1. YAZARLAR

  2. Baki ŞİMŞEK

  3. VI. CAHİLLİĞİN TOPLUMSAL ETKİLERİ
Baki ŞİMŞEK

Baki ŞİMŞEK

ETKİHABER
Yazarın Tüm Yazıları >

VI. CAHİLLİĞİN TOPLUMSAL ETKİLERİ

A+A-

Cehalet, bireysel seviyede başlayıp toplumsal düzeye yayılan, kısa ve uzun vadeli pek çok olumsuz sonucu beraberinde getiren bir olgudur.

Benim spor hocam, bilge insan, kadim dostum Bilgin Hoca’nın çok sert ifadeleriyle dile getirdiği gibi: “Cahil çıkarları için yaşar. Ahlaksızdır. Her şeyi bilir ama aslında hiçbir şey bilmez. Sevgiden, bilgiden, erdemden yoksun bu sürüler bütün dünya için doğal felaketlerden kat be kat tehlikelidir.” Bu cümle, cehaletin değişik boyutlarını aynı anda gözler önüne serer.

Birincisi, “cahil çıkarları için yaşar” ifadesi, cehaletin bireyde bencillik ve fırsatçılıkla ne kadar kolay el ele gidebileceğini gösterir.

Temel ahlaki değerlerden yoksun birey, kendisine menfaat sağlayacak her yolu meşru görebilir; doğrunun veya haklının kim olduğuna bakmaksızın kendi küçük menfaatleri uğruna toplumsal değerleri ve adaleti feda edebilir. Bu tür kişiler, güç sahibi olduklarında, bulundukları makamın imkânlarını umarsızca kullanır, suistimal eder; güçleri yoksa bile, gücü elde edecek kişilere kolayca biat eder.

İşte bu ortamda adaletsizlik, yolsuzluk ve yozlaşma alıp başını gider.

İkinci olarak, “her şeyi bilir ama aslında hiçbir şey bilmez” ifadesi, cehaletin “küstahlık” boyutuna işaret eder. Bu tür kimseler, eleştirilmez olduklarına inandıklarından, farklı görüşlere tahammül göstermez; sarsılmaz bir benmerkezcilik içinde hareket ederler. Herhangi bir konuyu derinlemesine incelemeden, bilimi ve gerçek verileri dikkate almadan, kendi kanaatlerini mutlak doğru gibi ilan ederler. Sosyal medya, böylesi tavırların hızla yayılmasına ne yazık ki zemin hazırlayabilir; bilgi kirliliği ortamında sesini en çok yükseltenin “haklı” gibi algılanması, tam da cehaletin en tehlikeli sonuçlarından biridir.

Üçüncü olarak, “sevgiden, bilgiden, erdemden yoksun” olmak, cehaletin manevi ve moral çöküntüsünü tasvir eder. Bu ruh hali, bir toplumda “öteki” olarak görülen herhangi bir gruba (farklı etnik, dinî veya sosyal kesimlere) yönelik nefretin körüklenmesini, sözlü ya da fiziksel şiddetin yaygınlaşmasını beraberinde getirebilir. Ortak değerler zayıflar, empati duygusu körelir, dayanışma kırılır. Toplum, kendi içinde parçalara ayrılır. Cahillik, farklı kesimleri bir arada tutan köprülerin yıkılmasına yol açar.

Günümüz Türkiye’sinde en üst düzey siyasilerin kendileri gibi düşünmeyenleri “sürtük”, “çürük”, “lgbt”ci ve “hain” gibi sözlerle aşağılayıp ayrımcılığa yol açtığı henüz hafızlardan silinmedi.

Son olarak, “bütün dünya için doğal felaketlerden kat be kat tehlikelidir” derken, cehaletin küresel boyutunu ve etkisini de yadsımamak gerekir. Dünya, giderek küreselleşen bir bilgi ve ticaret ağı içinde hareket etmektedir. Bir ülkede yaşanan cehalet kaynaklı krizler (örneğin çevre felaketleri, salgın hastalıklar, ekonomik çöküşler), küresel ölçekte de hissedilebilir. Pandemi sürecinde gördüğümüz gibi, bilimsel verilere kulak tıkayan, aşı karşıtlığını cehaletle harmanlayarak savunan, komplo teorileri üreten kesimler, sadece kendi sağlıklarını değil, toplumun ve hatta dünyanın geri kalanının da sağlığını riske atmıştır. Benzer şekilde iklim değişikliğiyle ilgili bilimsel bulguları reddeden veya önemsemeyen yöneticiler ile kitleler, tüm gezegenin geleceğini tehdit eder.

Dolayısıyla, cahilliğin toplumsal etkileri çok katmanlı ve son derece yıkıcı olabilir. Ülkemiz özelinde baktığımızda da; eğitimin kalitesindeki düşüş, düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanması, yozlaşmış kamu kurumları, şiddet kültürü, çocuk istismarı, kadın şiddeti, televizyon ve sosyal medyada yayılan yanıltıcı içerikler gibi sorunları, cehaletin farklı yüzleri olarak tanımlayabiliriz.

Bu nedenle cehaletle mücadele, sıradan bir eğitim reformundan çok daha geniş ölçekli bir seferberlik ruhu ve hayatın her alanını kapsayan bir ahlaki yeniden inşa ister.

─────────────────────────────────────────────────────
VII. EĞİTİM: CEHALETİN PANZEHİRİ

─────────────────────────────────────────────────────

Toplumsal düzeyde cehaleti ortadan kaldırmanın veya asgari düzeye indirmenin en etkili yollarından biri, eğitim sisteminin niteliğini artırmaktan geçer. Eğitim, yalnızca ders kitaplarındaki bilgileri ezberletmek değil, aynı zamanda bireylerin sorgulama, araştırma, analiz etme ve öğrendiklerini farklı durumlara uyarlama becerilerini geliştirmektir. Bunun yanı sıra, temel etik ve ahlaki değerleri bireylere kazandırmayı amaçlamalıdır.

Ülkemizde eğitim sisteminin tarihi seyrine baktığımızda, Osmanlı’nın son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına, oradan çok partili döneme ve günümüze uzanan karmaşık bir süreci görürüz. Bu süreçte pek çok reform girişimi, mevzuat değişikliği ve farklı ideolojik yaklaşımlar, eğitim politikasının rotasını etkilemiştir. Eğitimin kitlelere yayılması, okullaşma oranının artması gibi hedefler çoğunlukla niceliksel başarılarla ölçülmüştür. Oysa bugün gelinen noktada, nicelik kadar nitelik sorununun da hayati olduğu açıktır.

Günümüz Türkiye’sinde insan sormadan edemiyor. Adı “milli” olup da milli bir eğitime sahip olmayan kurumun başına getirilen her bir bürokrat kendi anlayışına göre bir eğitim sistemi uydurdu. Dedekorkut, Ergenekon, Kızılelma gibi milli değerlerimizi öğreneceğimiz yerde; kral Arthur’un yuvarlak masasını, Amerika’daki Mississippi nehrinin uzunluğunu öğrendik.  

Çağdaş eğitim yaklaşımları, yaratıcı ve eleştirel düşünceye, problem çözme becerilerine, işbirlikçi öğrenmeye ve teknolojiyi doğru kullanmaya büyük önem verir.

Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’de müfredatın içerik olarak “test odaklı” ve sınav merkezli olmaktan uzaklaşarak daha çok proje bazlı, katılımcı ve analitik düşünceyi teşvik eden bir yapıya kavuşması gerekir. Aynı zamanda okullarda, evrensel etik değerlerin yanında milli ve kadim değerlerin de uygulanabilir örneklerle öğretilmesi, sosyal faaliyetlerin ve toplumsal hizmet projelerinin eğitimin bir parçası haline getirilmesi, öğrencilerin sorumluluk bilincini ve empati yeteneklerini geliştirebilir.

Bugünün toplumsal şartlarında medya okuryazarlığı, dijital beceriler ve eleştirel düşünme, eğitim sisteminin olmazsa olmazları arasındadır. Çünkü bilgiye ulaşma imkânları arttıkça, yanıltıcı ve saptırıcı bilgilerin de yayılması kolaylaşmaktadır. Öğrencilere, karşılaştıkları bilginin kaynağını sorgulama, bilgiyi doğrulama ve mantık süzgecinden geçirme becerileri kazandırmak, cehaletin en önemli dayanaklarından biri olan “düşünce tembelliğini” bertaraf etmenin etkili yoludur.

Bilgisayar okur-yazarlığının da halka mal edilmesi, cehaleti sona erdirecek bir eğitim sistemidir.

Öte yandan eğitim, sadece genç nesillerin değil, yetişkin nüfusun da hedef kitlesi olmalıdır. Hayat boyu öğrenme, mesleki eğitim programları, halk eğitim merkezleri, uzaktan öğrenme imkânları gibi araçlarla; okuryazarlığın, temel teknolojik becerilerin ve toplumsal farkındalığın artırılması hedeflenebilir. Böylece toplumsal katmanlar arasında derinleşen uçurumun da önüne geçilebilir.

Elbette eğitim tek başına mucizevi bir ilaç değildir. Onu destekleyecek kültürel, ekonomik ve siyasî politika geliştirilmesi, toplumun farklı kesimlerinin ortak bir vizyon ve dayanışma ruhu etrafında toplanması gerekir.

Yoksulluk, gelir adaletsizliği, işsizlik, altyapı eksikliği gibi sorunlarla da kapsamlı mücadele yürütülmediği takdirde, eğitimde istenen hedeflere ulaşmak kolay olmayacaktır. Ancak, tüm bu zorluklara rağmen, eğitim yine de cehalete karşı eldeki en güçlü panzehirlerden biridir.

─────────────────────────────────────────────────────
VIII. AHLAKİ TEMELLER: ERDEM, ADALET VE VİCDAN

─────────────────────────────────────────────────────

Cehaletin yalnızca bilgi eksikliğine değil, aynı zamanda ahlaki yozlaşmaya da yol açtığı sık sık vurgulanmıştır. Despotik düzenlerin varlığını sürdürmesinde cehaletin nasıl bir katalizör olduğu, Margaret Atwood’un “Bilim cesaret verir, cehalet ise küstahlık” sözüyle, Yunus Emre’nin “doğruyu inkâr edecek kadar nankör” ifadesiyle ve Bilgin Hoca’nın “ahlaksızlık” vurgusuyla net bir şekilde ortaya çıkar. Bu bağlamda, cehaletle mücadelede ahlaki temellerin sağlamlaştırılması kritik önem arz eder.

Ahlak, soyut bir kavram olmaktan ziyade, insanın eylem ve kararlarını yönlendiren, toplumsal düzeni ve adaleti sürdürmeyi amaçlayan bir değerler bütünüdür.

Erdem, adalet ve vicdan, bu bütünün en temel unsurlardır.

Erdem, insanın “iyi” veya “doğru” olanı seçerken kendi iradesini ve bilinçli tercihlerini kullanması;

Adalet, toplumsal ilişkilerde hakkı gözeterek her bireye eşit yaklaşımın sağlanması;

Vicdan ise insanın içsel yargıcı, yaptıklarından sorumlu tutulma duygusudur. Eğer eğitim, bireylerde bu üç değeri besleyecek şekilde tasarlanırsa, cehaletin doğurduğu manevi ve fikrî boşluk büyük ölçüde doldurulabilir.

Özellikle ülkemizde güçlü bir tarihsel ve kültürel mirasın mevcut olması, ahlaki değerlerin toplumsal belleğe çok yönlü kaynaklar üzerinden aktarılabileceği anlamına gelir.

Mevlânâ, Hacı Bektaş-ı Veli, Ahi Evran, Yunus Emre gibi tasavvuf ve halk kültürünün önde gelen isimlerinin mesajları, aslında hem dinî hem laik kesimlerin üzerinde ortaklaşabileceği evrensel insani değerleri vurgular. Bunları genç nesillere aktarmanın ötesinde, bireylerin günlük yaşam pratiklerinin bir parçası haline getirmek önemlidir.

Zira ahlak, teorik bilgi olmaktan çıkarılıp hayata geçirildiğinde toplumsal dönüşüm sağlanır.

Ahlaki temellerin güçlenmesi, sadece bireylerde vicdan ve sorumluluk duygusunu geliştirerek değil, aynı zamanda kamusal alanda şeffaflığı, hesap verebilirliği ve hakkaniyeti yerleştirerek de gerçekleşmelidir.

Bu da demektir ki, toplumu yöneten veya kamusal görev üstlenen herkes, erdem, adalet ve vicdan çerçevesinde hareket etmeye teşvik edilmeli, aksine davranışlar ise etkili denetim ve yaptırımlarla sonuçlanmalıdır. Aksi takdirde, “Zalimlerin çarkı cahillerin çalışmayan kafaları ile döner” deyişindeki gibi, cehalet ve ahlaksızlık el ele vererek toplumu çürümeye sürükler.

..................

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.