Tarihi faiz artırımlarına devam eden Fed eleştirilerin odağında
Aldığı aksiyonlarla küresel para politikalarının şekillenmesinde önemli bir aktör olan Fed son yılların en yüksek enflasyonuyla mücadele ederken, "tarihi faiz artırımlarına devam" sinyali vermesi nedeniyle eleştirilere maruz kalıyor.
Salgın ve savaş gibi enflasyonda arızi faktörlerin öne çıktığı bir süreçte oldukça "şahin" bir duruş benimseyen ABD Merkez Bankası (Fed), bu yılın başından itibaren faiz oranlarını kademeli yükseltti.
Bu anlamda ilk aksiyonunu 16 Mart'taki toplantısında alan Banka, 3 yılı aşkın sürenin ardından 25 baz puanlık faiz artırımına giderek federal fon oranını 0,25-0,50 bandına çıkardı.
Banka, bundan sonraki süreçte gerek sözle yönlendirmeleri gerekse attığı adımlara rağmen enflasyonist baskıların sürmesi karşısında giderek şahinleşti. Bu kapsamda faiz artırım büyüklüğünde de şahinleşen Banka, federal fon oranını mayısta 50 baz puan, haziran, temmuz ve eylülde ise 75'er baz puan yükseltti.
Böylece federal fon oranı 2008'den bu yana en yüksek seviye olan 3,00-3,25 bandına ulaşırken, Banka'nın son toplantısında yetkililerin gelecek dönem projeksiyonları agresif faiz artırımlarının devam edeceğini ortaya koydu.
Federal fonlama oranının yıl sonu için yüzde 4,4 ve 2023 için yüzde 4,6 düzeyinde gerçekleşeceğine işaret eden projeksiyonlar, kasım ve aralık aylarında en az 125 baz puanlık faiz artırımı beklentilerini gündeme getirdi. Mevcut durumda piyasalarda Banka'nın yılın son iki toplantısında 75'er baz puanlık faiz artırımına gitmesine daha yüksek ihtimal veriliyor.
Resesyon uyarıları giderek artıyor
Birçok ülke merkez bankasının Fed'in agresif faiz artırımlarını takip ettiği süreçte, ekonomilerde kırılganlıkların arttığına işaret eden gelişmeler ve zayıf ekonomik verilerin mevcudiyetini koruması nedeniyle resesyon uyarıları da artıyor.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), gelişmiş ülkelerdeki merkez bankalarının faizleri artırmaya devam etmesinin küresel ekonomiyi resesyona ve ardından uzun süreli durgunluğa itme riski taşıdığını belirtti.
Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Kristalina Georgieva da Fed'i politikalarında son derece ihtiyatlı olmaya ve dünyanın geri kalanı üzerindeki etkisine karşı dikkatli olmaya çağırdı.
Uluslararası kurum ve kuruluşların da tepki vermesi ile Fed'in politikalarına yönelik tartışmalar yoğunlaşırken, birçok ekonomist tarafından mevcut küresel konjonktürde yeni ekonomi paradigmalarına ihtiyaç duyulduğu belirtiliyor.
"Fed'in son agresif faiz artırımları, küresel finansal krizle sonuçlanmıştı"
Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsü (DIW) Finansal Piyasalar Araştırma Direktörü Prof. Dr. Dorothea Schafer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Fed'in şahin politikasının "ben merkezli" olduğunu ve diğer ülkelerdeki merkez bankaları ile koordinasyon aranmaksızın başlatıldığını söyledi.
Bu durumun Avrupa'nın yanı sıra diğer tüm ülke ekonomilerine de zarar verdiğini vurgulayan Schafer, "Dünya çapında tüm ülkeler kendi para birimlerini ve ticaret hadlerini korumak için Fed'in agresif faiz artırımlarını takip etmek zorunda kalıyor. Ciddi bir resesyonun eşiğinde olmasına rağmen yüksek enerji fiyatları nedeniyle diğer ülkeler de faiz oranlarını artırmak zorunda kalıyor ve bu da onların ekonomilerine önemli derecede zarar verecektir. Fed, en son faiz oranlarını bu kadar agresif yükselttiğinde küresel finansal krizle sonuçlanmıştı." diye konuştu.
Schafer, adım adım gelen resesyonun tüm zamanların en büyük durgunluğu olabileceğini belirterek, "Fed'in agresif faiz artırımları devam ederse ve diğer ülkeler kendilerini Fed'i takip etmek zorunda hissederse ben bunun gerçekçi bir senaryo olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu, halihazırda yüksek enerji faturalarının zararlı ekonomik etkilerinden muzdarip olan ekonomilere ek bir yük anlamına geliyor." dedi.
"Faizleri çok hızlı ve keskin bir şekilde artırmak resesyona neden olabilir"
Kobe Üniversitesi Ekonomi ve İşletme Araştırma Enstitüsü'nde Prof. Dr. Charles Yuji Horioka da enflasyonu kontrol altında tutmanın önemine işaret ederek, faiz oranlarını yükseltmenin bunun etkili bir yolu olduğunu söyledi.
Ancak faizleri çok hızlı ve keskin bir şekilde artırmanın ekonomilerin resesyona girmesine neden olabileceğini vurgulayan Horioka, şunları kaydetti:
"Bana göre Fed ve ECB, faizleri çok hızlı ve keskin bir şekilde yükseltiyor. Bunun ABD, Avrupa ve bir bütün olarak dünya ekonomisini resesyona sokma tehlikesi bulunuyor. Yaşanabilecek resesyonun şimdiye kadarki en büyüğü olacağını düşünmüyorum ama eğer Fed ve ECB, para politikalarını değiştirmezlerse oldukça ciddi olma tehlikesi taşıdığını düşünüyorum. Tüm ülkelerin enflasyonu kontrol altında tutan ama aynı zamanda ekonomiyi güçlü kılan dengeli ekonomi politikaları izlemesinin önemli olduğunu düşünüyorum."
"Fed'in çok uzun süre şahin kalacağından endişeliyim"
AMP Capital Yatırım Stratejisi Başkanı ve Başekonomist Shane Oliver ise 1970'ler tarzı yüksek enflasyona sürekli bir dönüşün ekonomiler, yaşam standartları, istihdam ve yatırımlar için çok kötü sonuçlar doğurabileceğini söyledi.
Bu nedenle merkez bankalarının enflasyonu düşürme taahhüdünün iyi bir haber olduğunu belirten Oliver, ancak Fed'in çok uzun süre şahin kalacağından endişe duyduğunu dile getirdi.
Oliver, şu anda küresel çapta görülen agresif parasal sıkılaştırmanın geniş kapsamlı bir sorun olmaya devam ettiğini vurgulayarak, "Tehlike şu ki; Fed ve diğer merkez bankalarının geriye dönük enflasyon ve istihdam verilerine ve para politikası gecikmelerine daha fazla dikkat etmeleri gereken bir zamanda enflasyonu tahmin etme yeteneklerine olan güven kaybına dayanan aşırı büyük faiz artırımlarına kilitlenmesidir. Ne yazık ki Fed'in bir kriz olana kadar faiz oranlarını artırmaya devam etme konusunda talihsiz bir eğilimi var. Bu aşırı sıkma, derin bir resesyon riskine yol açabilir." ifadelerini kullandı.
AA
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.