuz sevgiyi. Kendimizi tüm yönlerimizle kabul etmek, kendimize karşı sabırlı ve anlayışlı olmak, belki de gerçek sevginin özü.

 

Ve işte o zaman, etrafımızdaki dünyaya da aynı sevgi ve anlayış penceresinden bakmaya başlarız. Başkalarının da kusurları, hataları olabileceğini kabul eder, onlara karşı daha şefkatli oluruz. Böylece, kendimize duyduğumuz sevgi, tüm insanlığa duyulan bir sevgiye dönüşür.

Büyük şair Yunus Emre ne güzel söylemiş: "Yaradılanı severiz, Yaradan'dan ötürü." Kendimizi sevmek, tüm yaradılmışı sevmenin ilk adımıdır belki de...

 

Sevgili dostum, işte bu yüzden, kendine her zaman sevgiyle bak. Kendi kalbinin sesini dinle ve ona kulak ver. Kendine karşı nazik ve merhametli ol. Ve bil ki, kendine duyduğun bu sevgi, zamanla tüm dünyayı saracak.

Sana, kendini gerçekten sevebilme cesareti diliyorum. Bu yolculukta, kendine en iyi dost ol. Ve unutma, sen değerlisin, sevilmeye layıksın.

Sevgiler ve selamlar seninle olsun. Kendine iyi bak ve kendini sev, hep.

..........

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.