"Türkiye dış politikada 2008 öncesine dönüyor"
İran’la varılan nükleer mutabakat, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Bağdat ve Tahran’a yaptığı kritik ziyaretler, Mesut Barzani’nin Diyarbakır’a gelişi... Son haftanın bu ilginç gelişmeleri bölgenin dengelerini yakın gelecekte nasıl etkileyecek?
Satır arası…
İran’la varılan nükleer mutabakat, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Bağdat ve Tahran’a yaptığı kritik ziyaretler, Mesut Barzani’nin Diyarbakır’a gelişi... Son haftanın bu ilginç gelişmeleri bölgenin dengelerini yakın gelecekte nasıl etkileyecek? Esad gidince Suriye’de iç savaş bitecek mi? Adım adım ikinci bir otonom Kürdistan mı oluşuyor? Merkezi Brüksel’de bulunan ve bölgesel çatışmaları önlemeyi amaçlayan Uluslararası Kriz Grubu’nun Türkiye ve Kıbrıs Proje Direktörü Hugh Pope yirmi yılı aşkın süredir Türkiye’de yaşayan ve hem bizi hem de etrafımızdaki coğrafyayı oldukça iyi analiz eden bir isim. Bölgemizde kartlar yeniden karılırken buzdağının görünen ve görünmeyenlerini Hugh Pope’a yorumlattım. Ş. YILDIZ / AKŞAM
Uluslararası Kriz Grubu’nun Türkiye Proje Direktörü Hugh Pope “Davutoğlu’nun Bağdat’a ve Tahran’a gitmesi çok önemli. Herkesle ilişkilerin geliştirilmeye çalışıldığı, 2008 öncesi izlenen idealist dış politika büyük takdir topluyordu. Türkiye’nin son günlerde 2008 yılı öncesinde izlediği dış politikaya geri döndüğünü düşünüyorum. Bu, Türkiye’nin bölgesel sorunları çözme yeteneğini de artıracak” diyor.
- İran’la geçen pazar varılan nükleer uzlaşma çok uzun yıllar süren müzakereler sonrasında geldi. Batı’nın şu anda bu anlaşmaya yeşil ışık yakmasının sebebi nedir?
Obama Yönetimi İran’la anlaşmaya varmak istediğini daha önce de söylüyordu ama önceki İran yönetimi nedeniyle bu çok zordu. İran’daki yeni yönetim uzlaşma konusunda daha istekli. Unutmayalım ki, bu sadece 6 aylık bir anlaşma. “Uzun bir yolun ilk çivileri çakılıyor” gibi düşünebiliriz. Bu sadece İran’da nükleer alanda ne olduğu konusunda değil; Batı’nın Suriye meselesine İran’ı da dâhil edebilmesi bakımından da çok önemli. Bu da çok iyi. Çünkü Suriye meselesi bir iç uzlaşmazlık olduğu kadar bölgesel ve aynı zamanda bir dereceye kadar da uluslararası bir sorun...
BÖLGE YENİDEN DENGELENECEK!..
- İran’la nükleer uzlaşma zeminin oluşmasında asıl neden Suriye mi?
Hayır, bence bu bir yan etki. Suriye konusunda Amerika ve Rusya aynı sayfada buluştu. Şimdi Türkiye ve İran da en azından ne istedikleri konusunda ortak bir şemsiye altında buluşabilir, iletişim kurabilirler. Türkiye ile İran, ABD ile İran iletişime geçtikten sonra, muhtemelen Suriye’de acil insani yardım çalışmaları için de bir uzlaşmaya varabilirler. Bir nükleer anlaşma bölgedeki gerilimleri kendi kendine çözmekten ziyade nükleer müzakerelerin ilerlemesiyle beraber gerilimlerin aşılmasını kolaylaştıracak.
- İran mutabakatı sonrası “Obama Ortadoğu siyasetini değiştiriyor” yorumları yapılıyor özellikle İsrail ve Suudileri memnun etmeyen bir adım atılması nedeniyle. Büyük bir paradigma değişimi bekliyor musunuz?
Dediğim gibi bu anlaşma daha bir başlangıç. İran ve ABD arasında 30 yıldır soğuk rüzgarlar var. Kalıcı mutabakat sağlanırsa bu, bölgenin yeniden dengeleneceği anlamına geliyor.
- İran’la ilişkiler normalleşirse ABD için İsrail daha az önemli hale gelebilir mi peki?
Hayır. ABD İran’ın nükleer potansiyeli konusunu çok önemsiyor, bunun temel nedeni de İsrail’le olan iyi ilişkileri ve bu değişmeyecektir.
- Böyle bir süreçte Türkiye’nin dış politikada ince ayar yaptığını görüyoruz. Mesela Irak’ta Bağdat ile Erbil arasında bir denge aranıyor, Esad’a yönelik retorik biraz daha sakinleşti, Davutoğlu Bağdat’ı ziyaret etti, İran Dışişleri Bakanı ile Suriye konusunda ortak bir çağrı yaptılar nükleer mutabakatın hemen ardından... Tüm bunları nasıl yorumluyorsunuz?
Biz bunu daha önce görmüştük aslında. Türkiye 2008 öncesi izlediği dış politika modeline geri dönüyor diye düşünüyorum son günlerde attığı adımlar nedeniyle. Davutoğlu’nun Bağdat’a ve Tahran’a gitmesi çok önemli. Herkesle ilişkilerin geliştirilmeye çalışıldığı, 2008’deki Davos Krizi öncesi izlenen idealist dış politika büyük takdir topluyordu. Türkiye’nin tarafsız rol izlediği algısı nedeniyle Başbakan Erdoğan hem İsrail hem Tahran’a, Riyad’a, Katar’a, Mısır’a aynı anda gidebiliyordu. Korkarım ki, Davos sonrası Türkiye’nin taraf tuttuğu, partizan olduğu algısı gelişti ve ne yazık ki partnerlerinin güvenini yitirmeye başladı. Bugün İsrail ve Mısır’la gerilimli diplomatik ilişkilerin altında biraz da bu var. Türkiye’nin olması gereken yer bu değil. Bu nedenle son günlerdeki gelişmeleri memnuniyetle izliyorum. Çünkü 2008 öncesi izlenen dış politika modeli daha başarılıydı. Bu, Türkiye’nin bölgesel sorunları çözme yeteneğini de artıracak bir yol.
AK PARTİ TABULARI YIKTI!
AK Parti’nin Kürt meselesinde tabuları yıktığını belirten Pope soruyor: “3–4 milyon Iraklı Kürt’ün 12–15 milyonluk daha az eğitimli, daha az gelire sahip Türkiyeli Kürtlerle birleşmek istemek için nasıl bir nedenleri olabilir?”
- Başbakan Erdoğan’ın Barzani ile beraber Diyarbakır’a yaptığı geziyi ve kendisini Kürdistan Başkanı olarak anons etmesini bölgedeki Kürt denklemi açısından nasıl okudunuz?
Barzani’yle ilk kez 1985’te karşılaştığımda Irak dağlarında bir gerilla lideriydi. Bugün geldiği nokta ve kazandığı meşruiyet inanılmaz. Barzani Irak içinde çok iyi bir konuma geldi. Gelecekte Ankara ile yakın ilişki kurmak istiyor. Türkiye de tabii doğalgaz ve petrolden pay almak istiyor. Türkiye’de biraz yerleşik korkular var ama bunlar eski moda. 3–4 milyon Iraklı Kürt’ün 12–15 milyonluk daha az eğitimli, daha az gelire sahip Türkiyeli Kürtlerle birleşmek istemek için nasıl bir nedenleri olabilir? Bu biraz Avusturya ve Almanya gibi. Aynı dili konuşuyorlar, dinleri benzer ama birleşip, tek ülke olmak istemiyorlar. AK Parti’nin Türkiye’de bu konuda tabuları yıkması çok önemli. Böylece insanlar tabularının yıkılmasının o kadar da korkunç sonuçları olmadığıyla yüzleşebildiler.
- Eski moda Pan Kürdizm ve Büyük Kürdistan hayali tümüyle öldü mü sizce?
Evet, ortada bir Pan Kürt hassasiyeti var ama bu siyasi bir gerçeklik değil. Pan Kürdizm’den endişe ediliyor ama PKK bile artık böyle bir siyasi projeden bahsetmekten vazgeçti. Pek çok açıdan yetersiz diye eleştirilse bile, Başbakan Erdoğan’ın iktidara geldiğinden beri Türkiye Kürtleri için yaptıkları fevkalade. Kürtçe televizyon, Kürtçe eğitim, seçim barajı tartışmasını gündeme getirdi... KCK tutuklamaları çok negatif ama... Bence Barzani’yle Diyarbakır’a yaptığı ziyaretle bir Türk lider “Kürt olmakta bir sorun yok, bu normal ve şimdi bunu kutlayalım” mesajı veriyor.
SİYASİ SINIFIN MANTALİTE SORUNU
Diyarbakır’a gidip, bu adımları atmak çok önemli. Ülkenin Batı yakasına da “Bu yaşananların normal olduğunun ve Kürtlüğün normalleştirilmesinin Türk kimliğine tehdit olmadığının” anlatılması gerekiyor. Çünkü Batı’daki insanlarda “Bir şeyler kaybediyorum” duygusu oluşuyor. Fakat bence Türkiye’de insanlar tehditkâr olmayan bir dille anlatılırsa, tüm bunları anlamaya hazırlar. Akil İnsanlar Komisyonu’nun ilk toplantılarında da hep “Neden Kürtlere bunlar verilmeli, bize ne kalıyor?” soruları soruldu. Ama “Bu şekilde beraber mutlu yaşayabiliriz belki” diye anlatılmaya başlayınca pek çok insan anlamaya başladı. E, bir korku var. Çünkü Türkiye’deki siyasi sınıf eğitimli insanlardan oluşuyor. Tabii herkes aynı şekilde eğitildi ve şu anda bu eski mantalite onları zorluyor. Sıradan insanlar daha esnekler bence.
ESAD GİTSE BİLE SAVAŞ SÜRECEK
Diyarbakır’a gidip, bu adımları atmak çok önemli. Ülkenin Batı yakasına da “Bu yaşananların normal olduğunun ve Kürtlüğün normalleştirilmesinin Türk kimliğine tehdit olmadığının” anlatılması gerekiyor. Çünkü Batı’daki insanlarda “Bir şeyler kaybediyorum” duygusu oluşuyor. Fakat bence Türkiye’de insanlar tehditkâr olmayan bir dille anlatılırsa, tüm bunları anlamaya hazırlar. Akil İnsanlar Komisyonu’nun ilk toplantılarında da hep “Neden Kürtlere bunlar verilmeli, bize ne kalıyor?” soruları soruldu. Ama “Bu şekilde beraber mutlu yaşayabiliriz belki” diye anlatılmaya başlayınca pek çok insan anlamaya başladı. Evet, bir korku var. Çünkü Türkiye’deki siyasi sınıf eğitimli insanlardan oluşuyor. Tabii herkes aynı şekilde eğitildi ve şu anda bu eski mantalite onları zorluyor. Sıradan insanlar daha esnekler bence.
KÜRTLERİN SURİYE'DE AYRI BÖLGESİ YOK
- ABD’nin eski Başkanı Bush’un Ulusal Güvenlik Danışmanı Stephen Hadley “Suriye’de federal Kürdistan kurulacağı” görüşünü dile getirdi. Suriye’yi alanda çok iyi takip eden bir kuruluşun temsilcisi olarak bu öngörüye katılıyor musunuz?
Kürtlerin Suriye’de doğal olarak sadece kendilerine ait, büyük, bitişik bir alanları yok. PKK’nın kardeşi PYD’nin bir miktar başarı elde ettiğini biliyoruz ama bunun federal bir bölge yaratmak için yeterli olduğunu düşünmüyorum. Suriye’de de Kürtler Türkiye’de olduğu gibi büyük kentlerde karışık bir şekilde yaşıyorlar. Bu nedenle oradaki sorun federasyon düzenlemelerinden veya bağımsızlıktan çok, temel haklar sorunu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.